beyhude şeylerle ömrünü heba ediyorsun. bu büyük bir şey...
[02 mayıs 1428, ist.]
evet; işte böyle: tenbellik ede-ede, sonunda böyle kokuşmuş işlere koşulmağa boyun eğersin!
böyle, saçma-sapan cümlelerle doldurulmuş sahifeleri okumak, ıslah edilmiş leziz meyvelerden sonra, ham ve yabani ve arsız, kekre ve tadsızlarını yemeğe benziyor. (bu durumda zavallı zihin ne etsin, kendine nasıl gelsin, sağlık ve sıhhatini nasıl koruyabilsin?!)
[03 mayıs 1428, ist.]
bir müdir arkadaşı ziyaret etdim. telefon konuşmasını bitirince suratı asıldı. deşilmeğe istekli bulunduğunu hissedince: hayrola, dedim. açıldı: patronlardan biri, özel bir iş istemiş. “... müdirine böyle bir iş buyurulur mu...” deyip, oflayıp pufladı.
içimden şöyle geçdi: “bu (müdir) arkadaşlar, fazladan aldıkları dünyalığın (paranın) bedelini ne kadar da (dünya kadar) pahalı (fazladan) ve acı ve ağır ödüyor!.. –en alttakilerin göze batmayan kuytu köşedeki haline şükret, dostum!
/
dondurma harika bir şey (kim becerdiyse ışık içinde yatsın, veya, toprağı bol olsun)! çocukluğumda, evlerimizde kilo/tartı ile dondurma bulunması düşünülemez idi. sadece külah ile alınıp yalanır idi. nerde kaşıkla/kaşık-kaşık yiyeceksin! (o zamanlar buzdolabı yaygın değildi. dondurma gibi o da lüks idi.)
/
«fethi mûsulî eyder: “kaçan bir hasta yemekden, içmekden ve edviye ile ilac kılmakdan men olunsa ölür mü?”
«“yoksa yok” dediler “belki ölür.”
«“imdi bu gönül dahi ancilayindir. kaçan ilm-i hikmet men olunsa, ol gönüle girmese o dahi ölür.”» (türk ahlakçıları; shf 54; m. ali aynî; kitabevi yay, ist. 1993)
[07 mayıs 1428]
insan, terakkiden sonra, gayreti (kendini) bırakırsa (salıp gevşer ise), tereddi edebilen bir yaradılışda. bunun en belirgin ve bol örneği, hayli kaliteli eserler, hatta şaheserler ortaya koymuş âlim, edîb ve san’atkârların, sonrasında bunu tekrarlayamaması, ya bir şey ortaya koyamaması veya koyduğunun da pek zayıf kalması...
[08 mayıs 1428]
namaz, bir açıdan ne büyük kolaylık. her vaktin her rek’atinde aynı fatiha’yı değil, değişik sûre/âyetler okumak gerekse idi?
pek çoğumuz bunca kolaylığa rağmen... ise?
/
inan ki yazabilesin! (yazıya inanmadıkça/kendini inandırmadıkça ne yazabilesin? –acaba: inanma mı tatmini döver, tatmin mi)
[10 mayıs 1428]
piyasa: düşündürmemeğe ayarlı. düşünmeyi yasaklayan... düşünmeden yazılamayacağına göre, piyasa: yazdırmamağa ayarlı; yazmayı yasaklayan.
...
işden ayrılma dakikası: sinirsel harâretin şâhikası veya ateş çukurunun dibi. sinir sistemi , olabilecek tüm parçalarına ayrılmış, hurda ve haşat olmuş/paramparça bir cihaz/araba gibi...
[11 mayıs 1428]
oyun, kumar vs şuuru somurup içine çektiği, kendine has kıldığı, kendileştirdiği (oynayanı oyuncu kıldığı) için mi, şuur diğer alanlara (dışa/çevreye) kör, sağır, duyarsız, acemi, şaşkın, uyuşuk kalıyor? (bir kumarbazın masadan/oyundan kalkma ânı.) işinde başarılı olmuşun anlaşılmasına buradan (kumar masasından) bir kapı açabilir, bir yol bulabilir miyiz? (iş, olumlu veya olumsuz. mesele, başarının anlaşılması, izahı.)
kendini verme, başarıyı alma:
etrafındaki (piyasadaki) dedikodulara, ayakoyunlarına vs şuursuzlaşıp, yabancılaşıp, başarı ile tanışmak...