Menu
şaşırmağa çalışıyorum, şaşıramıyorum (yabancılaşma: duasızlık)
Haberler • şaşırmağa çalışıyorum, şaşıramıyorum (yabancılaşma: duasızlık)

şaşırmağa çalışıyorum, şaşıramıyorum (yabancılaşma: duasızlık)

bomboşmuş gibi bir zihin; ve gelmeyen, gelmedikçe gerilip giden uyku... iç tıkanıklığı... hareketsiz, trafiksiz fikreyleme galerileri...

ama, çeşme şıp’şıplarından dandanekan savaş alanına dönmüş kendi kanını akıtmağa doymayan asabi hassasiyet harmanı... öküzler, üvendireler, dövendireler...

boyunduruklar?

...

gece, bambaşka gündüzden. biribirini örtüyor, bu olsa gerek: bambaşkalık örtüsü. gece gündüzün başkalığını örtüyor, gündüz de gecenin bambaşkalığını görüp örtüyor. ikisi de biribirine başkaldırmıyor. izliyor sadece izni’yle, emri’yle.

kimbilir, belki bundandır gündüzki ilgileri, yönelimleri, korku ve kokuları, konu ve konukları gece yakalayamamak; gündüz de geceninkileri; geçmiştir geceninkiler gündüz olunca.. yıldızlar gibi, ay gibi...

elbet güneş veren, ay alandır.

ama, bilirsin elbet gündüz de ayın ve yıldızların mevcudiyetini; ama, bilmek, görmekle aynı mı?! göz ve zihin farkı. bu yüzden denmişdir: halk/avam/kadınların geneli gözüyle yaşar, gözünün bebeğidir (gözünü/işin sonunu/işin aslını göremez), diye. eh, doğru değil mi: kadınlar gözleriyle avlanmaz mı? yoksa niye sürsünler onca mermi sürmesini?..

...

yoksa, kendimi yenememek, içimdeki müennes, kendini şeytana teslime hazır zennefsin üzerine atlayıp, dizginleriyle evham püskürten çırçır makinesi ağzını cart diye yırtıp, üzengilerle karnını deşemediğimden mi, zihnimin ve asabiyetimin bana bu itaatsizliği, serkeşliği?

ne demek kendimle barışıklık? insan kendiyle böyle mi barışır? kendini yırtıp delikdeşik ederek mi? (evet.) kendine darılmak mümkin mi? (değilse, istemediğin onca şeyi niye yapıp ediyor, sonra da üstüne başına pişmanlık çişini ediyorsun?)

yabancılaşma?

kendinin kim, ya’ni kimin olduğunu unutmak değil mi: yaradan’ının mı; takdiminde seni hakir, kendini senden mükerrem/üstün gören mağrur/aldanmış/aldatıcı (gururluların gurusu) şeytanın mı?

insan ana-babasını unutsa, kendine yabancılaşmış olmaz mı? hem, sen itediğin kadar ana-babanı unut, onlar, seni unutur mu sanıyorsun? (ya o?!) sen kendini yabancılaşmış sanıyorsun. şeytanın hile kuyusuna düşüyorsun. gecedeki gündüzü, gündüzdeki geceyi göremiyorsun. senin için vakit: şeytan vakti.

rahman vaktini ara.

...

yabancılaşma sonucu kendimin kendi zihnini veya zihnimin kendimi (benim benini) tanıyamayıp farkedememesi ve böylece kendimin kendine itaat etmemesi (mi, edememesi mi?).

bu konuda karışan kafaları tatmine yaramayacak şu tasviri ileri süreyim:

bu hal, sadece ve sadece iradi, iradede başlayıp biten açık seçik bir vak’a, bir hal, bir faaliyet, bir bilmem-ne değil. iç şartlar dış şartlar, iç salgılar dış salgılar ve salınımlar... (dua hangi kategoriye giriyor?)

eğer (sahibine/yaradanına) yabancılaşmamışsan, (kendine de yabancılaşmamış ve aczini/) kendini bilip dua edebilirsin. dua: tanışıklık. yabancılaşma: duasızlık.

eğer yabancılaşmamışsan, dua edebilirsin.

...

dua iletişim ise, iletişim kuracak kimsesi (candan kimsesi) kalmamışsa, nasıl dua edebilsin, yabancı(laşmış kimse)?

şeytanın kendini sana bir yabancıymış gibi tanıtıp/yutturup, seni kendine benzetip yabancılaştırmasına gelme, duaya gel. senin senliğin duadan başkası değil. yabancı olan, olmayan ama olmuş/varmış gibi olan, gibi olan vehim, ve vehim: şeytanın soluğu. dua, rahman’ın.

...

gözlem, uzun süre iç gözlem olarak kalırsa, ayetlere, ibretlere açılamazsa, tıkanma, kısırlık ve tenbellik olarak kişiye döner.

insan, çevresini anlamağa, dinlemeğe ve değerlendirmeğe ve iletişim kurmağa çalışırken, tek boyutlulukdan kurtulmalı. (evet, pek basmakalıp ve bayağı bir cümle. ama, ama diye başlayan bir cümleye başlamak için, bazan böyle basmakalıp basamaklara basmak gerekiyor.)

ama, olmayan çevre için yalınkatlılıkdan kurtulunur mu? olsa da kurtulunsa, neye yarar?

ancak, gevelediğim bu hal, gerçekde, sınık, sığınık ve sıvışık (kaçacak delik arayan) güvenlik anlamında bir koza (örme) ihtiyacı mı? sığınıklığın, sınıklığın ve sıvışıklığın ve ketumluğun, sıvışma ve ertelemenin ve hatta tenbelliğin bir yüzü de bu güvenlik ihtiyacının (tatminsizliğin) telafisine mi bakıyor?

bu güven (ortamı ve hissi) içinde bulunma yoksunluğu, kendine güveni de etkilemiyor mu?

genişletirsek: milletimizin (islam milletinin, müslüman toplumların) bu günki hali (pür-melali) buna benzemiyor mu?

(gündüzü geceden, geceyi gündüzden ayırdememeleri.)

tek tek bireylerden oluşan toplumların da biribirine bu benzerliği, bu yabancılaşması ve bu yabancılaşamamasına şaşırmağa çalışıyorum,

şaşıramıyorum,

vesselam.