Menu
HEM ÖKÜZÜ KES HEM DE KÜPÜ KIR
Haberler • HEM ÖKÜZÜ KES HEM DE KÜPÜ KIR

HEM ÖKÜZÜ KES HEM DE KÜPÜ KIR

En son gündemimiz,MİT Müsteşarının “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılması. Bir haftadır konuşuyoruz, yeterince bilgilendirildik, anladık aydınlatıldık, gök kubbe altında mevzuunun konuşulmayan bir tarafı kalmadı, ama bir hikâye ile sözü çoğaltayım istiyorum.

Hikâye şöyle,köyün birinde ahali bütün işlerini “akıllı kıza” danışırmış.Nasıl olduysa olmuş, köylüden birinin öküzü, başını turşu küpüne sokmuş. Köylü telaşla Kız’agelmiş. “Bana bir akıl ver demiş” Akıllı kız : “ Öküzün kafasını kes”  demiş. Köylü denileni yapmış,ama bu sefer de kesilen baş,  küpün içinde kalmış. Kız’a  “ şimdi ne yapayım” diye sormuş,Kız”şimdi de küpü kır” demiş. Neticede, hem öküz elden çıkmış hem de küp kırılmış.

Hikâye ile son yaşananlar arasındaki benzerlik, krizin nasıl yönetildiği ile ilgilidir.

Bu nedenle,  meselenin “yürütme-yargı” arasındaki bir çatışmadan mı doğduğu, hükümete bağlı iki kurum olan Emniyet-MİT arasındaki“güvenlikçi-müzakereci”yöntem ve yetki sürtüşmenin neticesi mi olduğu ya da, işin görünmeyen yüzünde cemaat ile İktidar partisi arasında bir iktidar savaşı mı olduğu, yoksa dış istihbarat güçlerinin bir komplosu mu olduğu tartışmasını yazının kapsamı dışında tutuyorum. Asıl üzerinde durmak istediğim nokta izlenen yöntemle ilgili.

Esasında birbiri ile çelişen iki sav var ortada. 1- Savcı,  görev ve yetkilerini aşmıştır, 2- Özel Yetkili Mahkemelerin Savcılarının bu türden bir işleme hak ve yetkileri vardır. En basit mantık kuralından gidildiğinde bu iki şıktan sadece birinin doğru olduğu illeri sürülebilir.

Hükümet mesele karşısında derhal harekete geçmiş, her ihtimal karşısında terditli bir çözüm yolu bulmuştur( Meraklısınanot. Terditli Dava; bir talebin kabul edilmeme ihtimaline karşı aynı dilekçede ikinci bir talebin ileri sürülmesini mümkün kılan bir dava biçimidir)

Hükümet, tartışma konusu ifade davetinin müsebbibi emniyet amirleri ve savcının soruşturmadan el çektirilmesini sağlarken, aynı zamanda özel yetkili mahkemelerle ilgili yasada;MİT Müsteşarı ve Başbakan tarafından görevlendirilen kişiler hakkında dava açılmasını Başbakanın iznine bağlayan değişiklik önerisini hazırlamıştır. İşte meselenin “terditli” dediğim yanı burasıdır. Böylesi bir yöntem özel hukukta da aslında iddiasından emin olmayan kişilerin başvurduğu bir yöntemdir. Sade vatandaşın şartları, dava külfeti ve usul ekonomisi dikkate alındığında acizlik gibi görünse de kabul edilebilirdir. Ancak iktidar sahibi bir hükümet için terditli bir yol izlemek kafa karışıklığını, emin olmamayı ve tereddüdü işaret eder.

Hükümetin hızlıca aldığı önlemler bütünü bir arada değerlendirildiğinde her iki çözüm yolu da, kendi içinde “nerden baksan tutarsızlık”  olarak bir sürü haklı eleştiriyi beraberinde getirecek yöntemlerdendir

Bir kere soruşturma sırasında savcının işten el çektirilmesi yargıya açık müdahaledir. Yargının bağımsızlığı temel ilkesine aykırıdır. Çok olağandışı durumlarda” yargıya müdahale eleştirisini göğüsleme” pahasına başvurulan bir yöntem olarak görelim.Yargının sicili göz önüne alındığında,yargıya müdahale eleştirisinin iktidar partisi müntesipleri yanında siyasi bir bedeli olmayacağını hatta tam tersine 12 Eylül 2010 yılında yapılan Anayasa Reformunun ilk hedefinin yargıyı yeniden tasarımlamak olduğunu hatırladığımızda iktidar partisi açısından siyasi bir hata olmadığını da teslim edelim. Hadi burası Türkiye, burada böyle şeyler olur diyelim.

Amma velakin ,aynı zamanda ve aynı olay için– yani yasanın savcıya bu türden bir yetki verdiği ihtimalinin doğruluğu karşısında da – diğer şıkkın  gereğini  yapmak , soruşturma devam ederken ilgili yasayı değiştirmek… Her ikisi de sorunlu yöntemi aynı iş için hayata geçirmek, işte burası sözün bittiği yer ve de tam bir “akıllı kız” vakasıdır.

Bunları söylerken tabii ki, reel politiğin zerre miktar önemi olmadığını iddia edecek kadar naif bir bakışa sahip değilim. Nereden bakılırsa bakılsın yaşananlar eli yetenin kazanacağı bir güç savaşıdır. Kendisine yönelik bir kalkışma olduğunda sade vatandaşın tepkisi ile hükümetin tepkisi aynı olacak değildir. Tabii ki koskoca Başbakan  “ Kürt Sorununa” dair çözüm yönteminin - siyasi iradesinin de diyebiliriz- alenen sorgulanmasını, en önemli bürokratının  -  şahsı itibariyle değil, yaptığı iş itibariyle önemli-yaka paça gözaltına alınmasını seyredecek değildir. Ortaya bir tepki koyacaktır. Ancak ortaya konan tepki daha sofistike bir tepki olmalıydı,bu kadar terditli, tereddütlü ve duygusal bir tavır olmamalıydı.

Diğer Yazıları