Öyle çok eğleniyoruz ki...
babam bütün yaşanmışlığını babalığını bırakıyor, bir çocuk gibi; hatta benden daha çocuk, özeniyorum onun bu haline; elindeki şişeyi büyük yarışları kazananlar gibi sallıyor ve köpük köpük oluyor annemin saçları, yüzü, gözü...
biliyorum şişenin içindeki sıvı büyülü... belki bu yüzden büyünce içecekmişim onu; çünkü ne zaman “bana da verin” desem “olmaz olmaz büyünce” diyor annemle babam... tamam bunu anladım; peki neden onu içtikçe çocuklaşıyorlar? Peki şimdi ne olacak? sanırım anladım. Babam yaramaz çocuklar gibi göz kırpıyor, mutfağa koşuyorum mumları batırıyorum pastanın içine. “Acaba acır mı pastanın canı?” Hızla kovuyorum bu düşü kafamdan “kış kış” diyorum” git buradan...” kötü düşünce serçeler gibi uçuyor saçlarımın arasından... babama ben de göz kırpıyorum; ama çocuk taklidi yapmıyorum; çünkü ben çocuğum...
babam yanıma geliyor; annem anlamıyor onun yanından gittiğini. Saçlarındaki köpükleri temizlemeye uğraşıyor; gözleri kanlı, uykusuzluktan sanırım... o sırada babam mumları yakıyor. Pastanın tam ortasına yıldız saçan batırıyor, adı ne daha öğrenmedim... ama olsun bu ad yakıştı ona... şimdi babam ben ve kocaman mumlarla dolu pastamız annemin yanına gidiyoruz... annem ağlıyor “ağlama anne” diyorum pastanın canı hiç acımadı... bak yıldızlarda var diyorum... gülüyorlar “üfle” diyoruz... annem eğiliyor; pastaya çocuklaşmış saçları değiyor. Annemin saçları parlıyor birden... ben gülüyorum; babam neden bilmem birden uyudu... kimse de yok annem kafasına vuruyor ellerini... ellerine yapışıyor ANNEMİN YÜZÜ... yıldız gibi annem... korkuyorum... pasta annemi yıldızsaçan yaptı... Annem sönüyor... yüzü, gözü, hepsi sönüyor birden... annemin gözleri, yüzü saçları kıpkırmızı... korkuyorum... annem de uyuyor birden... ben ağlıyorum; annem söndü diye... sonra ben de uyuyorum... aynı düşe yatıyorum onlarla...
O günden sonra annem gitti ve ben çok sonra öğrendim neden gittiğini... babam saçlarımı toplamayı öğretiyor bana; hoşuma gidiyor bu; her sabah babam topluyor saçlarımı. İlgileniyor benimle. Ya ensemde topluyor saçlarımı; ya da saçlarımın göğe uzandığı yerin tam ortasına bir topuz yapıyor... he bir de o günden sonra hiç doğmadım ben... hiç doğum günüm olmadı... yoksa ben; uykumda öldüm de yeni bir düşe mi uyandım şimdi... sahi hangi düş aralığındayım... işin tuhafı büyüdüm... ama büyüdüm diye hep köpüksüz içtim o büyülü sıvıyı... neden sıkıştım bu düşe... uyandırır mısın beni baba... anne yoksa sen....