Danıştay’ın verdiği“Yürütmenin Durdurulması” kararı sonrası Başörtülü Avukatlar duruşmalara girmeye başladı.Kamusal alan tartışması ile ilgili çok önemli bir gelişme olduğu teslim etmek gerekiyor. Ancak sorun yargı kararı ile kapanmadı, hem yargılamanın devam ediyor olması hem de yargıçların konuya dair önyargıları sorunun bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Duruşmalardahakimin dünya görüşünün eşlik ettiği birbirinden farklı uygulamalar var.
Münferit te olsa bazı yargıçlar “Avukatın Duruşmaya Başörtülü Olarak Girdiğini” duruşma zaptına geçirerek avukatın bağlı olduğu baroya bildiriyor ya da zapta geçirmekle yetiniyor. Mesela bir mahkeme geçtiğimiz günlerde itiraz üzerine yeni bir kararla “Başörtülü Avukatın Baroya Bildirilmesi Kararından Rücu Ettiği” yolunda yeni bir karar aldı.Yine başka bir mahkemede,Başörtülü Avukatın girdiği duruşmada yargıç,avukata gerekçelerini bildirmek üzere bir süre verdi ve avukatın gerekçelerini sunmasından sonra “ Avukatın Başörtülü Olarak Duruşmaya Girmesinde Yasal Bir Engel Olmadığı” yolunda bir karar alıp dava dosyasına ekledi. Her iki örnek te ilk bakışta olumluymuş gibi algılanabilirancak “Avukatın Duruşmaya Başörtülü Olarak Girdiğine” dair tutulan zaptın,biri avukatı diğeri dava dosyasını ilgilendiren çok önemli iki mahsuru var.
Başörtülü avukatı ilgilendiren kısmı, kişinin dini, felsefi dünya görüşü ve yaşam biçimi ile ilgili halinin kayda geçirilmesidir. Bu,Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa ve Yasalar kapsamında korunanÖzel Hayataaçıkça müdahaledir. Mevcut yasalarda kişisel verilerkanunlarla sayılan hukuka uygunluk halleri dışında kaydedilemez, depolanamaz, ifşa edilemez. Kişisel verilerin hangi hallerde kaydedilebileceği yasalarda sayılır. Bunun istisnası dini,felsefi dünya görüşü ve yaşam biçimine ilişkin verilerdir. Kişinin dini, felsefi dünya görüşü ve yaşam biçimi ile ilgili bilgilerin kaydedilmesinihukuka uygun hale getiren bir sebep yasalarda yer almamıştır
Muhakeme faaliyeti gibi aleniyeti olan bir mecrada, dava avukatının dini inançlarına ilişkin bilgilerin fütursuzca kaydedilmesi asla kabul edilemez.. Dava avukatının “alevi” “eşcinsel” kürt kökenli” “ateist”diye fişlenmesi ile “başörtülü “ diye fişlenmesi arasında fark yoktur. Bütün bunlar kişinin dünya görüşünden dolayı onu saldırıya açık hale getirmektedir. Hiç kimseyi ilgilendirmeyen tercihlerin faturalandırılması baskıcı rejimlerin alamet-i farikasıdır. Tarih bu konuda yaşanmış acı tecrübelerle doludur. 28 Şubat süreci ile ilgili en önemli iddialardan birinin de mütedeyyin vatandaşların fişlenmesi ile ilgili konu başlığı olduğunu yeniden hatırlatalım.
Hukuk otoriteleri konunun önemine binaen,Kişisel Verilerin Korunması için özel bir kanun çıkarılması gerektiğinde hemfikir, yasanın henüz çıkarılmamış olması parlamento açısından bir eksiklik olarak kabul ediliyor.
“Duruşmaya Başörtülü Giren Avukatın “diye başlayan zaptın ikinci mahsuru, yürüyen davanın selameti ile ilgilidir.
Yargıcın münhasıran dava konusu ile ilgili delilleri dikkate alması dava dışı unsurları dava dosyasından temizlemesi zorunludur. Bütün yargıçların bu olgunluğa sahip oldukları peşinen kabul edilir, başka türlüsü muhakemenin yürütülmesinde yargıcın geniş taktir yetkisini şaibeli hale getirir. Dava avukatının inancı ile ilgili bir kaydı tutanağa geçiren yargıç, dava dosyasını ve muhakemenin emniyetini de tehlikeye atmaktadır. Davanın kesin hüküm haline gelene kadar geçireceği her aşamada, sözgelimi bilirkişide, itiraz ve temyiz merciinde farklı muameleye maruz kalmasına yol açacaktır. Bu her zaman “başörtülü avukatın” vekilliğini yürüttüğü tarafın aleyhine olmaz, bazen lehine de olabilir, Ancak her iki halde de sübjektif değerlendirmelere yol açacağından kabul edilemez.
Rivayet odur ki; dört sultana şeyhülislamlık yapan Ali Efendi,evinin penceresinden her gün bir zembil sarkıtır, ahali şikayetini yazıp zembile koyardı, Kadı Efendi tarafları görmezdi, görmek te istemezdi, şahısları öncelikle kendi şerrinden muhafaza etmeyi istemişti. Zembilli’yi efsaneleştiren engin fıkıh bilgisi( gücü) değil, insana dair her şeyi (zaafları dahil) hesabın içinde tutan yaklaşımıydı. Burada Zembilli’yi maddi kişiliği ile değil, bir tavrın adı olarak yargıcın bağımsızlığını ve tarafsızlığınıyitirmek istemeyen bir hassasiyet olarak bir tarafa yazıyorum, Muhatabının dünya görüşünü vesikaylaaleme duyuran yargıcı onun karşısına…