Menu
Raskolnikov’un Sessizliği: Vicdan, Adalet ve Günümüzün Suçsuzluğu
Deneme/İnceleme/Eleştiri • Raskolnikov’un Sessizliği: Vicdan, Adalet ve Günümüzün Suçsuzluğu

Raskolnikov’un Sessizliği: Vicdan, Adalet ve Günümüzün Suçsuzluğu

Raskolnikov birini öldürdü çünkü haklı olduğunu düşündü.

Bugün insanlar öldürmüyor, ama her şeyi yapıyor. Çünkü zaten kimse haksız olduğunu düşünmüyor.


Suç ve Ceza, görünüşte bir cinayet romanıdır. Genç bir hukuk öğrencisi olan Raskolnikov, “toplumun faydası” adına yaşlı bir tefeci kadını öldürür. Ama bu yalnızca fiziksel bir cinayet değildir. Aynı zamanda bir ahlaki deneydir: “Bazı insanlar, sıradan insanların üstündedir ve onların yasaları çiğneme hakkı vardır.”


Raskolnikov’un kuramı, Nietzsche’nin “üstinsan” fikrine benzese de ondan daha karanlık bir yere gider. Vicdanın sesi susar, çünkü “büyük amaçlar” her şeyi meşrulaştırabilir.


Peki bugün, “haklı olduğumuza” olan inancımızla neler yapıyoruz?


Bugünün dünyasında neredeyse herkes, yaptığı her şey için bir gerekçeye sahip.

Kimi “hak ettiğini almak” adına yalan söylüyor.

Kimi “sistem zaten çürük” diyerek çalıyor.

Kimi “başkaları da yapıyor” diye zulme göz yumuyor.

Tıpkı Raskolnikov gibi, kimse kendini kötü hissetmiyor. Çünkü artık suçun yerini gerekçe aldı, cezanın yerini haklılık.

Raskolnikov’un dramı, onun yaptığı şeyin vicdanında yankılanmasıydı.

Bugünün dramıysa, vicdanın artık hiç konuşmaması.


Roman boyunca Raskolnikov bir hastalık gibidir. Ateşler içinde dolaşır, kendi iç sesiyle cebelleşir, kendine bile ne hissettiğini söyleyemez. Çünkü onu asıl öldüren şey suç değil, suçun anlamsız kalmasıdır.

Birini öldürür ama beklediği arınma gelmez.

Cezası hapis değil, kendi içine düşmesidir.


Bugün ise tam tersi bir çağdayız. İnsanlar kendilerine hiç soru sormadan yaşıyor. Suçun adı değişti, vicdanın sesi boğuldu.

“Ben kötü biri miyim?” sorusu tarihe karıştı.


Oysa Suç ve Ceza, en temelde şunu hatırlatır:

Ahlaki felaketler sessizlikle başlar.


Romanın sonlarına doğru Raskolnikov’un cezası belli olur. Sibirya’ya sürgün… Ama gerçek ceza orada değil; içinde başlar. Çünkü artık bilmektedir ki cinayet sadece bir eylem değil, insan ruhunu kıran bir yarıktır.


Bugünün toplumlarında pek çok “cinayet” var, ama ruhları yaralayan değil.

Kırılan bir vicdan değil artık. Çünkü vicdan devreden çıkarıldı.

Bugün adalet duygusu yerini çoğunluğa, sessizlikse kabule bıraktı.

Ve biz belki de Raskolnikov’un yaşadığı içsel hesaplaşmayı bile arar hale geldik.

Çünkü artık kimse hesap vermiyor.


Raskolnikov yaşasaydı ve o suçu işledikten sonra Twitter’da “Ama aslında o kadın kötüydü” yazsaydı, linç mi yerdi, destek mi alırdı?

Yoksa algoritmalar onun vicdanını da bastırır mıydı?


Belki de bugün en büyük suç, bir şey hissetmemek.

En büyük ceza ise, hissetmenin unutulması.


Ayşe

1983 yılında Merzifon’da doğdu. 2006 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 2010  yılında İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Bölümü’nde Tezsiz Yüksek Lisansını tamamladı ve pedagojik formasyon eğitimini alarak öğretmenliğe adım attı.Yaklaşık 15 yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çeşitli kurum ve kuruluşlarda, engelli bireyler ve destek ihtiyacı olan çocuklarla  çalıştı. Bunun yanı sıra çeşitli eğitim kurumlarında Kimya ve Fen Bilgisi öğretmeni olarak görev yaptı. Hâlen öğretmenlik mesleğini büyük bir tutkuyla sürdürmektedir.Edebiyat alanında özellikle çocuklara yönelik içerikler üretmekten büyük bir mutluluk duyan yazarın, 2025 yılı Mayıs ayında, 3–6 yaş grubuna hitap eden “Hızlı Koşanlar Kasabası” ve “Benim Adım Cesur” adlı iki kitabı yayımlandı.Aynı zamanda Merzifon Bilgi Gazetesi’nde “Hikâye Bahçesi” adlı köşede düzenli olarak yazılar kaleme almakta; kişisel blogu üzerinden de yazın yolculuğunu paylaşmaktadır.İlk yayın deneyimini, 2025 yılında ‘23 Nisan Dergisi’nin özel sayısında yayımlanan “Egemenlik Ormanı” adlı öyküsüyle yaşadı.2025 Temmuz ayında yayımlanan Derin Kalem Dergisinin ikinci sayısında ise Gabriel Garcia Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" eseri üzerine kaleme aldığı "Zaman Unutur, İnsan Tekrarlar: Macondo'da Yalnızlık Üzerine" başlıklı inceleme yazısı yayınlandı.

Daha fazla görüntüle