Sevgili Esma! Sen daha on yedisinde gencecik bir kızken şehadet mektebinin öğretmeni oldun. Mısır Firavunlarını tebessümünle boğacak bir dirilişin ateşini yaktın.
Sen şehid olduğunda baban Muhammed el Biltaci sana ‘sevgili kızım ve değerli öğretmenim…’ diye bir mektup yazdı. İnanıyorum ki melekler Harun makamında okudular bu mektubu sana. Baban, sen şehid olmadan iki gün önce rüyasında gelinlikler içinde görmüştü seni. “Bu gece senin düğün gecen mi?” demiş, sen de “düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak” demişsin. Aynen dediğin gibi oldu, bir öğlen vakti zalimlerin göğsüne sapladıkları kurşunla şehid oldun.
Sevgili Esma! Sen masum bir genç olarak kutlu bir davaya inanıyordun. Davan o kadar ulvi ki, şehadetinden sonra da gözlerine bakanlar o derin anlamlar içinde yıkanıyor, arınıyor ve kendilerine geliyorlar. Tebessümün, umutsuzluklar içinde çaresiz kalanlara umut aşılıyor. Hüznün, gözyaşları kurumuş, merhameti unutmuş kalplere yumuşaklık bahşediyor.
Sevgili Esma! Sen ardından tertemiz bir ölüm bırakarak bu imtihan dünyasından ayrıldın. Asıl biz kendi halimize ağlamalıyız. Çünkü bizler, hayat rasyonalizm üzerine kuruludur, pragmatizm hesap edilebilir bir öngörüdür kurnazlığıyla hareket ediyoruz. Oysa sen kimsenin hesap edemeyeceği bir ödülle rabbine kavuştun.
Sevgili Esma! İslam tarihi kahraman erkek ve kadınlarla doludur. İsmini tabiînden Rabiatü’l Adeviyye’den alan Meydanda sen de bu kahramanlar kervanına katıldın. O Rabia ki ahireti için dünyasını terk etmişti. Mısır zindanlarında işkence gören Zeynep Gazaliler, Safine Kazımlar hep bu yolun yolcularıydılar. Şimdi sen de asil bir yolcu olarak aynı yoldan yürüdün ve senden sonra bu yolda yürüyecek insanlara örnek oldun.
Sevgili Esma! Zalimler öldürdükçe sindirir, azaltır, tüketiriz zannediyorlar. Hâlbuki şehadet yıkar, temizler ve diriltir. Onlar korktukları için yok ediyorlar, hâlbuki sizler yokken de onları korkutuyorsunuz. Onlar şehadetin ab-ı hayat olduğunu bilmiyorlar. Onu tadanların geride kalanlara ışık saçtıklarını nereden bilecekler? Nereden bilecekler daha on yedi yaşında şehit olan bir kızın babasına öğretmenlik yaptığını!
Sevgili Esma! İslam âleminin içinde bulunduğu durum, küffarın topyekûn yaptıklarından daha fazla insanın içini acıtıyor. Senin toprağa düşen kanın bereketiyle inşallah bu sinmiş, pörsümüş, üzerine ölü toprağı serpilmiş yığınlar kendi özlerine dönerler. Mezhepçilik, ırkçılık, particilik, taassup, cehalet İslam âleminin önünde büyük bir barikat örmüş. Senin gibi öğretmenlerin aydınlık düşünceleri inşallah bu talihsizliği değiştirecektir.
Sevgili Esma! Uğrunda canını feda ettiğin İslam’ın ilk öğretmeni olan Peygamberimiz (s.a) her konuda örnek alınsaydı, bugün içinde boğuştuğumuz sorunlar olmayacaktı. Onun mesajları netti, tüm insanlığı kucaklıyordu. O’nun insani erdemleri, karşısındaki düşmanını dahi dilsiz bırakacak kadar güçlüydü. O’nu öldürmeye gelenler Onda diriliyorlardı. Onun kişiliğini gencecik yaşlarında kendilerine örnek alan senin gibi güzel Müslümanlar inşallah bu çağın sağırlarına seslerini işittirecektir.
Sevgili Esma! O içten bakışın, o mütebessim çehren, o kararlı duruşun yıkasın kirli nefislerimizi. Susuşun, çok konuşan dillerimizin yıktığı gönülleri tamir etsin. Göğsüne saplanan kurşunla bir öğlen vakti içtiğin şehadet şerbeti, vicdanımıza ayna tutsun! Şehadetin bereketi, ben ben diyen hevamızın güçlü ellerinden kurtarsın bizi.
Selam sana, selam sana ey şehid...
(www.okumayeri.net )