Menu
ENGELLER VE 'YAŞAMA SAVAŞIM'
Haberler • ENGELLER VE 'YAŞAMA SAVAŞIM'

ENGELLER VE 'YAŞAMA SAVAŞIM'

Görmezden, bilmezden geliriz. Hayatımız engellilerle fazla kesişmez. Bir yan sokağa sapıveririz mesela. Hazcı yüreğimiz, hüznü sevmez.

Engellilerde, belki daha ziyade bir ast-üst ilişkisi yaşanır. Herkes sizin üzerinizde egemen gibidir. Anne-baba, çevre münasebeti,  en sevdiğiniz kişilerin oynadığı rol bile, bazen tarafınızdan acımasızca baskı olarak algılanır.

Tepki veremez, sesinizi duyuramazsınız. Bazı, yok hükmünde sayılırsınız. Tavsiyeler, emirler, akıl fikir vermeler, yol göstermelerle, hürriyetiniz daha da daralır. Çaresizliğiniz katmerleşir.

Zihin, yol kesici, yürütücü bin parça görkemli hayalle çırpınır, bedense bir türlü kendini gösteremez. Kimi zaman coşar taşar, fakat bu heyecanı aktaramaz, mânialarla karşılaşır. Bir sıkışma, kıstırılma hissi çoğalır. Duygularınız, idealleriniz hep bir çerçeveye sığışmak zorundadır.

Harekete, berekete, neşeye, eylem hürriyetine susarsınız.  Seçme özgürlüğü ve sırasında “iş yapmama, çalışmama”keyfine. Tercih imkânınız asla olmamıştır.

Hiç evden dışarı çıkmayan kader arkadaşlarınız vardır. Hiç meyve toplamamışsınızdır söz gelimi. Tarlanızdan pek az mahsul çıkmıştır. Dünyanızı açamaz/aşamazsınız.

Başkalarından daha fazla taşınmak, yardım görmek, himaye edilmek durumundasınızdır. “Yürümek nasıldır?” diye sorarsınız habire. Minnet, şükran, sevgi hislerinizi bile yeterince ifade edemezsiniz.

Şöyle bir durumla karşı karşıyasınızdır en basitinden:



“Annem hastaydı; Hareket Merkezi’ne gidemedim bugün.

Canım fena halde çay istiyor. Ama annem uykumuzu açar diye yapmıyor.

Yürümeyi öyle istiyorum ki... Kendimi aciz hissetmekten bıktım.  En çok bu yüzden. Kahve çay yapabilmek için.



Eskiden masada yemek yemem imkânsızdı. Boğazıma kaçıyordu. Lokantalarda mahcubiyetten kırmızılaşıyor, hiçbirine gidemiyordum. Başım sürekli bir sağa bir sola kasılıp durduğu için, annem yemeği ağzıma koyarken lokmalar etrafa saçılıyordu. Koyabilmeyi başarırsa o zaman da yutağıma kaçıyor, boğulacak gibi oluyordum.



24 Ağustos, 2011; Bu gün hayatımda ilk defa, sağ ve However, if the index over the photo recovery software is generated, it needs to be maintained when the photo recovery software is removed or added. sol elimi kullanarak dondurma yedim.”(1)

Oysa hep bir sınırla yaşarken, acındırmaktan nefret ederken ne kadar soylu, ne kadar gururlusunuzdur.

Yırtıcı, vahşi, engellilere daha az şans sunulan bir dünyada; yaşamak için gerçek bir savaş vermişsinizdir.

Ve artık bir noktaya gelir, yetinmemeye başlarsınız. Bir “şeyin” özlemi, birikenler, yüklenenler dayanılmaz bir sancıyla gerer. Aslında dünyayı seversiniz, ayak basılan toprağı, koşmayı,  muhtemelen hiç gidemeyeceğiniz mekânları, anlaşamayacağınız insanları, dokunamayacağınız nesneleri. Sanat ve edebiyatı. İnsanlık dillerini, hallerini…

Yazmaya başlarsınız. Kabuğunuzu kırmak gerekir, bir hareketi başlatmak, yürüyemeseniz dahi ilerisi için, farklı bir dünya için bir adım atmak. Hiç değilse; peşin peşin var sayılan, zekâ özürlü olmadığınızı ispatlamak.

İç engelleri kırarak, sesinizi duyurmak, ayaklanmak. Tanı(n)mak, fark etmek, keşfetmek, belki gitgide kendini daha az engelli hissetmek. Sağlam ve normal(!) gözüken engellileri sarsmak, gözünü açmak.

Dualarınız kabul olunur. Bir gün bir hareket başlar.

Dünyada yürümekten sonra ikinci dileğiniz olan kitabınız çıkmıştır. Bir ilk, yüzü gözü öpülesi bir “yeni”. İlk isteğinizi başarmışsınızdır. Şerefli, katmerli bir zaferdir sizinki.



Spastik engelli yazar Hande Dağ; engellilerin dünyasından, bilmezden geldiğimiz “içimizdekilerden” haberdar ediyor “Yaşama Savaşım/Bazıları Dağ(larca)dır” kitabıyla. Bizi anlamaya, yak(ın)laşmaya çağırıyor.

Belki, cep telefonu değiştirilmediği için, intihara kalkışan tüketim açı(!), donatımsız, hayat kaçkını çocuklara, köpükte yüzen baloncuktan adam ve kadınlara ne çeşit mahkûmiyetler, alınyazıları, ne zorlu savaşlar olduğunu duyuruyor ve bir sevgi sayfası açıyor.

(1) Hande Dağ, Yaşama Savaşım, Esra Yayınları, 2012

Diğer Yazıları