Edebistan Tüm Yazılanlar
“Sulu” Bir Öykü - “Monya Üstün Muharrirler Birliği’nin”, 26.8.2008 tarihinde Mulu’ya gezi düzenlediğini duyunca, hemen valizlerimi toplamaya girişti...
Gözler, körledi beni. Ellerim hep sıcak, tuzlu ve derin. Sanki deniz... Öğle sonrası... Uçurtmalar mevsimi. Kaldırımda yürüyorum. İnsanlar yanı...
Her akşamüstü, güneş yuvasına doğru harekete geçtiğinde, sıcağın harareti yavaş yavaş yok olmaya başlandığında onları görürüm. Dikkatimi çekerler hep....
İnsanlıkla yaşıt olan ahlak, her açıdan iyi olduğu herkes tarafından kabul edilen değişmezlerin, her bir ferdin gönlü basa basa “işte gerçekten iyi” d...
Kahreden Kahire, Güneşin ve Nil’in şehri.. Güneş’ten uzak, Nil’den habersiz Kahire. Üşüyorum ve susuzluktan ölüyorum. Sende gerçeği aramak, pırıl...
Vakit aşktan bahsetme vaktidir dedi, Titrek ellerinden sigarayı yeni bıraktığı anlaşılan genç adam. -ben, dedi şiir diye niyet eder, ardından öyküye ...
Kedi gibi şirinlik taslıyor karşımda gün. Mır mır, diye uyandırıyor beni. Her şey ‘hoş’luk iklimine kaptırmış kendini, akıyor. Yeşil de nefes nefese...
Sabah ezanı yeni okunuyordu. Gökyüzü lacivert bulutlarla kaplıydı. Gece yarısına dek yıldırımlar çakıp gürlemiş; sabaha karşı ise gözyaşı dökmeye ba...
Biri öldü anne sonra biri daha... ardı arkası kesilmeden öldüler, çocuktu hepsi anne!... ufak elleri bulut gibi olan, gözleri gök mavisinden doğ...
Bir yumak inci, parmaklarının arasından aynanın önünde duran teneke kutunun içine aktı. Artık bir ağaç kabuğunu andıran avuçlarını onların üzerine kap...
Sırtlarında paslı gaz tenekeleri, tren yolunu tuttular. Sonbahar, hergün biraz daha kışı peşinden sürüyordu, iri kara renkte bulutlar gök yüzünü örtm...
Yakacıkta otobüsten inince, çınarlı meydancığın sağındaki dar yokuştan çıkıp yürüyünüz. O yol, sizi, ağaçlıklı bir çeşme başına, Yakacığın meşhur ayaz...
Kantarcı ve oğlu dokuz numaradaki kadını yerdeki yatağında sırtüstü yatık ve gögüs kafesi açılmış olarak buldu. Kantarcı ve oğlu sekiz numarayı, kadı...
Söz de uçarmış, yazı da. Cânım efendim, her sinede koskoca bir dağ varmış. Ve ancak er kişinin himmeti, o dağı parçalarmış. ** Ev ona sığınaktı el...
kadın bir gece sinesinde bir ağırlık ve yüzünde sini büyüklüğünde bir ay’ın beyaz soluğuyla uyandı. her gece karanlık göklerde bir hayal gibi dolaşıp...
Sana kızıyorum. Zaman zaman senden nefret ediyorum, Bana yaklaşmayıp başkalarıyla birlikte olduğunu anladığımda kıskanıyorum üstelik. Ama yine de yaln...
Birden kaybolmuşlardı. Halbuki her zamanki işlemlerimi yaptım. Hayret, yazılarımda hiç şapka görünmüyordu. Kelimelerim çıplak ve kabaydılar. Seslenil...
Canım çok yanıyor... Bir zamanlar, uçurumun kenarında, ya kanatlanıp bilge olacağım, ya düşüp boynumu kıracağım derken, düşüp kanatlarımı defalarca...
Tatilden görev yerine dönerken heyecanlıydı. Üzüntü ve sevincin harmanlandığı karışık bir duygu yaşıyordu. Aileden, yakınlardan ve dostlardan ayrılmak...
Zamanın sırrı ile başı dönen her insan gibi, onun da kendine has bir şaşkınlığı vardı. Farkındalıkla şaşkınlığı bir arada yaşayan bir bilim adamı olma...