Gözü üstümde biliyorum, sesimi kolaçan ediyor boşlukta
Omzumda yük alnımda ter birikince bazı
Yeni çekilmiş bir besmele gibi bitiveriyor yanımda.
Yine öyle tıpır tıpır dudakları, kaşları muzipçe çatık
Bir eli boynumda, yüreğimi kolluyor diğeri
Belli, kızmak istiyor aslında
Fakat Huneyn’i soruyor birden, tutup kendini
“Söyle bakalım, kaç bin kitap vardı Bağdat’ta?”
Ne yapsam dağılmıyor işte tembel odaya yaydığım keder
Acemice sarıldığım her hamle
Bir bozgun gibi daha da büyütüyor kaygıyı
Elim işlek değil, gözlerim bitkin.
Küçüklüğünden hatırladığım bir sesle içime damlayıp
“Baba” diyor usulca
“Baba, evimizin içinde hep bir hüzün anıtı gibisin!”