Menu
YER UTANDI (GÜL'DÜ)
Öykü • YER UTANDI (GÜL'DÜ)

YER UTANDI (GÜL'DÜ)

kötü kötü baktı yollara.. bitkinlik ve hınç karışımı.

hiddetden bıyıkları titrerken, nedense için için güldü.

altı yana uzayan yedi kuyruklu kaygan yılan.. katran dehlizleri ve giz.

durmadan bir saat yürümeliydi. hani emilesiydi sinirleri durmadan. öğleden sonrası güneşi altında yakıcı ikindi sesiydi. otomobil, insan ve duyulmayan derinden derine tabiatın sesi, toz ve terle birleşip molotoflaşarak beyinleri akıtıyordu.

sıçrayıp ayaklandı olduk yerde. mahcubdu görünüşü. pek gereksiz ama kurtaran ve haklı kılan. çelmelenmiş gibi yere çakıldı. ufak ufak bordo güller uçuşmağa başladı etrafında. yer utandı.

bu bir nefret uçuşuydu. –ayakda sırıtılamayacağını kaale almayan arsızlara bir saldırıydı aslında.

bulutlar çözülmektedir. içimizde hep o  –aynı– renk uzar. yürekler, ve hatta, çok gülünç, gözler bile buğuludur. ama, kabaramaz göğüsler. bulutlar çözülmektedir.

ayrılır bir şey yolar mahkum eder. gelir bir şey.. yollar mahkum eder. resimdir yollanmış. san ki donup kalmışdır. oysa yanar da yanar...

kül, toz ve suret. gözde yiten ve çoğalan ve tekrar biten, haykıran sevecenlikler çıldırtır.

yollara bakmağa, bakmağa doyamıyorsundur artık. ne yazık! sihirle dopdolu bir yılandır.

/..çünki her yan.

meydan büyür. meydan yürür.

adım adım yürüyen meydan adamlara/tozlara yapışır. süslü esnalar kollanır. yakalardan bir yakada henüz silkinmeğe çalışan biri, yolları yok edelim, der. mesela. acındırmaklı.

“birden karşımıza çıkıverdi!” (kor/kar bir hal aldılar. yüzler onlara çevrildiğinde.) “birden karşımıza çıkıverdi…”

“…birden karşımıza çıkıverdi.” /…

bir delikanlı nerede bulunduğunu hatırlamak istemekdedir. naçar bakınır.

düşünürün başı üstünde bir nacak sallanır. gıcır gıcır. yürek.

daha sonra hep hatırlayacaktır. delikler açar sıçrayan kıymıklar.

... insanın etiyle tekniğin temasından bir patlama doğar sesler alemine. gören kulaklar için. göz kırpma gibi. insan bir kere daha yalnız: pat.

(beden) bedel(i) tahsilinin edebî biçimi henüz öğrenilemedi. ve yollar öğrendi insanlardan edebsizliğin son kertesini.

/

hamiş: otuzlu yaşlarında. derin derin solumak zorunda. ama nedense bunu duyurmamağa çalışıyor. duyulursa sanki celladına ayıp olacak soluyuşu. ama mahcubluk denizinde nezahet kulacıyla yüzmeğe çalışan yüz ortadaydı, görünüyordu ve elbet duyuluyordu. güneşi kırışıklarıyla yüzlemiş bir yüz. meydana yabancı değil yani.

bu meydana yabancı. bu meydanda garib.

...ah ah çocuklar ah... ah.. ah çocuklarının anaları ah...

ah analar ah

ah çocuklar ah

bilin ki, birinden biri çoktandır atıldı sözlüklerden:

çelik

ölüm

...

(aşk) diye avaz avaz itiraz etme cesaretini kim gösterecek.

/sonunda aşk ile bubana sarılabilirsin nur/dan çocuk.

sonunda aşk ile kocana sarılabilirsin kan/dan kadın.

–bu böyledir, vesselam.–