Menu
Siz Yeter Ki Öldürün, Gerisi Hallolur
Deneme/İnceleme/Eleştiri • Siz Yeter Ki Öldürün, Gerisi Hallolur

Siz Yeter Ki Öldürün, Gerisi Hallolur


“Yeter ki siz öldürün, gerisini UNPROFOR halleder.”


Juan Goytısolo’nun Saraybosna Günlüğü kitabını okuyorum. Okudukça her sayfada hem kahroluyorum hem de (hâla) şaşırıyorum. 30 yıl önce Bosna’da Müslümanlara uygulanan soykırım ve soykırım esnasında dünyanın takındığı tavır, bugün aynı. Aradan otuz yıl geçti ve bu otuz yılda Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Gazze’de Müslümanlar soykırıma tabi tutuldu, modern dünyanın devletlileri ise sadece seyretti.


UNPPOFOR, Birleşmiş Milletler Koruma Gücü. Yugoslav savaşları esnasında Hırvatistan’da görev yapan ilk Birleşmiş Milletler Barış Gücü. Adındaki Barış Gücü kimseyi aldatmasın. Gerçekte olan yukarıdaki cümle. Goytısolo, Müslümanların uğradığı soykırım karşısında dünyanın ikiyüzlülüğünü bizzat şahitlik ederek kaleme almış. UNPROFOR, barış gücüydü ama aslında yaptığı Sırpların cinayetlerini, katliamlarını, tecavüzlerini meşrulaştırmaktı. Bugün de aynısı Gazze’de olmuyor mu? İsrail yeter ki bir Filistinli öldürsün, gerisini uluslararası kuruluşlar hallediyor.


“Clinton bütün uluslararası yasaları çiğneyip BM anlaşmasının 51. maddesine dayanarak Irak’a füzeler yollar ve bu eylem bütün Avrupa dışişleri bakanlıklarınca ‘anlayışla’ karşılanırken, aynı bakanlıklar Bosnalı Müslümanların aynı maddeye –meşru müdafaa hakkı- başvurmasını reddediyor.”


Bugün de aynı Avrupa devletlerinin koltuk sahipleri 7 Ekim’den dolayı Hamas’ı terör örgütü, Hamas’ın müdafaa eylemlerini terörist eylem olarak görürken, İsrail’in hastane bombalamasını, çocukları ve bebekleri katletmesini, Filistinli insanları yakarak öldürmesini meşru müdafaa hakkı olarak görüyor. 


“Haftalar boyu BM bürokrasisi tarafından engellendikten sonra son anda küçük İrma için yapılan, medyaya yönelik kurtarma operasyonunu yorumlayan Dr. Edo Kakanhaç şöyle diyor: ‘BM görevlileri bu şehirde zırhlı araçlarla dolaşıyor, her gün taze yiyecek yiyorlar, gaz ve elektrikleri var. Tanrı gibiler, aramızdan kimin ölüp kimin yaşayacağına onlar karar veriyor. İrma bir BM görevlisi olsaydı yarım saatte bu kentten çıkarılırdı. Niçin onların hayatı bizimkinden değerli?’”


Modern hayatı kuran sistem, sistemi idame ettirirken kendisini otorite ilan ederek kimin ölüp kimin yaşayacağına karar verme hakkını da eline aldı. Müslümanlara modern hayatta, yaşama hakkı için onlar gibi olma, yani dinlerinden ve topraklarından vazgeçmeyi şart olarak sundu. Efendilere köle olmadığın takdirde yaşamana izin vermiyorum. Bugün topraklarında savaş olmayan her Müslüman için de bu söz yankılanmaktadır, onlar sırasını beklemektedir. Sadece Gazze’de değil, Suriyeli bir Müslüman için de aynı durum geçerlidir. Sistem, Suriyeli Müslümanların ölmesine karar vermiştir. Ülkesinden çıkıp “mülteci” olarak başka bir ülkeye gitse dahi o istenmemektedir. Türkiye gibi Müslümanların yaşadığı bir ülkede dahi o istenmeyen insan konumundadır. Çünkü onun yaşamasına izin çıkmamıştır. “Mülteci sorunu” adı verilen sorun bu yüzden sadece Suriyelileri kapsamaktadır. Savaştan dolayı Ukrayna’dan veya İsrail’den gelenler bu ayrıma tabi tutulmamışlardır çünkü onlar sistemin yaşamasına izin verdiği zümredendirler. 


Onların medeni olması bahanesi geçerliliğini yitirmiştir. Medeni olmak çizgisini belirleyenler, bu sistemi kuranlardır. Medeni sıfatının karşıladığı takım elbiseli, birkaç dil bilen, eğitimli, şık insanlar şu an Gazze’de bebekleri öldürmekte, öldürenleri desteklemekte, öldürenlere para yardımında bulunmaktadır. Evlerinden edilmiş, suya ve yemeğe erişimi engellenmiş insanların görünümü modern hayatta medeni sayılmamakta, terörist olmalarına kılıf olmaktadır. 


Modern hayat, medeniyet, Batı demokrasisi ve kültürü, uluslararası kurum ve kuruluşlar Gazze’de geçerliliğini yitirmiştir. İnandırıcılığını kaybedeli, geçerliliğini yitireli çok zaman olsa da aslında, modern sistem bizi kandırmayı başarmıştır. Yoksa Goytısolo, Bosna üzerine şu cümleleri kurmazdı: “Avrupa Birliği’nin saygınlığı ve Birleşmiş Milletler’in güvenilirliği burada yatıyor, Saraybosna’da öldürülmüştür. Ortakların ve yöneticilerin o emsalsiz korkaklığı ve sinsiliği yüzünden burada can verdiler.”


Uzun lafın kısası: Batı cephesinde yeni bir şey yok. Modern dünya, Müslümanları öldürmeye devam ediyor.   

YASİN

1994, Balıkesir doğumlu. Ulusal bir gazetede iki buçuk sene köşe yazarlığı yaptı. Cins dergi ve dünyabizim’de düşünce yazıları; Postöykü, Çıvgın ve Ruhsatsız dergilerinde öyküleri yayınlandı. Tasavvuf üzerine atölyeler, internet ve TV programları gerçekleştirdi.
Eserleri:Kimse Bana Nesne Demez (Akıl Fikir Yayınları, 2021)Osman Gazi (Mecaz Yayınları, 2021)Yasak Elmanın Cazibesi: Felsefi ve Dini Bağlamda Günah Üzerine Cüretkâr Bir Sorgulama (Lejand Yayınları, 2022)Çatlaklar ve Kusurlar Sayesinde (Fabrik Kitap, 2023)

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları