Menu
PENCEREDENİZLER-5
Deneme/İnceleme/Eleştiri • PENCEREDENİZLER-5

PENCEREDENİZLER-5

[22 şubat 1427 salı]

«hâtem-i enbiya ahmed (a.s.v.) efendimiz, ukûl-i beşerin hilkatde tefâvütüne işaret cihetinden: “kişi lisânının altında gizlidir” buyurdu. zîra, kelâmın menşei ve masdarı akıldır; aklı çok ve güzel olanın kelâmı da lâtîf olur. nitekim: kelâmından olur ma’lûm kişinin kendi mikdarı, denilmişdir. ve kezâ, risâletpenah efendimiz diğer bir hadîs-i şerîfinde: “adamın cemâli, lisânın fesâhatidir” buyurmuşdur. ve, fesâhat-i lisân, aklın kemâlinden gelir.»

[25 şubat 1427, cum’a]

insansılara, olaylara (olan niçin oldu, olmayan niçin olmadı, diye) kızarak ve cigara tüttürerek günlerini pek değerlendiriyorsun! afferin! afferin! ne akıl amma; ne fikir, ne zekâ amma!

sonunda: eh, artık yeter; öleyim bari.. diyecekmişsin gibi...

istediğin kadar (yedek) gün alabilecekmişsin gibi! (bakkalda/çarşıda satılıyor ya!)

/

yazdıkça, yazdıkça (yazıp yayımladıkça, yazıp yayımladıkça), o hale gelirsin ki: yazmak fabrikasyon iş’e dönüşür; ve, her yazdığını yayımlanmağa değer bulursun. (bu bulma, yazı adamı için, sinsi bir düşmandır; örtülü ve hatta yaldızlı bir kayıpdır –aslında.)

oysa, ekseri doğrusu, isabet oranı yüksek olan budur ki: yazdıklarının ancak dörtde, bilemedin üçde birini yayımlamak.

/

kimi kişilerimiz, bir kitaba karşı insani bir tavır takınıp selam veremiyor. bunu diyemeyen, kitab için konuşamayan, o kitabı okuyamaz. on kerre okusa da okuyamaz. anlaşılmayan bir beyan, okunmuş olur mu? anlamak, metin ile konuşmak tarzında olur. metinle konuşmayı bilmeyen okumamalı.

insanla, ağızla konuşmayı bilmemek, metinle akl u gönül tarıkıyle konuşmayı bilmemenin göstergesi. ağız akıl beyanı ile konuşamıyorsa, gözler metinle konuşamaz /metnin konuştuğunu göremez.

bazı metinler serhoşlar içindir. ayıklar okuyamaz, okur gibi yapsa da anlayamaz (okumamalı).

/ayıklar serhoşları gülünç, hatta iğrenç görüp güler ve iğrenir, hatta, eğlenir. serhoşlar da güler; bazen ağlar. (ayıklar ağlayamaz. neden acaba?!) amma, ayıklar boşuna umutlanıp hisse beklemesin: serhoşlar onlara gülmez; serhoşların ayıklarla gülünç işi olmaz. onlar bildikleri için, gülmeyi (gerekli hali) bildikleri için güler, ağlamayı bildikleri için ağlar.

serhoş, zaten ayıklarla, ayıklıkla işi kalmadığı için serhoş (olabilmişdir).

ayıklar kendisini uyanık (akıllı, zekî) zanneder; yüzmeği öğrenmeğe gerek yok, dağa kaçar kurtulurum, der. oysa ki, dağdaki dağlama ondan daha uyanık, onu dağlamayı beklemekde. buna (dağa, dağın dağlamasına) kör, kendini uyanık zanneder.

«dağlar dağladı beni

gören ağladı beni»

/

yüzyıl önce geçen bir konuşma (mükaleme):

(mükalemenin en zahirisi seçilmeli ki, belki zahiri uyanık kıyısından köşesinden bir kırıntı anlaya)

serhoş: bu metal yığının uçuracağım. hem kendi kendine havalanıp uçacak. ben bir şey etmeyeceğim gibi, üstüne bineceğim ve öyle ucacak metal yığını!

ayık: gülünç olma!

serhoş: bu tonlarca ağırlıkdaki metal yığınınıda uçma kabiliyetini görebiliyorum.

ayık: senin aklın uçmuş! deli! hah hah hahaaa...

/

hiç yüzme bilenle bilmeyen bir olur mu?

hiç uçma bilenle bilmeyen bir olur mu?

ol kitab ile konuşmayı (ve duyuşmayı) bilen ile bilmeyen bir olur mu?

nasıl bir olsun, nasıl. biri bilmeyenle, görmeyenle bilen, gören nasıl bir olur, nasıl?!

(işte bu ilahî şirk. ilahînin ne olduğunu bilmeyen, bunu şirk zanneder. sadece zanneder. zan ise, çoğunlukla hiçbir kıymet ifade etmez. havada kurulan –temelsiz– bir bina gibidir.)

[27 şubat 1427, pazar]

ömür, ciddi olacak kadar uzun mu? yüzlerce sene saltanat sürecekmiş gibi, kimilerinin yanına ciddiyetinden yaklaşılmıyor.

kimisi de ilahlığa/önderliğe soyunmuş, sevablar günahlar belirleyip taksim ediyor. (biraz ciddiyet baylar, biraz ciddiyet!)

/

tarlalara kargalar saldırsa, mesela binlercesi, onbinlercesi... tarlalar bu saldırıdan nasıl korunup savunulabilir? elde sallanacak dal parçası ve kürek ile yabanın yetersiz kalacağı âşikâr. daha geniş kapsamlı bir çare? mesela, tarlaya yüzlerce, binlerce balon bağlamak –mümkin ise uçan balon.... kargalar korkuyu yenip balonlara saldırsa, patlayınca çıkan sesden ürküp kaçmaları beklenir.

/

trt çocuk, aynı çizgi film kasetlerini, senelerdir, günde (ayda değil, haftada değil; günde) birkaç kerre tekrar(yayım)lamakdan bıkmadı mı? biz çocuklar ikrah getirdik de...

ayda değil, hiç olmazsa senede birkaç yeni kaset olmak çok mu pahalı? ancak, almamak, (biz) çocukların sağlığı açısından bakarsanız, daha pahalı. çocukların sağlığını boza edeceğinize, bu bozacı dükkanını kapatın gitsin, efendiler. (efendim? yeğenlerin dayıları izin vermez mi?)

[28 şubat 1427, pazarertesi]

âlimin uykusu cahilin ibadetinden (namazından, orucundan...) hayırlıdır’ın bir vachesi de şu olabilir: âlime (tefekkür hayatının cidd’i olmuşa), uykuda, âlem-i misalde öğretilir; elbet ilâhî kaynaklı bu öğretim/ilm, dünyevi/zahiri ilimden/bilgiden daha üstün, daha berrak, daha arı, daha saf, daha temiz ve şeksiz-şübhesiz ve mutlak ve temelli/kalıcıdır. (bu arada, kalıbı dinlendermek, zaten fiks!)

[01 mart 1427, cıharşanba]

senin için(deki) bir mes’eleyi, mes’ele olarak sorduğunda, böyle bir mes’elesi bulunmadığı cevabını alırsın.

imdi; mes’ele olarak varlık âleminde bulunmayan şeyden dolayı (görüp) nasıl mahcubiyet hissedebilir? ve buna göre davranabilir?

işte, hissedemediğini ve anlayamadığını ikrar ve itiraf etdiğin tecrübenin serimi: mes’ele zemininde varlık-yokluk.

o tarafı yok bir canlıdan/mahlukdan, o tezahür (mesela: mahcubiyet) beklenemez.

/

«allah ve âhirete inananlardan, allah’a ve rasûlüne karşı gelenleri seveni göremezsin. isterse bunlar babası, yahud oğulları, yahud kardeşleri, yahud akrabası olsun.» (mücadele, 22)

Diğer Yazıları