Kuran’ın her bir ayeti, her bir kıssası inananlar için içerisinde binbir anlam, binbir hikmet taşır. O kıyamete kadar inananlara hayatın her alanında rehberlik edecektir. Kıssaların en güzeli olan Yusuf (as) kıssası da tıpkı diğer kıssalar gibi içinde çok ince nüanslar, çok ince mesajlar barındırmaktadır.
Celalettin Divlekci’nin Yusuf’un Rüyasını Yeniden Görmek (Ketebe, Haziran 2024) kitabını okuduğumda, kıssayı daha önce defalarca okumama rağmen fark etmediğim birçok mesaj gördüm, öğrenmiş oldum. Divlekci hocanın eseri günümüz usulüyle bir inceleme çalışması olsa da aslında bir tefsir mahiyeti taşıyor. Divlekci, Yusuf (as) kıssasını ayet ayet açıklıyor, hadislerle anlatımı zenginleştiriyor.
Yusuf (as) kıssası gerçekten de insan olma amacındaki her beşere dikkatli okunduğunda çok ince ve hassas mesajlar içermektedir. Örneğin, surede Yusuf’un (as) fiziki güzelliği Allah tarafından doğrudan anlatılmaz, kadınların diyaloglarıyla anlatılır. Ancak konu Yusuf’un (as) ahlaki güzelliğine, takvasına geldiğinde Allah onu doğrudan anlatır.
Verilecek örnek çok ama biz bu yazımızda sadece birine temas edeceğiz. Malum olduğu üzere kardeşleri Yusuf’u (as) kuyuya atmış, sonra Yusuf (as) kuyudan çıkarılmış, zindana düşmüş ve en sonunda da Mısır’a sultan olmuştu. Mısır’a sultan olduğunda en nihayetinde ailesiyle buluşmuş ve kardeşleri de doğru yola gelmişti. İşte burada dikkatimizi vermemiz gereken husus Yusuf’un (as) intikam almaya kalkmamış olması, bilakis affetmesi ve affederken de onların yüzüne hatasını hiçbir şekilde vurmamasıdır.
“Yusuf, ‘Bilmem hatırlar mısınız vaktiyle, cahil olduğunuz dönemlerde, Yusuf’a ve kardeşine yaptıklarınızı?’ dedi.”
İnsanoğlu haksızlığa uğradığında yüzleşeceği ve hesap soracağı günü bekler. O gün geldiğinde yapılan tüm işler ortaya dökülür, haklılık haksızın yüzüne çarpılır. Yusuf (as) ise kardeşlerine sorarken “cahil olduğunuz dönemlerde” demiş, onların hatasını kötü niyetli olmalarına değil cehaletlerine vermiştir. Cahil olan yaptığı işin sonucunu bilmez, nelere yol açacağını düşünmez, hatta o kötü niyet güderek yapmaz gerçekten de doğruyu bilmediği için yapar. Böylece Yusuf (as) da “cahil olduğunuz dönem” diyerek, onlar onun canına kastetmiş olsalar da yaptıkları suçu hafifletmiş veya hafifletmeye çalışmıştır.
Dahası Yusuf (as) onlara “Yaptıklarınızı yüzünüze vurmayacağım. Geçmiş, geçmişte kaldı. Allah sizi affetsin. O merhamet edenlerin en merhametlisidir” diyerek tarihe geçecek bir ahlaki tavır sergilemiştir. Geçmişin geçmişte kalması ancak belli bir makama gelmiş kimselerin sergileyebileceği bir tavırdır. İnsan, unutmaz. İnsan çektiği acıyı veya ona neden olan olayı olmasa da ona çektirilmiş derdi unutmaz, unutmadığı gibi günden güne büyütür de. Affetmek en zor erdemlerden biridir. Kaldı ki insanın kısas hakkı vardır. Ancak Allah affedenleri daha çok sever. Bu ölçü bile affetmenin ne kadar zor bir davranış olduğunun göstergesidir. Oysa Allah pişman olanı affeder. O Yaratıcı olmasına rağmen pişman olanın eylemini sanki hiç olmamış gibi siler. Yusuf (as) affetmekle kalmaz, kardeşlerini Allah’ın da affetmesi için dua eder. Oysa insanoğlu bedduaya yapışır, beddua etmediğinde de gönlü ona zarar verenin hayrına dua etmesine izin vermez.
Yusuf (as) böylece bugünün insanına ütopya gelebilecek bir ahlaki tavır göstermiş olur. O cemalinin güzelliği kadar kalbinin güzelliğini de insanlara göstermiş olur. Öyle ki ona iftira atan, onun zindana düşmesine neden olan Vezir ve Züleyha’ya dair de hiçbir ceza, intikam olayı bilmeyiz. Züleyha suçunu itiraf eder ama gerisi yoktur. Yusuf (as) başına gelen her musibete sabretmiş, sonunda da Allah onu yüceltmiştir. O kuyuya düşmüş, sabretmiş, kuyudan çıkarılıp satılmış, sabretmiş, iftiraya uğramış, sabretmiş, zindana düşmüş, sabretmiş ve sonunda Mısır’a sultan olmuştur. Kimse onun değerini bilmezken, onu köle olarak satarlarken, (ki köle olduğunda bile ona köle değeri verilmemiş, vezir de ileride belki işine yarar düşüncesiyle satın almıştır) Allah onu sultan eylemiştir.
Yusuf (as) Allah için sabrettiğinden kimsenin yüzüne hatasını vurmamış, o an ahlaki olarak ne yapması gerekiyorsa sadece onu yapmıştır. Krala rüya tabiri ettiğini anlatmasını söylediği kişi anlatmayı unutmuş, üstüne Yusuf (as) senelerce zindanda kalmış, daha sonra kralın rüyasını tabir ettirmek için tekrar Yusuf’a (as) gelmiştir. O durumda bile Yusuf (as) sadece rüyayı tabir etmiş, ona sözünde durmadığını söylememiştir.
Cenab-ı Hak affedeni, affeder. O ayıp örtücüdür. Bir kul, bir başka kulun ayıbını örttüğünde, Allah da onun mahşer günü ayıbını örteceğini vadetmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda hadislerle bizleri müjdelemiştir. Yusuf (as) kıssası bu konuda müminlere en güzel, alıcı ve etkileyici örneği sunmuştur. Allah’ın peygamberleri, müminler için doğrudan bir rahmettir: Hem şefaatleri ile hem de hayatları ile!
1994, Balıkesir doğumlu. Ulusal bir gazetede iki buçuk sene köşe yazarlığı yaptı. Cins dergi ve dünyabizim’de düşünce yazıları; Postöykü, Çıvgın ve Ruhsatsız dergilerinde öyküleri yayınlandı. Tasavvuf üzerine atölyeler, internet ve TV programları gerçekleştirdi.
Eserleri:Kimse Bana Nesne Demez (Akıl Fikir Yayınları, 2021)Osman Gazi (Mecaz Yayınları, 2021)Yasak Elmanın Cazibesi: Felsefi ve Dini Bağlamda Günah Üzerine Cüretkâr Bir Sorgulama (Lejand Yayınları, 2022)Çatlaklar ve Kusurlar Sayesinde (Fabrik Kitap, 2023)