İnsanın kendini evinde mutlu hissetmesi, aslında insanın bir mekâna bağlı olarak yaşaması gerektiğinin işareti sayılmalıdır. Nasıl ki, ana rahmine düştüğümüzde muvakkat olarakkonakladığımız o huzurlu mekân bizi her türlü dış tehlikelerden koruyorsa, ev de insanı hem ruh hem de beden sağlığı bakımından korumaktadır. Tarihin başlangıcından beri eve verilen önem, insanın, kendini güvende hissedebileceği bir arayış içerisinde olduğunu göstermektedir.
Sevgilinin Evi, Ömer Lekesiz’in Ev-Kâbe simgeciliği üzerine bir çözümleme çalışması olarak sahasında ilk sayılabilecek çalışmalardan biridir. Yazar, eve ait ne kadar imge varsa, kültürden kültüre, dilden dile değişen bu imgeleri kimi zaman daraltıp, kimi zaman genişletip dolaştırır okurun zihninde. Evin bir köşesinde hayal kurarken, mutfakta çay hazırlarken, merdivenleri süpürürken, balkondan gökyüzünü seyrederken, kapıları açarken, lambaları yakarken… aslında yaşadığımız evde kişisel tarihimizi de oluştururuz bir bakıma. Evin duvarlarına sinen anılarımız, bir dostla yaptığımız sohbet, kimsenin duyamayacağı, göremeyeceği derinlere gömülüp kalacaktır, tıpkı kalbimizde gömülü olduğu gibi.
Sevgilinin Evi, Ev-Kâbe üzerine bir çözümleme olması bakımından bir ilk sayılabilir dedik. Kâbe üzerine sayısız kitap yayınlanmasına rağmen, Sevgilinin Evi’nde Kâbe’nin tarihsel serüvenini aktaran klasik kitaplardan farklı olarak bir ev olarak Kâbe’nin mahiyeti, simgesel değeri ve farklı inançların bu kutsal eve yükledikleri anlamları derinlemesine incelendiğini görürüz. Semavi dinlerin kutsal yer (tapınak) kavramlarını ele alış biçimleri üzerine detaylı açıklamalarda bulunmaktadır yazar. “Âdem’le birlikte düşünüldüğünde Kâbe, yerin Kutsallaştırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Yerin Kutsallığı ilkin gökyüzüyle bağlantılı, yani yücelerde biriyle ilişkili olmasındandır. Ağaç, yüksek bir taş, dağ vb. ile sembolize edilen bu bağlantı, çoğu zaman, yerle göğü birleştirdiği, ikisinin arasını sağlamca biri diğerine karışmayacak şekilde tuttuğu gibi, aynı zamanda gökle yer arasında iletişimi sağlayan evrensel bir sütunla izah edilmektedir. (sh. 99).
Sevgilinin Evi, Hac vazifesini yerine getirmek veya Umre ziyareti yapmak isteyenlerin yerine getirmek zorunda oldukları menasikleri ele alan bir fıkıh kitabı değil, adıyla müsemma bir geniş ufuk ve entelektüel bir bakışla ele alınmış bir çalışma. Dört bölüm ve bir ek’ten oluşan Sevgilin Evi: Ev-Kâbe Simgeciliği Üzerine Bir Çözümleme başlığıyla dört başı mamur bir eser olarak ortaya çıkmış. Birinci Bölümde, Evin kelimeleri, Evin imgeleri, Evler ve düşler, Duvar, Köşe, Merdiven, Kapı, Pencere, Mahzen, Kutsal ev: Tapınak, Tapınağın evrenselliği, Kudüs, Camiev Mescid-i Nebevi başlıkları ile “Ev Simgeciliği” üzerine izahlar yapılmaktadır. Adı geçen kavramları, Hasan Aycın’ın çizgilerini de kullanarak okuyucun görsel açıdan da dikkatini çeken Ömer Lekesiz, kavramların anlamlarını gelenekten geleceğe uzanan bir genişlikle ele alıyor. Bu da okuyucuda simgelerin dilinden, hakikatin keşfine uzanan bir arayış arzusunu canlı tutuyor.
Yazarın Taberi’den aktardığı şu müjde hükmündeki satırlar, Kutsal Ev Kâbe’nin değerini Müslümanların nezdinde çok açık biçimde ortaya koyuyor: “Kim benim Beyt’imi ziyaret edip, yalnız benim rızamı isterse, bizzat beni ziyaret etmiş, bana elçi gelmiş, bana misafir olmuş gibidir. Kim bana konuk olursa bana yakışan, ona kerametimi ithaf etmektir. Kerim’e lakıy olan, elçi ve misafirlerine ikram etmek, ihtiyaçlarını temin etmektir.” (sh. 107). Müslümanlar tarih boyunca, Kâbe’ye karşı büyük bir aşk ve sevgiyle yönelmişler, Allah’ın misafiri olmak için hep coşkulu bir arzu taşımışlardır. Kâbe, kendini ziyaret edenin bir sıfat kazanmasının –Hacı- ötesinde, konuğu olana ikramını bizzat Cenab-ı Allah’ın verdiği ‘Sevgilinin Evi’dir. Bu bakımdan o eve konuk olanların yaşadıkları mutluluğu düşünmek bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor. “Unutmayın insanlık için inşa edilen ilk mabet, Bekke’dekiydi. Bereketli ve bütün âlemler için bir rehber(lik kaynağı). Apaçık işaretlerle dolu (Orası) bir zamanlar İbrahim’in durduğu yer(dir); kim içine girerse huzur bulur. Bundan dolayı, mabedi haccetmek, gücü yeten bütün insanların Allah’a karşı yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Hakikati inkar edenlere gelince, bilsinler ki, Allah, yarattığı âlemlerden bağımsızdır, her bakımdan kendine yeterlidir.” (Al-i İmran, 96–97).
Kâbe tarihi ve simgeciliği üzerine genişçe izahatların yapıldığı Sevgilinin Evi’nde, tasavvuf erbabının da görüşlerine yer verilerek, kitaba derinlik kattığı söylenmelidir. İbn Arabi’den, Hucviri’ye, Fuzuli’den İmam Rabbani’ye kadar tasavvuf büyüklerinin konuyla bütünlüğü sağlayan sözleri okuyucunun ufkunu açmaktadır. Hucviri’den aktarılan şu satırlar bu nevidendir: “…müşahedenin ta’zim olduğu her yer Harem’dir. Bütün alem, kurbu için miad ve ünsü için halvetgah olmayan bir kimse, henüz dostluktan haberdar değildir. Kul, mükaşefe ve temaşa makamında olursa, cümle alem, onun haremi (ve Kâbe’si) olur. Mahcup olur, perde arkasında kalırsa, Harem (ve Kâbe) onun için alemin en karanlık yeri olur. Varlıkların en karanlık ve kasvetli olanı, sevgiliye ait olup da içinde sevgilinin bulunmadığı hanedir.” (sh. 156).
Müslümanlar için yeryüzünde en kutsal mabet olarak kabul edilen Kâbe hakkında etraflı bilgi edinmek isteyenler Sevgilinin Evi, Ev-Kâbe simgeciliği üzerine bir çözümleme kitabına başvurmalıdırlar. Allah’ın Misafiri olmak niyeti taşıyan Hacı adaylarının özellikle bu kitaptan öğrenecekleri çok şeylerin olduğunu söylemek gerekiyor. Makam-ı İbrahim, Hacerü’l-Esved, Zemzem, Safa ile Merve, Tavaf,, Sa’y ve zikir, Arafat, Müzdelife, Mina.. gibi Haccın temel rükünleri hakkında çok aydınlatıcı bilgilere ulaşabilirler.
Sevgilinin Evi -Ev-Kâbe Simgeciliği Üzerine Bir Çözümleme-, Ömer Lekesiz, Selis Kitaplar
NOT: BU YAZI EŞZAMANLI OLARAK www.okumayeri.net SİTESİNDE DE YAYINLANMIŞTIR.