Menu
ALLAH'IN YERYÜZÜNDEKİ YEMEĞİ
Deneme/İnceleme/Eleştiri • ALLAH'IN YERYÜZÜNDEKİ YEMEĞİ

ALLAH'IN YERYÜZÜNDEKİ YEMEĞİ

bir sohbet meclisindesiniz. bal gibi tatlı bir sohbet meclisi. herkes, birer kase içinde rengârenk ve türlü rayihalı reçeller sunuyor… derken, bir ara biri kulağınıza, dışarıya çıkmanızı gerektiren bir sebeb fısıldıyor…

*

bir bağçede geziniyorsunuz. çiçeklerin ve çeşitli bitkilerin renk ve koku cümbüşü. yanınızda bir veya birden fazla güzin. kısacık bir süre için de olsa, ayrılmanızı gerektiren bir sebeb zuhur ediyor…

*

güzel bir rüyada, diyelim, masmavi semâda rengârenk kanatlanmış bir kelebeksiniz. bir dürtme, bir seslenme veya ihtiyac–ı tabiiyeden biri…

*

ayrılıyorsunuz.

*

kimi okumalar böyleymiş… elim boş değil, mesnevi gülşeninin semaından size bir gül arzetmek istiyorum:

*

«2831— açlık muhakkak ilaçların sultânıdır. âgâh ol, açlığı cana koy, onu böyle hakîr görme.

[“perhiz, ilaçdan efdaldir” ve “açlık ölümden gayri her bir hastalık için ilaçdır” hadîs–i şerîfine işaret buyrulur.]

2832— o birisi kepek ekmeği yer idi. sâil: “sana, buna hırs ne içindir?” dedi.

[suâlcinin birisi çıkıp ona dedi ki: “senin bu kepek ekmeğine olan hırs–ı şedîdin ne içindir?]

2833— dedi: “vaktâ ki açlık sabırdan iki kat olur, arpa ekmeği indimizde helva olur.

[“açlığımız şiddetlenip iki kat olduğunda, kepek ekmeği ekmeklik mertebesinde kalır, arpa ekmeği de indimizde, kepek ekmeği üzerine baklava ve börek gibi tatlı olur.”]

2834— “binâenaleyh kâdirim ki hep helva yiyeyim. vaktâ ki  azîm sabredeyim, şübhesiz sabûrum!”

[az acıktığımda yersem o kadar tatlı ve lezzetli ve iştihâlı yiyemem. lezzet, taamı doymak ve iştiha ile yemek içindir. açlığa çok sabretmek lâzımdır. binaenaleyh açlık şiddetlenip iki kat olduğunda, her ne yesem tatlı gelir. bu sebebden, açlığa karşı şübhesiz pek sabırlı olurum.

2835— hal bu ki, açlık her kimseye zebûn olmaz. zîrâ bu, ölçüden hariç bir alef–zârdır.

[ya’ni: velhâsıl açlıkda birçok fazilet vardır. fakat açlık her kimseye zebûn ve mağlûb olmaz; ve her kimse açlığa tahammül edip fazîletlerine nâil olamaz. çünki hadis–i şerifde: “açlık, allah’ın yeryüzünde taamıdır. onunla sıddîkların bedenleri hayat bulur” buyrulmuşdur. binâenaleyh, açlığa tahammül etmek, ancak sıddîkların kârıdır. sıddîk olmayanların nefsi ise mertebe–i hayvaniyyettedir. bu dünya ise, hayvanlara mahsûs yemler ve gıdalar ile doludur. hayvâniyet mertebesindeki nefislerin bu yemlere ve gıdalara hücûm edip açlıkdan kaçması tabîîdir.

2836— açlığı muhakkak hakk’ın haslarına vermişlerdir, tâ ki açlıkdan kuvvetli arslan olalar!

2837— açlığı her alçak dilenciye ne vakit verirler! mâdem ki yem az değildir, onun önüne koyarlar.

[tabiatı âlem–i süflîye mâil her alçak dilenciye açlığı vermezler. mâdem ki onun nefs–i hayvanisi âlem–i süflîye mâildir ve alef–zâr olan bu dünyada da hayvanlara mahsus yem az değildir; bu dünyanın türlü türlü taamlarını ve yemlerini onun önüne koyarlar.]

2838— derler ki: ye! zîrâ buna da lâyıksın! sen su kuşu değilsin, ekmeğe mensûb kuşsun!

[o kopuk dilenciye derler ki: “mâdem ki âlem–i süflîye meyl ve muhabbet etdin, âlem–i süflînin türlü türlü yemini ve gıdasını da ye! zîrâ senin hayvaniyetin bunlara da lâyıkdır.” nitekim ayet–i kerimede (hicr, 15/3): “ey rasûlüm, onları bırak ki yesinler ve hayat–ı dünyeviyyeden istifâde etsinler ve emel onları meşgûl etsin, yakında bilecekler!” buyrulur. ey cismâni kimse, sen, lâtîf su gibi olan gıdâ–yı rûhânînin kuşu değilsin. kesîf olan gıdâ–yı cismânînin kuşusun. sana lâyık olan gıda maârif–i ilâhiyye değildir, dünyanın türlü türlü lezzât ve huzûzâtıdır. sen ancak buna lâyıksın!]»

–mesnevî–i şerîf şerhi, c.10; ahmed avni konuk; kitabevi yayınları, istanbul.–