Menu
ÖZLEM GÖKTAŞ İLE SÖYLEŞİ
Söyleşi • ÖZLEM GÖKTAŞ İLE SÖYLEŞİ

ÖZLEM GÖKTAŞ İLE SÖYLEŞİ

Öncelikle merhaba. İlk öykü kitabınız ‘Kuşlu Süveter’ Haziran 2019’da yayınlandı. Üzerinden bir hayli zaman geçti ve artık ilk kitabınıza daha geniş bir perspektiften bakabiliyorsunuz. Nasıl tepkiler aldınız? Ne hissettiniz?

Doğrusu kitabım ile ilgili olumsuz geri dönüşler almadım. Kitabımdaki çocukluk temalı öykülerle ilgili geri dönüşler daha çok oldu. “Bizi geçmişe götürdün, eski günleri hatırladık, her şeyin ne kadar hızlı değiştiğini fark ettirdin” gibi yorumlar geldi okurlardan. İlk kitaplar genelde ilk yazma deneyimleriyle oluşan metinlerden oluştuğu için ilk kitaplarda tema birliği çok olmaz. Ben biraz belki bu anlamda şanslıydım. Çocukluğum önce beni yazmalısın dedi. Yaşam ilerledikçe elimizde kalan en saf anlar zihnimizde daha öncelikli oluyor ve öykülerle yeniden dile geliyor. Çocukluk teması yanında kitaptaki bütün öykülerin rüya ile ilgili bağı vardır. Rüya ile gerçekliğin iç içe olmasını seven okurlar bu konuda bana geri dönüşlerde bulundular. Rüya günlükleri tutmalarını tavsiye ettim. Ben de yıllar önce gördüğüm rüyaları not etmiştim. Yıllar sonra onları yeniden okuyunca öykü yazma konusunda bana ilham oldular.

Yazmaya erken fakat yayınlamaya geç başladığınızı’ ifade ediyorsunuz bir söyleşide. Geç kalmak genelde hoşnut olunmayan bir durum. Size göre edebiyat dünyasında geç kalmak ne anlam ifade ediyor?

Yazmak hep hayatımda vardı ama dergilerde yayınlatmak, kitap çıkarmak niyetinde değildim. Belki de yayınlatma konusunda cesaretim yoktu, yönlendiren olmadı, yazdıklarımı da yayınlatmaya değer görmedim galiba. Ben kendi yolculuğumu kaydetmek için yazıyordum ve bu kalemle, defterle benim aramda kalıyordu. Bu biraz da ortam işi, o zamanlar köyde öğretmenlik yapıyordum. Çevrenizde aynı duyguda, dertte insanlar olması da size çok şey öğretiyor. Ben hep yazdım, günlükler tuttum, rüyalarımı yazdım. Hayatın içinde beni sarsan durumları, bir gün unuturum diye değerli gördüğüm anları yazdım. Kaybolup gideceğine kaydedeyim diye düşündüm. Şimdi o günlükleri okumak, geriye doğru gitmek bana nerden nereye geldiğimi gösteriyor. Edebiyat dünyasında yaşın önemi yok diye düşünüyorum.  Yazdığınız metin sağlamsa, geç de kalsanız okur onu bulacaktır. Geç yayınlatmanın da belki şöyle bir faydası oldu, hayat tecrübeleriniz sayesinde akıntıya kapılmadan, karanlık sokaklarda kaybolmadan adım atmaya çalışıyorsunuz. Doğru ve güzel insanlarla karşılaştım bu yolculukta. Öykü yazmanın, bir sanatsal metin oluşturmanın yanında insanın yazarken kendini de eğip bükmesi gerektiğini, metnimizdeki fazla kelimeleri atarken, kendi içimizi de temizlememiz gerektiğini anladım. Yirmili yaşlarda yazsam olaya böyle bakar mıydım bilemiyorum. Her şeyin zamanı var galiba. Hazır olmak gerekiyor.

Anne ve çocuk, merhamet ve masumiyet kavramları öykülerinizin dokusunu oluşturuyor. Belki öğretmen olmanız çocuk ruhunu ya da ebeveynin rolünü anlamada size imkânlar sunmuş olabilir. Bu durum öykülerinizin duygusal yönünü beslemiş diyebiliriz belki. Öykü sizde unutulmaz anlardan mı tecelli eder? Hisleriniz öykülerinizin neresindedir? 

Hayatta üstlendiğimiz roller, yazarken bize kolaylıklar sağlıyor, daha farklı bakış açıları sunuyor, kahramanın duygusuna daha rahat girmemizi sağlıyor. Yaşamın içinde unutulmaz anları kaydediyor zihnimiz belki de kalbimiz. Yaşadıklarımız duygularımızla unutulmaz oluyor. Çocukluğumda, sokakta oyun oynarken oyunu bırakıp yemek yemeye gitmek istemezdik. Oyun çok zevkliydi. Eve koşup ekmeğin arasına helva koyup tekrar oyuna kaldığımız yerden devam ederdik. Ekmekle helva doyulmaz bir lezzet olurdu. Şimdi çeşit çeşit helva yesek de o günün duygusu olmayınca tadı olmuyor. Şimdi helvalı ekmek yerken hissettiğimiz duygular öykülerin oluşmasına vesile oluyor. Hislerim öykülerin en temelinde, bana öykü yazdıran duygularım. Bazen dinlediğim bir olay, beni derinden sarsan bir hadise beni öyküye yazmaya teşvik ediyor. Aslında duyduklarımız, dokunduklarımız, gördüklerimiz geçmişteki duygu dolu anları hatırlatıyor ve o an’lar yeniden canlanarak öyküleşiyor.

Kimi yazarlar duyguyu muhafaza etmek ve bir bütünlük sağlamak için öyküyü tek seferde yazdıklarını; kimileri de yazmaya başladıktan sonra duygunun içine kolaylıkla girebildiklerini ifade eder. Sizde durum nedir? Bir çalışma düzeniniz var mı?

Öykü zihnimde akmaya başlayınca hemen yazmaya başlamam. Zihnimde öyküye dair sahnelerin daha belirgin olması için birkaç gün beklerim ama bu sürede de kitap okuyarak, yürüyüş yaparak, biraz daha kendi kabuğuma çekilerek akışı hızlandırmaya çalışırım. Ben ilk başta öykünün sonunu yazarım. Bazen en son cümle ilk cümlem olur. Sonra öykü sondan başa doğru zihnimde açılır. En çok zorlandığım öykünün giriş bölümüdür. Öykünün duygusuna girdiğimde, bazen kendim arayışa girerim bazen de radyoda, televizyonda tesadüfen dinlediğim bir türkü öykünün duygusuyla özdeşleşir. Türküyü dinledikçe öykünün duygusu artar ve sahneler daha canlı olur zihnimde. Öykü bitene kadar türkü defalarca çalar. Öykü yarım kalmışsa bir süre sonra tekrar duygusuna girmek zor oluyor ama yazacağım öykünün duygusuna eşlik eden bir türkü bulmuşsam benim için kolay oluyor. Çünkü türküyü dinleyince öykünün duygusuna dönebiliyorum. Bu biraz zahmetli bir süreç oluyor. Türkü, öykü bitinceye kadar sürekli geri planda çalıyor, belki yetmiş belki seksen defa…

Genelde romanda kullanılan bilinç akışı tekniği sizin öykülerinizde rüyalar yoluyla kendine yer bulmuş diyebilir miyiz? Örnek vermek gerekirse; Balon, Ters Dönen Terlikler, Yolculuk öyküleriniz... Soyut gerçekliğin ağır bastığı bu bölümlerin okur açısından bir avantajı veya dezavantajı var mıdır?

Okur adına cevap vermek zor ama okur bakış açısından cevap vermeye çalışayım. Kuşlu Süveter kitabımdaki Balon, Ters Dönen Terlikler ve Yolculuk öykülerimin son bölümlerinde italik yazılmış kısımlar var. Bunlar benim rüyalarımdan etkilenerek yazdığım bölümlerdir. Rüyamda, benim ya da öykü kahramanının söylediği sözleri sabah uyanınca yazıya geçirmeye çalıştım. Öyküler bu rüyalar üzerine şekillenmiştir. 

Yazar olarak kahraman üzerinden hayatı, nesneleri, etrafımızda gördüğümüz olayları, kişileri, durumları bilinç yansımasıyla nasıl algıladığımızı okura sunmak istedim. Bazen gerçeği hayal üzerinden daha güzel anlatırız. Soyut anlatımlar somutun işlevini sağlamlaştırmak için metinde daha fazla görev üstlenebilirler. Bilinç akışı tekniğiyle kahramanın duygularını, değişen durumları, kararsızlıkları, aksayan halleri daha güzel yansıtabiliriz. Bu teknikle zamanın hızlı ve düzensiz akması, her şeyin sırayla olmaması, mantıksal bağ olmaması öyküyü daha akıcı yapar, diye düşünüyorum. İnsanın dış ve iç dünyasının birlikte verilmiş olması karakteri daha iyi tanımamızı sağlar. Okur da öyküde kendine dair halleri görür ve okurun kendi iç dünyasını keşfetmesine katkı sağlar. Bilinç akışı tekniği ayrıca öykünün okurun zihninde bir film gibi akmasını da sağlar. Öyküde, bilinç akışı tekniği kullanıldığında geçişlerde sorun yoksa olaylar, durumlar birbiriyle örtüşüyorsa öyküye bu tekniğin katkısı olacaktır. Yazar hangi tekniği kullanırsa kullansın anlatma biçimi iyiyse, öykünün bir atmosferi varsa ve okuru öykünün içine çekmişse başarılı bir öykü yazmış demektir. İyi kullanılmışsa her teknik, her yöntem avantaja, kullanılamamışsa dezavantaja dönüşebilir.

Son olarak. Belki erken belki geç. Sırada ne var diye sorulur. Okurlar merak eder. Sormuş olalım. Yakın zamanda yeni bir çalışma var mı?

Kuşlu Süveter’den sonra ikinci öykü kitabım için hazırlık yapıyorum. Öykülerimi defterlerden temize çekmeye çalışıyorum. Yakında inşallah ikinci öykü kitabım yayına hazır hale gelecek. Bunun yanında daha önce yazdığım rüyalarımı Rüya Günlükleri başlığı adı altında metine uygun görsel çalışmalar da ekleyerek bir dosya çalışıyorum. Şimdilik Rüya Günlükleri bir internet sitesinde aylık yayınlanıyor. Kitap olarak yayınlanacak yakında.

Soner

1996 yılında Adana’da doğdu. Ortaöğreniminin büyük kısmını Seyhan Çukurova Anadolu Lisesi’nde tamamladı. Haziran 2019’da Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi bölümünden mezun oldu. Öykü ve yazıları Muhayyel, Aşkar, Mahalle Mektebi dergilerinde ve Edebiyat Burada sitesinde yayınlandı. Şimdilik Kayseri’de ikamet ediyor.

Daha fazla görüntüle