Menu
SÜRGÜNDE İSA'YA GEBE
Şiir • SÜRGÜNDE İSA'YA GEBE

SÜRGÜNDE İSA'YA GEBE



Sevgili dut ağacımın yerinde
Baktım ki şimdi yeller esiyor…
Çocukluğumun arkadaşı, sırdaşı,
Ne çok şeyi paylaşmıştık ey gönlümün yoldaşı.
Gölgende Yusufçuk kuşlarının tespihini
Dinlerdik seninle hep birlikte...
Hüzünlerimin yüreğimde çöreklenmesine
İzin vermezdin muhabbet dolu gövdende.
Cömertçe bütün dallarını bana sunarken,
Kendime dallarında bir ev yapardım.
Doruklarından seyreylerdim dünyayı
Meyvelerini bana cömertçe sunarken
Sonra eteklerine iniverirdim yeniden.
Bilmezdim o zamanlar,
“Ağaçların doruklarına ve dağlara
İnmek için çıkıldığını” ben!..
Dağlar, adeta ulvi çıkış kavsi…
İnmek ise adeta toprak gibi;
Öylesine mütevazı…
Halkla halk, hakla hak ve hemhal olma demi…
Fütüvvetmiş vesselam bunların cem’i…
Fütüvvet bir taç imiş;
Taçsız, nişansız…
Toprak gibi vermek,  hep vermek imiş…
İnsanlar her türlü pisliği atarken,
Yine bitirmekmiş güzellikleri derinliklerinden…
Yırtıp atmakmış benlik gömleklerini…
Adeta Yusuf’tan bir dem midir bu aşkın demi.
“O dağ beni sever ben de onu”, dediği gibi efendimin
Aynı sırla ben de ne çok sevmişim seni…
Sevinçlerimizi ve hüzünlerimizi paylaştığımız,
Başka dost aramadığımız,
Sığınağımızdın sen karındaşımla benim.
Bu ziyaretimizde o toprakları, 
Aradı yine özlemle gözlerim
Hatırladım hüzünle ağladığım
Bulgar’dan kalma o eski evi…
Hatırladım,
Patates tarlasını babamla koşarak turlayışımızı…
Yine hüzünle andım soğuk kış günlerinde,
Zincirli manda efsanesinin korkusuyla,
Arşınladığımız derin ve gizemli yolu…
Hatırladım;
Boyumun yetişemediği çıkrıklı artezyenden
Su çekemediğimizde imdadıma yetişen,
Testilerimizi dolduran o ablaları…
Soğuktan hohlamaya güç yetiremediğim,
Moraran ellerime, dedemin hohladığı nefeslerini…
O nefesle, kıpırdatamadığım parmaklarıma
Onun nefesiyle gelen canı…
Hatırladım yeniden,
Dedemin evinin huzur iklimini…
Oradan geçerken buruldu yüreğim…
Aradım o huzur evlerinden bir ses
Bir soluk ve bir iz…
Lakin ondan geriye sadece bir tümsekti kalan iz…
Bir yıkıntı mıdır, sadece geriye kalan hayatlardan?..
Oysa hatıralarımda ne kadar da dirisiniz…
Dedeciğim şimdi “Bülbül” şiiriyle kulaklarımda bir iz…
İlahileriyle anlamlı bir deniz…
Ve hayran olduğum anneannemle olan muhabbetiniz…
Ona öri(huri) meleğim diye seslenişiniz…
Öte yandaysa babaannemin iki katlı,
Tahta merdivenli eski kagir evi…
Onun evinin de yerinde
Şimdi yeller esiyor…
Kulaklarımda hala anlattığı
O efsunlu masallar, cinler, periler…
Fatıma Hala’mın
Hastalıklarına karşı gösterdiği Eyyubi sabrı…
“Ne giden son gemidir”, dediği gibi şairin
Siz de göçüp gittiniz hayatlarımızdan…
Lakin şimdi hatıranız derunumuzda saklı…
Ey benim Yusufçuk kuşlarım…
Çiçeklerim…
Dut ağacım…
Anlamını o zaman bir türlü çözemediğim rüyalarım…
Dilimden düşmeyen Ayet-el Kürsüler…
Seher vaktinde sabah ezanlarının,
İçimi titreten nidaları… 
Vakti merhunun gündönümü sanki…
Bir başka vakitler, şimdi başka dem…
Her şeyi severdik biz,
Yerdeki karıncayı, gökteki bulutu…
Dut ağacımızı ve çiçeklerimizi…
Yaşlı teyzelerin bahçelerinden,�
Rica edip, derleyerek diktiğimiz çiçek fidelerini…
Açan rengârenk çiçeklerin güzelliklerini…
Birbirinden farlı elvan elvan yayılan kokularını…
İçimizdeki çiçeklerdi sanki açanlar rengârenk,
Çok az çeşidiniz kalmış geride şimdi?
Şimdi kayboldu mu dersiniz,
Çevredeki pek çok renkle birlikte bu ahenk?
Lakin üzülmeyiniz…
Tohumları derunumuzda gizlidir!
Zekeriya dedik ya, o hep biz idik…
Çiçeklerimizin Zekeriya’sı,  bahçevanı…
Kendisiyle suya kana kana varılan…
Henüz uygun iklimi bekliyor fidemizin toprağı…
Bir gün döneceğiz vakti merhumda…
Hıramıza çıkışın, iniş vaktinde,
Bir gündönümünde…
Sulayacağız ol dem yeniden
Nice fidelerimizi...
Açacağız, açacaksınız o vakti merhunda…
Bir ses işitilir ol dem Meryem, İsa Mesih…
İçimdesin ey Meryem!
Sen bizsin sanki biz ise sen!
Lakin İsa’nın zuhuru ne zaman, hangi dem?
Bu ayrı bir muamma, ayrı bir nur …
Hay, Kayyum!
Hu ile üfürülen rahmani bir soluk
Bekliyor ruhumuz vahdeti soluk.

SEVDA

1970 yılında Kırklareli'nin Pınarhisar İlçesi’nde doğdu. Lüleburgaz Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesi’ni bitirdi. 1992 yılında Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını 2014 Yılı’nda Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Tarihi Ana Bilim Dalı, Yeniçağ Bilim Dalı’ndaki “Yüksek Lisans” Eğitimini “ 15/3 No.lu Dubrovnik Düveli Ecnebiye Defteri: (H.1057-1073/M.1647-1663) (İnceleme Metin) adlı teziyle tamamladı. Yazar SEVDA DIRAGA CANBAZ 1992 Yılı’ndan beri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Tarih öğretmenliği görevini sürdürmenin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Siyasal bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okumaktadır.

Sahasındaki bilgi birikimini öğretmenlik tecrübesiyle de pekiştirme gayretindedir. Alan bilgisini, bu sahada yaptığı okuma ve araştırmalarla sürekli geliştirmiş ve canlı tutmuştur. Özellikle tarihî bilgilerin daha ilgi çekici, anlaşılır ve herkes tarafından okunabilir hâle getirilebilmesini ve İstanbul Kültür Bilincini gençlere aktarmayı kendisine amaç edinmekte ve bu konuda yazılar yazmakta olan yazar, bu yazılarını mekânla bütünleştirmek amacıyla kültür gezileri için yurt dışında yaklaşık 30’a yakın ülkeye geziler yapmıştır. Bu gezilerinde öncelikle Osmanlı Coğrafyasını dolaşmayı amaç edinerek bu birikimini yazılarına aktarma gayretindedir. 

Canbaz, mesleği gereği lise düzeyindeki gençlere tarihi ve bu yolla kültürümüzü öğretmek ve sevdirmek amacıyla “Bir Kardeşlik Ülkesi” isminde bir kitap telif etmiştir. Fütüvvet kültürünün ele alındığı bu eserden sonra ikinci kitabı “Hikâyelerle Deyimlerimiz” Damla Yayınları tarafından basılmıştır.

Farklı dergilerde yazıları olan Canbaz’ın, “Anton Çehov’un Kırk Dört Yılı” başlıklı makalesi ise Hece Öykü dergisinde yayınlanmış (İki Aylık Öykü Dergisi, (2006): 162-8) ve bu makale uluslararası bir yayın taramasında yer almıştır (MLA International Bibliography, Web. 14 Apr. 2010.)

Çeşitli dergilerde çıkan yazıları ve basılan “Bir Kardeşlik Ülkesi”, “Hikâyelerle Deyimlerimiz” adlı kitaplarıyla tanınan Sevda DIRAGA CANBAZ, öğretmenliğin yanı sıra teorik konuları, ilmî usullerle birleştirip edebi ve orijinal ürünler vermek amacıyla halen yazı çalışmalarının yanı sıra Uzman Tarih Öğretmeni olarak MEB’deki görevine devam etmektedir.

Daha fazla görüntüle