Menu
BİR KALP İSTİŞARESİ OLARAK ARINMA ZAMANLARINA
Haberler • BİR KALP İSTİŞARESİ OLARAK ARINMA ZAMANLARINA

BİR KALP İSTİŞARESİ OLARAK ARINMA ZAMANLARINA

Okur kitaplığından çıkan “Arınma Zamanlarına” da Selvigül Şahin, öykülerine hayat veren o gür ve berrak soluğuyla tarihin kanlı ve ağrılı gerçekliğinden arınma duraklarına doğru bir yolculuğa çağırıyor bizleri. Zira yaşam gayesizliğe karşı kayıtsız değildir. Bir çukurdur modern çağ. Ruhu hapseder, yüreği sıkıştırır ve bozguna uğratır umut kaynaklarını, sıkıştırır yüreği kurt gibi.

Selvigül Şahin, dünyada hareket sahasını kısıtlayan her türlü ağırlıktan, karanlık duygulardan bağımsızlaşabilmenin imkânlarını araştırıyor fakat yalnızca araştırmakla kalmayıp kendi seyrinin tecrübeyle zenginleşen, çeşitlenen verimini sunuyor ey yolcu diyerek seslendiği insana. Bu bağlamda tabuların, korkuların, önyargıların mesafeleri kat etme, hakikate ulaşma, bir anlamda bireyin nesnel ve zamansal mevcudiyetini aşma yetisine büyük engel teşkil edeceğini bildiriyor.

Şahin’in sesi, insan bilincini tatlı tonlamalarla aldatarak usul usul uçuruma götürüp orada tek başına bırakıveren bir ses değil. Bilakis kitabı oluşturan dört bölümün her birinde okurlarına bu zorlu sonsuzluk yolculuğunda rehberlik ediyor, berrak, akıcı kelimelerinin ışığıyla aydınlatarak, insani latifesinin sıcak ışığını esirgemeyip geçilmesi öngörülen kanallara cömertçe akıtarak.  

Kitabı oluşturan dört bölümde yazarın dikkat çekmek istediği temel nokta insan varoluşunun iyilik, umut ve şefkati kendinde toplayan otantikliğidir. Bu özellik sayesinde her türlü dünyevi zorluğun üstesinden gelecektir; bir üst bilinç alanına uyanmakla duygusal, bedensel ve zihinsel berraklığa kavuşmuş âdem kötülüğün tazyikinden sıyrılabilir, etrafına özünden ışığını saçabilir ancak.

Selvigül Şahin, bireyin kemal bulması, olgunlaşması, dönüşmesi için hareketi kavraması gerektiğinin altını çiziyor sıkça. Kâinatta her şey bir oluş ve değişim üzeredir. Ama asıl mesele hakikat bilgisine, tarihsel, nesnel gerçeğimizi kuşatan, dünyayı kuran yalın gerçekliğe hamle yapabilmedir. Evrensel dinamiği kendi yaşamımızla ilişkiye sokabilmedir. Zira deneyime sokulmamış bilgi yaşamsal damarı beslemediğinden ötürü etkisiz kalır; tecrübe kalbî latifenin canlılığını keşfe muhtaçtır. Kalbe doğru olmayan, yürek Hirası’na doğru olmayan yolculuk diriltici bolluğun, esenliğin, huzurun daima uzağına atar yolcuyu. Uzaklığın yaşanmaması, öz benliğin iyi tanınmasının, kalbe derinliğine kulak verilmesinin çok tabii koşuludur. İşte Şahin, “Kalp İstişaresi” adlı metinde yüreğe doğru bir yolculuk özlemini umudun lisanıyla, arınmış, teslim olmuş, dinginleşmiş, kemale ermiş mutmain nefse duyulan yakıcı istekle bir yapıyor.

“Sanatçı Kibri” adlı metinde, haddini bilme ve bilmemeyi açımlarken zengin referanslarla çok samimi mesajlar veriyor: Sanatçı kalıcı eserlerle anlamlı bir iz bırakmalıdır. Çünkü o bir emanetçidir. Yeteneğini açığa çıkarabilmesi ise Allah’ın ona bahşettiği sanatsal araçlarla mümkündür. Yaratıcıdan ihsan ve ilham edilmiş olan bu vergiyi tevazu içerisinde taşıması, insanlara faniliğinin bilinciyle güzelliği ulaştırması kulluğun bir iktizasıdır. Sevgi dilini, kalbin kutsal tınısını ilişkiye sokmamız ve toplumsal hayatı böylece kuşatmamız acılarla, savaşlarla çalkanan dünyamızı bir nebze iyileştirecek yegâne haslettir.

“Meleklerin Nerede” adlı duygulu metin Selvigül Şahin’in yazma eylemi hakkında sorular sorduğu, zorluklarla mücadele ederken özgün tecrübelerini hikâye formunda aktardığı cümlelerden oluşuyor. Virginia Woolf’ün kendine alan açmak için, yazı yazmak için, var olmak için; “evdeki meleği öldüreceksin” şeklindeki sözlerinin insan oluşun zarafetiyle, davranış inceliğinin güzelliğiyle, huzur veren manevi cömertlikle büyük ölçüde bağdaşmadığının altını çiziyor ve kendi meleğine tutunmanın hazzını aktarıyor, kutsuyor, - sonsuz genişlikte bir şükranla - her türlü yaşamı.                       

    Selvigül Şahin, dünyamızı güzelleştirme yükümlülüğünü kendisine dert edinmiş, derdi olan bir yazar. Üstelik yalnızca yazdıklarıyla değil, rengârenk, cıvıl cıvıl resimleriyle ferahlatıyor gönüllerimizi. Varoluş karşısında son derece duyarlı, coşkulu insani duruşunu bu kitapla daha bir perçinliyor. Rahatlıkla söyleyebilirim ki; o, Nurettin Topçu’nun kelime dağarında ifadesini bulan şu üç hasletin peşinden koşan bir savaşçı: “Hakikatın, hayrın ve güzelliğin.”