Menu
PENCEREDENİZLER 15
Deneme/İnceleme/Eleştiri • PENCEREDENİZLER 15

PENCEREDENİZLER 15

...

saat 22 sularnda kalkıp, unkapanındaki dayatıronun karşısındaki müze durağına indik. normel (tek biletli) i.e.t.t otobosu, havayı müsaid bulup, eve gitmeyip orada-burada pinekleyen avareler güruhunca dolu geçince, mecburen çift kat-çift biletli otobosa bindim. bunlar, birazcık, çift bilet dolayısıyle, en alttakilerin değil, biraz ehlileşmiş ortadirek ta’bir’idilenlere hitab ettiği intibaı uyandırır. ancak, henüz bir senelik kadar yeni bu hatta tek biletli normel otobos konmadığından, ev sahibi olup evcil olamamış (ehlileşememiş) kayakafabaşı(nın bir kısım) güruhunca çöpotobosuna dönüştürülmüş. hemân her koltukda çeyrek litrelik (0,25 lt), bir kısmı yarı dolu pet su şişesi bırakılmış. kayakafalı hayven, şişeden su içmeyi becermiş, oturduğu yere becermeyi de becermiş (oturduğu yere sıçmamayı becerememiş). ilk oturduğum koltuktaki şişeyi çatır-çutur bir aralığa tıktım. kitabı çıkarıp okumağa başladım; ancak, biraz sonra hem ışık durumu, hem bir telefon zıngıntısı sebebiyle, birkaç koltuk ötede boşalan yere geçdim. bir sonraki durakda binip yan tarafa yaklaşan, hemi mütesettire hemi de münevvere.. amman pardon ya’ni, münevvere ne kadar da banaâal bir deyim, di miii.. aydın, bir, başı örtülü kıçı kot pantolonlu genç bayan, demeliydim.. oturcağı yerdeki pet şişeyi alıp yanımdaki boş koltuğa bırakmasın mı?! olduk mu çöp tenekesi?! ya sabır.. çekip okumağa devam etmek istedim, amma, iblis fitledikçe fitledi ve sonunda, ahır atmosferine uyan fitil ateş aldı ve bomba patladı: şişeyi, parmak ucuyla ittirip, elinde asorkotik, dokunmatik ekran internetli tilefonlu aydın başı örtülü kıçı kot pantolonlu canti bayanın ayakları dibine düşürdüm... bu nev-i şahsiyetsizliğine münhasır bayan misstanbul evlerinde indi, ki, sonradan görme gavurdan dönmelerin bir üst güruhunu teşkil ediyorlar, adından belli ingiliz dandikliği ile...

...

hiçbirşeyi beğenmemek, beğenilecek bir şey değil (huysuz ihtiyar).

beğenmemeği huy edinmek, beğenilecek bir huy değil (amma, evlad, bu huyu beğenmemeği yabana/taşıra/dışarı atma).

daha doğrusu, dünyayı kendine hasım gibi görmekdir ki, kaldırılacak bir angarya değildir...

...

eve gelince, zeki velidi’nin tarihde usûl’üne takıldım. adam sanırsınız di mi... şöyle bilgin böyle fadıl falan-filan. ne kadar zavallı, ne kadar sahib-i maraz ve hatta meflûc-i zaaf biri imiş... rusiya’da kızıllara/bolşeviklere karşı lafda hürriyet mücadelesine katılmış... iyi de, ne için? besbelli ki dini bırakıvamış da ırkını kollaguvan... yemezler ve yememiş. dininin kadrini bilüven halkcıkdan sahıblanmağa uğramayınca, solugu indiada alıvemiş... sonra türkiya’ya gelivemiş de tarihde usûl kitabını/bitigini kaleme aluban, dine vü dindara şaşı bakugen.

ne imiş: iran edebiyatı şiirlerinin birinci sınıfları, oğlanculuğu yükseldirimiş; saray bezm-i âlemlerinde bu şiirler inşad idülüb eğlenilir ve caizeye değer görilir imiş. (nedenise osmanli divan edebiyatınında dilini ısırayazgan!) hemi de sonra (tarihde toplumsal psikolojiye geldik; toplumların değer yargılarının devir be devir değiştiğine misal getürüven), ondört–onaltıncı asırlarda memalik-i islamdaki begler ve sultanların fuhşiyyatı ayıplanır imiş de, ancak,  günimizde, mekke vü medine dahlinde vü kurbinde vü mücavirinde mukim vahhabi şeyh ü üstazların metres dutması aleni imiş ve bunu ayıplayan kimesne kalmamış imiş...

allah’ın dinine ve allah’ın kimesnelerine şaşı bakırgan, bolşevik huzrında muvafık olurgan? (ottur yiringe otturgan!)

burada, tarihde usuldeki devirle gelen değişikliğe, zeki velidi’nin kendüsü de bir örneklik teşkil itmekde: işte böyle, tarihciler, siyasi görüş veya başka bir kuyruk acısı veya milliyetçilik gibi halva-i iblis tadına mübtelalıkdan, tuhaf ve çarpık, önyargılı ibareler kaleme alabiliyir imiş.

...

uyku bastırıncası, otturdığım çiftli koltıkda uykıya dalıvergen; subbah oluven, her yanum ahşamdan subha kalas ahşaba kesmiş. huda halas, deyu sıçrayıp, idmana koyıldım, ki, her yanımdan kütürdi-çatırdı geleer...