Tarla, bahçe benzeri yerlerde -özellikle bazılarında- gezinmek, müşahede etmek, güzellik, mutluluk benzeri değişik duygular uyandırıp, insana zevk verebilir. Çeşitli düşüncelere sevk eder. Ama önce yak(ın)laşmak, görmek ve okumak gerekir.
Sanat eleştirmenlerinden John Bergere, farklı bir anlayışla, evinin yakınındaki, şehir merkezinde, yolunun geçtiği bir tarladan ve onla ilgili deneyiminden, hatta “ideal bir tarladan” bahseder. (John Berger, O Ana Adanmış)
Mesela ona göre, “ideal tarlanın” şartlarından biri de görülebilir sınırları olan, otlu bir tarladır. Kışın seyredilen bir tarla değildir; çünkü kışın içinde yer alabilecek olay çeşitliliği en aza inmiştir. Gene dört tarafı çitle kapatılmamış, giriş çıkışların sınırlanmadığı bir tarla olmalıdır. Ve dikkatinizi çekecek, bağlantılar kurabileceğiniz olaylar gerçekleşmelidir, mesela yem arayan tavuklar, yürüyen bir çocuk” gibi. Bunlar bazen çağrıştırdığı hadiseler, bir düşünce zinciriyle birden özel bir önem kazanmakta; tarla, içinde yer alan olaylara zemin oluşturmakta; zaman ve uzam iç içe geçmektedir.
…
Tarla maddî olduğu kadar manevî mahaldir de… Beslemek, hareket; temel atmak, yapılandırmak, eylem ister. Hayatı ve ânı bir tarla olarak görür ve içine tohumlar eker, değerlendiririz.
Halil Cibran da “Ruhun Şarkısı” şiirinde “Ruhumun derininde/ Güftesiz bir şarkı var/ Bir şarkı yaşar/ Kalbimin tohumunda” derken kalbin bir ekim-dikim yeri olduğunu, tohumun tarlanın kucak kucaklığını işaretlemez mi?( Halil Cibran, Kalbin Sırları)
Kıraç tarlalarla, üzerine hür kuşların, kelebeklerin inip kalktığı, envaiçeşit rengin, bin bir hevesin dalgalandığı tarlalar arasında fark vardır. Belki hepsinin dili mevcuttur ama o lisana kulak vermek, anlamak meseledir. Yoksa ne hayatî olaylar geçer, zaman tarlasından. Ayırt edilmez, izlenmez, kıymetlendirilmez.
Kendi tarlamızın korkuluğu oluruz bazen; ağacı, meyvesi ve dikeni. Fatihi, kulu ve hizmetlisi…
Söz gelişi zihnimiz bir tarladır. Neyi seçip ekeceğimiz, sayısız fikirden neyi kaldırıp atacağımız -bir açıdan- bize kalmıştır. Dolayısıyla akla bağlı bir irademiz ve mesuliyetimiz While building love relationships, virgos horoscope usually doesn’t spare pains his/her affair to be flawless in all senses, including erotic aspect, though this sphere is not of great interest for them. vardır.
Zaman nice tohum, iz düşürse, hadiseler geçirse de üzerimize; tarlada genellikle olayı başlatmak size düşecektir.
Kahraman bahçıvan, çiftçi, ziraat mühendisi, köylü sizsinizdir. Toprağı çapalamak, zararlıları temizlemek, ilaçlamak; sonra mahsulün iyiliği ve güzelliği için dua etmek; toprak üstü, altındaki uyumu ve ruhsal bir müziği gözlemlemek dinlemek…
Küçük gibi gözüken olayların hayatımızı nasıl değiştirdiğini; bir çabayı, semereyi görmek ve istikbal için çalışmak. Güneşli havaları, bereket getiren nakışlı yağışları, bir tohum olarak önce örtü/ muhafaza/ bir koza/ sır içinde büyümeyi ve gelişmeyi beklemek. Sonra açılıp patlamayı, yayılma ya da saçılmayı…
…
Tarlanın üzerindeki hoyrat veya yumuşak, okşar gibi basan ayaklar, veren eller, ne kadar önemlidir. Sevgiyle bütünleşmiş yaşayışın, eylemin gücü inkâr edilemez. O zaman hadiseleri görüş ve bilişimiz de farklılaşacaktır.
Aslında ideal tarla; sizle uyuşan, kalbinizde sezilen ama bilinmeyen, bazı ölçülerle denklik içinde olan bir alandır. Belki hudutları da kaldırabileceğiniz, çelişkiler yaşamak istemeyeceğiniz, tohumla meyveyi, ürünü birlikte görebileceğiniz bir mekân…
Yahut dünyayı bir tarla olarak düşündüğünüzde, ruhunuzla uyum içinde olması gereken, vicdanınızla çelişmeyen, fıtratınıza denk düşmesi icap eden, sürebileceğiniz bir mekân ve zaman.
Ayrıca tabiatla ilişki ve mevcudata muamelemiz de, Müslüman’ca bakışın ve yaşamanın kapsamına girer.
Berger, “Önünde durmakta olduğunuz tarlanın, kendi yaşamınızla aynı boyutlarda olduğunu hissediveriyorsunuz” diyerek sözünü bitirir.
Gözümüzün önündekiler, eşya bazen görünmeze, başka buutlara geçiriverir ve küçük de olsa, mutluluklarımızın istinatgâhı olur. Varlık bizi keşfe, tefekküre, inşa eden yeni kelimelere çağırır.