Menu
KÜÇÜK KIZ
Öykü • KÜÇÜK KIZ

KÜÇÜK KIZ

Telefondaki ses titriyordu.

Soluksuzca dinledi.

Duyduklarıyla sarsılmış, kendisini güçsüz hissetmiş, sıtmaya tutulmuş gibi titremeye başlamıştı.

-Olamaz, dedi sadece. Ben çocuğumu az önce servise kendi ellerimle bindirmiştim…

-Ama gelmedi, yok. Kimse görmemiş, dedi öğretmen.

Öğretmen her gün gelen minik Büşra’yı sırasında göremeyince sınıftan fırlamış okul idaresinin yolunu tutmuştu. Gelmeseydi ailesi mutlaka arardı, duyarlı bir aileydi, diye iç geçirdi. İdareden izin alınıp alınmadığının merakıydı onu sınıftan çıkartan.

İzin alınmadığını öğrenince telaşlandı. Bir o yana bir bu yana koşturdu. Aynı servisle gelen öğrencileri aradı. Onlardan serviste olduğunu öğrenince korkusu daha da arttı. Okula gelirken kaçırıldıysa, birileri tarafından kandırıldıysa, başka yerlere çıkıp gittiyse düşüncesiyle boğuşurken çareyi bir umut olarak ailesini aramakta buldu. Telefonda konuşurken sesinin titremesi, içine saplanan korkularının gölgesiydi. Yüzü kararmıştı hüzün bulutları gibi. Yazık dendiğinde ağlayacak elinden şekeri alınmış bir çocuk acizliğiydi yaşadığı.

Annesinden servise bindiğini öğrenince aklına babasını aramak geldi.

Minik Büşra’nın babası sessizlik içinde derin ve karanlık bir dehlizin bilinmez yerlerindeydi sanki. Oturduğu yerden kalkamadı. Düşüncelerinden korktu. Korktuğu başına gelmesin istedi. Kendini toplamaya çalıştı. Ayağa kalktığında bitkin olduğunu anladı. Birkaç nefeslik zamanda çöküvermekti yaşadığı. Biricik, minik, sevimli, sarışın, ela gözlü kızı yoktu. Başına kötü bir şey gelmemesini diledi. Sessiz bir yakarışla ile rabbine yöneldi.

Dayanamazdı yoksa. Mahvolur, biter, tükenir, hayatı anlamsızlaşırdı.

Kalktığı gibi hızlı adımlarla merdivenleri indi üçer beşer. Ne yaptığını bilmez bir haldeydi. Son çırpınıştı kurtuluş için. Belki bir umuttu, kafasında var olan bakılacak yerlerin listesi.

Bir hafta öncesinde elektrik direklerindeki kayıp kızın fotoğraflarını görmüştü. İnsaniyet namına görenlerin bildirmeleri isteniyordu. İlk okuduğunda “Allah kolaylık versin, Allah yardımcıları olsun, sabırlar versin.” gibi uzunca bir dua cümlesiydi dilinden dökülenler. Şimdi de kendisi için gerekiyordu dua, yalvarış, sabır ve sükûnet…

Caddeleri nasıl geçtiğinin farkına varmadı. Az sonra kan ter içinde okulun kapısından girdi. Öğretmen ve okul idarecileri kapıdaydı. Onları dinledi sessizce. Dinledikçe gözleri doldu. Duygu dalgalarıyla boğuştu gözleri. Bir bahar sabahında çiçeklerin üzerindeki nemdi sanki gözlerindeki buğu. Çiçek kızının yanaklarına dökülmeyi bekliyordu. Kıvır kıvır saçlarını okşamak için ellerinin boş kaldığını hissetti. Daha akşamdı tatlı tatlı konuştukları, görüştükleri…

Servisin park ettiği garaja gitmek geçti içinden. Otobüsü görmeliydi, şoföründen sormalıydı… Belki de otobüsten inmemişti, inememişti. Henüz birinci sınıfa gidiyordu. Minik yüreği şimdi ne haldeydi?

Garajdan içeri daldığında şoföre sordu. Cevabı onu iyice korkuttu.

-Okulda indi.

-Araba nerde? diye soruverdi.

İçinden akan ırmakların kaynayan sularıydı duygularını ateşe veren. Yangını söndürmek ve serinlemek istiyordu.

Koşar adımlarla otobüse daldığında dayanılmaz bir sıcaklığın alevi yüzünü yaladı.

-Büşra! Büşra!

Otobüsteki sessizlik ortalara geldiğinde bozuldu. Kulağındaki bir ağlama sesiydi. Koştu. Otobüsün en arka koltuğundaydı. Sinmiş, sıcaktan kan ter içinde kalmış, sarışın  yüzü kavrulmuş kıpkırmızı olmuştu.

Kucağına bastı sıkıca. Büşra babasına öyle bir sarıldı ki asla bırakmayı düşünmedi. Babası gözlerindeki nemi narin çiçeğinin sarı saçları üzerine döktü. Saçlarını avuçlarının içine sıkıştırdı. Defalarca okşadı. Minik ellerini avuçlarının arasında tuttu uzunca bir süre.

Babası Büşra’yı kucağında otobüsten indirdiğinde, dışarının sıcağı serin serin yüzlerine üflüyordu.

Garaj kapısına geldiklerinde karşılarında okul müdürü ve öğretmeni vardı. Baba kızın görüntüsü onları da etkiledi. Öğretmenin kara gözleri sevgiyle ışıldıyordu... Müdür bir sıkıntıdan kurtulmanın rahatlığını yaşıyordu.

Baba kız el ele birlikte yürüdüler. Büşra korkularını çocuk diliyle anlattı. Babası korkuyla yoğrulmuş cümleleri dinlerken onu nasıl teselli edeceğini düşündü durdu.

Marketten alınan çikolatayla yüzü güldü. Ağzı tatlandı. Gözleri tekrar ışıl ışıl oldu.

Diğer Yazıları