belli ki incinmiş güneş
baksana; her gün ürkerek doğuyor ufuktan
olgun meyveler dökülüyor
rüzgârlı ikindi sonraları
yapraklar da dökülüyor peşi sıra
öğle vaktinde
boşlukta geçiyor gibi saatler
çiçekler; küflenmiş bahçe parmaklığından kaçıyor / sararmış
kuşlar; pencere önlerinde boş saksılardan yağmuru içiyorlar / üşüyerek
oturacak gölgesiz banklar aranıyor; çoktan soğumuş güneş
kaldırımlara saklanmış tüm siyahlar
bir akbaba bekliyor aydınlığın batışlarını
sonra son ışıklar da titreşip yok olup giderken
bir şarkının sarı notaları çalınıyor parklarda
diyor; “sonbaharın ayakucunda ölüm”
soğuk odalarda
ellerin başının altında
uyanırken sabahları
çok güçlü bir duygunun hükmünde
hissedersin ağırlığını taşıdığın yükün
çömelirken yanı başına ölüm
gövdene değen bir sarı yaprak
diyor: sen küçücük
sen önemsiz
sen hiççik
ve en yağmurlu vakitte
bir ölüm şiiri yükselir Abdal’dan
behey acayip adem
öldüğünü bilemezsin
korlar bir karanlık dama
kapı baca bulamazsın
çürür dudaklar
emmez artık topağın suyunu
gözleri buzdan demirler ezer
kurtçuklar yüreği bulma peşinde
sarı yaprakları okşar çiğ taneleri
bir ürperti dalgalanır göğüslerde
kafalarda bulutlu manzaralar
başı sonu olmayan
başka başka şarkılar söylenir
ararken duaları bir son için
pencerelerdedir göğün bütün suyu
renkleri atmıştır duvarların
sonu ne zaman gelir bilinmez
uzağa daha uzağa
giden yolların
Hacettepe Üniversitesi Almanca Biyoloji Öğretmenliği’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Fen Fakültesi Sistematik Zooloji Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. TÜBİTAK Deniz Bilimleri Çevre Araştırma Grubu’nun projelerinde araştırmacı olarak çalıştı. Şiirleri halen Edebi Kültür Dergisi sitesinde yayınlanmakta.