ulan dallama; sadece parmağını sokup karıştırmak için miyim, suratında?!
löküs otomofil almışsın, ayı gibi ciplere binmişsin, amma, ikibuçuk kuruşluk adamcıklıkdan kurtulamamışsın... baban sana cip alamazsın demedi, adam olamazsın dedi... trafiğin yoğunlukdan ağır ağır-aksak aktığında bile, yoğunluğu anlama iz’an ve adamlık yoğluğundan, bir elin direksiyonda, diğer elin, elinin işaret parmağı bir o deliğimde bir bu deliğimde. demem o ki: baban haklı imiş...
oysa bir odada veya ofisinde veya dağ başında yalnız iken işaret parmağını bir o deliğime bir bu deliğime sokup dursan, kırıta-kırıta karıştırsan, filozoflara, düşünürlere, yazarlara, şairlere, ressamlara, senaristlere vs vs benzemiş olursun; hatta, benzemek ne kelime, bu halinle taş çıkartırsın veya düşürtürsün. görmüyor musun, bu saydıklarımın hepsinin burnu büyük. neden acaba, diye düşündün mü? neden burnu böyle büyüttüklerini sanıyorsun?
çünki, adamlar adam olmuş, adam! kolay mı: burunlarından fikir ve yazı ve şiir ve resim ve entrika damıta damıta adam oldular. ve bunu kendi damlarında yaptıkları için adam oldular. senin de adam olmağa iz’an, niyet ve kabiliyetin olsa, herkesin ortasında değil, kıyıda köşede, kendi damında, gözlerden uzak ve kapalı yerlerde tasallutda bulunursun bana.
löküs araba koleksiyonun bulunsa da, karayolunda burun karıştırdıkça, senden bir halt olmaz, burnunu kaşıyan adam. (karıştıran mı olacak idi? sen beni o kadar karıştırdın ki...)