kibritten ağzıma dağılan kırık barut tadı melâl
aşk aylardır mazgallara kaçmış kadın çorapları
tekmelenen bir lanet kedi aylaklar altında kent
ağlama duvarları ayyaşlara kalın kalın kartonlar
boyuna yutkunur akşam boynumda dün atkı gibi
her kış biraz daha günahkâr eldivenlerime ölüm
çocukların tutuşturduğu çatı süpürgesi gibi sis
bana da kesif kömür kokusu hayat on altısında
haram değil yürürken müntehir mısralar henüz
çünkü kara işediğim günler sarı lekeler ardımda
asfalt uyuz bir köpek titrer dizimde köpük köpük
seccade mi ki serer martılar ezanı denizin büstüne
önünden tüterek geçerken hakir yer sofralarının
bayat ruhuma bir tövbe gibi sızar ekmek kokuları
toprağa kara değer al burnum çok çok uzaklarda