Menu
NİL'DEN TUNA'YA YİTİK MİRASIMIZ 2
Deneme/İnceleme/Eleştiri • NİL'DEN TUNA'YA YİTİK MİRASIMIZ 2

NİL'DEN TUNA'YA YİTİK MİRASIMIZ 2

Nil'den Tuna’ya yitik Mirasımız açısından bakıldığında Balkanların içerisinde yüreğimizi sızlatan bir yaradır Kosova. 3 Şubat’ta seçim var. Kosova için oldukça önemi bir olay bu. Kosova’da her an her şey olabilir. Sıcak bir bölge... Hala kanayan bir yara Kosova! Hala Balkan Türkleri ile ilgili bir politika belirleyemeyen, onlara sahip çıkamayan bizler!.. Bilmem ki daha ne denir, nasıl ifade edilir? Hiç değilse gönlümle, kalemimle yanlarında olduğumuzu göstermek istedim. Benim şimdilik yapabileceğim bundan ibaret. Herkes üzerine düşen sorumluluğun idrakinde olsun temennisiyle diyorum ve Kosova ile ilgili notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu hafta Banu Avar’ın, “Sınırlar Arası’nda” Programını izlediğimde, Kosova ile ilgili bir kez daha buruldu gönlüm. İzlediklerimden aldığım notları sizlerle paylaşmak istedim. Zira konu ile ilgili dağarcığıma yeni bakış açıları ekledi. Taşlar daha bir yerine oturdu. Banu Avar’a da bu güzel Program ve duyarlılığı için kutlamak istedim. “İyi ki varsın! Gönlüne Sağlık! İyi ki bu faideli programları Türk halkı ile paylaşıyorsun!” demek istedim.

Bir zamanlar Yugoslavya diye bir ülke vardı. 1980li yıllarda başlayan etnik milliyetçiliğe dayanan ayrılıklar sonucu parçalara ayrıldı. Milliyetçilikle yok oldu. Yıllarca kardeş kardeş yaşayan Yugoslav halkı Boşnak, Hırvat, Arnavut milliyetçi örgütlerin rüzgârında birbirinden nefret etti. Bu örgütler Batıdan gelen büyük meblağlarla desteklendi. İşte bu demokrasi kudretiyle koca Yugoslavya yedi parçaya bölünmüş kan gölüne dönmüştü. Her bir parça yabancıların denetimine verildi. Eski Yugoslavya’dan ayrılan devletlerde siyaset şimdi AB tarafından belirleniyor ve savunmalarını NATO yapıyor. Ülke statüsü olmayan Kosova şimdi bağımsızlık istiyor. Amerika ve AB destekli şartlı bağımsızlık istemi, Avrupa’da bağımsız devlet isteyen ayrılıkçı hareketlere güç veriyor. 1999dan beri Kosova bir kaosu yaşıyor. Sırp ve Türk azınlık nefes alamıyor. Arnavutlaştırma ve Katolikleştirme tüm hızıyla sürüyor. Kosova Avrupa’nın ortasına açılmış bir yara, sekiz yıldır kanıyor. Kosova sınırlar arasında yaşıyor; gören gözlere ders olsun!

Bir zamanlar Yugoslavya denen ülkenin özerk bölgesi Kosova’nın kuzeyinde, bölgeyi ikiye bölen Mitrovica sınır çizgisi bulunuyor ve Arnavutları Sırplardan ayırıyor. Sınırı geçerken İber Irmağı sessizce neler fısıldamıyor ki... Osmanlı yönetimini, Sırp krallığını, Sosyalist Yugoslavya’yı ve NATO bombardımanını anlatıyor. Bir zamanlar kardeşçe yaşayan halkların birbirini katledişine şahidiz dercesine... Köprünün her iki yanında kaybedilenler için anıtlar dikilmiş.
Kosova’nın içinden geçen sınırın Sırp tarafında halk toplanmış Mitiig Yapıyor.

Kosova’daki Sırplar Neden Miting Yapıyordu?
Kosova Sırp temsilcisi Oliver İvanovic’e neden toplandıkları soruluyor:

—Kosova’nın bağımsızlığı isteniyor. Karşılığında Sırbistan Avrupa Birliği’ne alınacakmış. Biz AB ye girmek istemiyoruz diyor. Kosova’yı kuzey güney olarak böldüler. Bu bölünme ile ilgili Banu Avar:
—Bu remi bir bölünme değil...
Kosova Sırp temsilcisi Oliver İvanovic:
Evet, ve çözümsüzlük içindeyiz.
Bulunduğumuz bölgeyi nasıl tanımlıyorsunuz?” diye sorulduğunda:
Şimdi Mitrovica’nın kuzeyinde Sırp bölgesindesiniz. Kosova’da Sırp nüfus artık sadece burada yaşıyor. Daha önce Kosova’nın birçok yerinde yerleşiktik. Burada 21.000 Sırp var. Kuzeyin diğer taraflarında da toplam 30.000 tahmin ediliyor.
Çözümsüzlük içindelerdi. Yugoslavya parçalara bölünürken Sırp, Hırvat ve Arnavut milliyetçiler satranç tahtasına fırlamışlardı. Sonunda bir katliam gerçekleşmiş ve böylece NATO bölgeye müdahale etmişti. 2.5 ay boyunca bombardıman sürmüş ve Sırp çeteler sonunda çıkarılmıştı. Ardından Kosova BM yönetimine bırakılmıştı.

Kosova’nın çeşitli kasaba ve köylerindeki Sırplar Mitroviça’nın ortasından geçen sınırın kuzeyinde toplanmışlardı. Kosova için çözüm Batılı devletlerin ellerine bırakılmıştı.

-Ahdisari Planı-
Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Ahdisari, Kosova’da çözüm için görevlendirildi. Ahdisari bir plan önerdi. Gazetece Birol Urcan ile yapılan bir röportajda bu planın neler olduğu soruluyor. Birol Urcan planı şöyle özetliyor:
— Kosova uluslar arası camianın kontrolü altında bağımsız devlet olacak!
Eski Arnavut gerilla lideri Haşim Taci’nin yardımcısı ve en yakın arkadaşı olan ve bugün Kosova Demokrat Parti Başkan Yardımcısı olan Enver Hocay, Priştine’de Türk düşmanı Enver Bey’in heykeli önünde, şartlı bağımsızlıktan söz ediyor:
—Şartlı bağımsızlığın tadını çıkaran bir ülke olacağız. Bence bu bir çelişki değil. Önemli olan devlet kurumlarımızın topraklarımızın ve sınırlarımızın daha belirgin bir hale gelmesi... Gelecekte gerçek bağımsızlığımızı da kazanacağız.
Arnavutların yeni politikacısı Enver Hocay, Kosova’daki Sırp azınlığın kendilerine karşı kullanıldığını düşünüyor ve Sırbistan azınlıkları Kosova’daki Sırp hegemonyası için kullanmıştır diyordu.
—Peki, böyle bir durumda Sırp azınlıklar gidecek mi?
E. Hocay:
—Sanmıyorum. Eski Yugoslavya’daki tüm azınlıklar Sırbistan’ın kendilerini kullandıklarının farkında. Hırvatistan, Karadağ ve Bosna’da da aynı şey yaşanmıştı. Azınlıkların evlerini terk etmeyeceklerinden eminim!
Pekiyi kimdir Enver Hocay:
Kosova kurtuluş ordusunun eski lideri olan, şimdiyse Kosova başbakanı Haşim Taci’nin yakın arkadaşı. Haşim Taci önceleri Amerika eski dışişleri bakanı M. Olbright’a, “ nenem” deyecek kadar yakındı. Priştina Üniversitesi’nde ilk öğrenci başkanıydı. Arnavut Öğrencileri Sırp lider S. Miloseviç aleyhine örgütlüyordu. 1989’da Kosova’nın özerk yönetimine son veren Yugoslavya’ya karşı yeraltına inmişti. 1983’te İsviçre’ye kaçmış, siyasi iltica gruplarına katılmıştı. UÇK - Kosava Kurtuluş Ordusu’nda yer almıştı. O zamanlar Batı, UÇK’yı terörist örgüt olarak tanımlıyordu. Bir yıl sonra aynı kayıtlar UÇK’dan direniş hareketi olarak söz ediyordu. 1989’da UÇK, NATO’nun yanındaydı.

Bu durum insana ister istemez “Terörist Örgüt” ve “Direniş Örgütü” gibi kavramlarının “ne zaman” ve “neye göre” değişim gösterdiğini de yeniden düşündürüyor.

Kosova’daki Arnavutlar en büyük desteği Amerika ve AB’yi yönlendiren ülkelerden alıyorlar. Sırplar ve Ruslar Kosova’nın bağımsızlığını uluslar arası hukukun ihlali olduğunu söylüyordu ve Böyle bir kararın Bosna ve Karadağ, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, Romanya ve İspanya Kosova’nın bağımsızlığına “evet” diyordu. Zira Kosova’ya verilecek bağımsızlık Gürcistan’da Abaza ve Osetlerin, İspanya’daki Katalan ve Baskların, Romanya’da Macarların, Bosna’da Sırpların bağımsızlığına da onay vermek demekti. Ahdisari planına göre bir oldubitti yapılmalı ve BM görevleri AB ye devredilmeli, Kosova yönetimi AB ye geçmeliydi. Kosovalı Arnavutlar umutluydu.

Gazeteci Birol Urcan;
—İttifak kabul etmeyecekler ama yapabilecek bir şeyleri olduğunu sanmıyorum. Çünkü AB bu öneriyi destekliyor. Sırplar onun için son günlerde AB karşıtı kesildiler son günlerde. Daha çok Amerika karşıtı idi daha önce...

Oliver İVONOVİC ( Sosyal Demokrat Sırp Politikacı ve Kosova Sırp Temsilcisi),
mitigtekilerden farklı düşünüyor:
—Belki de AB eski Yugoslav haklarını birleştirir. Şöyle ki; geçenlerde Hırvatistan’a gitmiştim. “Politikacılar kendi çıkarları uğruna güzel bir ülkeyi yok ettiler; diye konuştum. Artık çok geç. Şimdi umut AB’dedir. Belki tekrar bir arada birleşebiliriz...”

İyi de şimdi Avrupa dağılıyordu!

Frode MAURİNG (BM Kalkınma Örgütü Kosova direktörü) süreci değerlendiriyor.
Kendisine “Kosova’nın bağımsızlığı bu şartlar altında mümkün mü?” diye soruluyor.
F.Mauring:
Şu anda çok zor görünüyor. Kosova BM Güvenlik Konseyi’ne bağlı. Rusya ve Sırbistan’ın bağımsızlığı kabul etmedikleri ortada... Şimdi AB’nin yönetimi ele alma girişimi var...
...
Paramparça edilmiş bir ülkenin özerk bir bölgesinde parçalara bölünmüş bir halk. Acaba kimlerin elleri bu kadar derine gitmiş; bu öfke bu nefret hangi şeytani planla zirveye fişeklenmişti.

Levent KORO BM Kosova Analisti...
Kendisine soruluyor, “vergilerinizle yapılan bütün yollar, köprüler NATO uçakları vasıtasıyla yok oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
Doğru ama Miloseviç rejiminin yok olması. NATO’nun burada olması gerekiyordu. O nedenle Kosova halkı için Amerika bir kurtarıcı, diye cevap veriyordu.

Pekiyi bu konuda Sırplar ne düşünüyordu:
Bu olgu Kosovalı Sırp haklı için bir tercih değildi. Onlar Kosova’nın 14 yy. başlarından beri Sırp İmparatorluğu’nun merkezi olduğunu söylüyorlardı. Sırplar için Kosova, Sırp Devleti’nin ilk doğduğu yerdi.
Mitrovica’nın Sırp Bölgesi’nde bir konuşmacı Helsinki Nihai senedini hatırlatıyordu. Sırbistan’ın toprak bütünlüğü Kosova’yı kapsıyor, Kosovalı Sırplar uluslar arası toplumu ikiyüzlülükle suçluyorlardı. 2004’te Arnavut çeteler saldırdığında neden uluslar arası güçlerin sessiz kaldığını ve neden NATO’nun son anda müdahale ettiğini sorguluyorlardı; oyun içinde oyun var diyorlardı. Konuşmacılar Kosova’nın siyasi yapısında söz sahibi olmak, bütün Balkanların siyasi yapısında söz sahibi olmak demektir. Kosova’ya Batı’nın Doğu’ya yönelik tehdidi diyorlar. Kosova’daki Amerikan üssü zincirin en önemli halkalarından biridir diyorlar.
Bağımsızlık istemi kalan parçaları da parçalara bölmek içindir diyorlar. Kürsünün çevresinde onlarca pankart var:
“ Avrupa Birliği’ne hayır!”
“ Bizi bölemeyeceksiniz!”
“ Hangi Bağımsızlık!”
“ Adalet İstiyoruz!”
Pankartlardaki yazılar...

Prof. Kostic Mitingde: “ Biz Avrupa Birliği’ne girmek istemiyoruz. Bir yere gireceksek Sırbistan’la girmek istiyoruz. Herkes iyi bilsin ki Arnavutlar Kosovalı Sırplardan aldıkları mirasın üstünde oturuyorlar!” diyordu

—Amerikan Üssü ile Kosova’da Değişim—
Fikrim DAMKA (Kosova Demekrat Partisi lideri):
—Muhakkak Amerika’nın çıkarı vardır. Yoksa Amerika’nın bu kadar üzerine gitmesi Avrupa için bir rastlantı değildir. İster Avrupa, ister Rusya içerisindeki dengeleri açısından olsun en rahat en iyi buradan kontrol edebilecektir. Zaten burada ABD’nin büyük bir üssü bulunuyor.

Birbirine karşı kışkırtılan halklar nasıl fikirlerle aralarına sınırlar kurdular. Tampon bölge oluşturuldu ve Kosova’da şehir büyüklünde bir Amerikan askeri üssü oluştu. 300 hektarlık bir alana sessiz sedasız yerleşti. Yavaşça Kosova’nın günlük hayatına da girdi. Çok sayıda Arnavut bu üste istihdam edildi. Kosova’daki değişim Kosovalının kimliğini dinini ve yaşam stilini de değiştirecekti. Önce büyük bir NATO ve Amerika sevgisi gönüllerine girdi. Sonra bu Amerikan aşkı onları dönüşüme uğrattı ve sonra hayatları ve kültürleri buna göre şekillenmeye başladı.

Bir kahve molasında Arnavut aydınlardan biri:
— Arnavutlar her şeyi Amerika’ya ve NATO’ya borçlular diyecekti. Unutmamak gerek Amerikalılar tarafından korunup kollandı. B. Clinton ve M.Olbright olmasa Amerika buraya gelmeyecek ve biz bu özgür olmayacaktık. Aslında daha evvelde ABD ye çok yakındık. Ama bu yakınlı 99 da zirveye çıktı.

Bu aşk yavaşça tüm Kosova halkını dönüşüme uğrattı.

Sokaktaki gençlerin fikirleri alınıyor.
Gençler Çünkü bizim en iyi dostumuz onlar. En zor zamanımızda bize yardım ettiler.

Selman Beyazıt Priştine yakınlarındaki bir köyden Priştina’ya taşınmıştı. “Amerika’yı seviyor musunuz?” Diye soruluyor.
Tabii ki diye memnuniyetle cevap veriyor. Başına gelenlerin sebeplerini hala idrak edememiş görünüyor.

Küresel güçlerin Yumuşak Geçiş Dediği!..

NATO Müdahalesi Sonucu Kosova’da Yumuşak Geçişle Birlikte Dil, Dini- Sosyal ve Kültürel Dönüşüm yaşanıyordu. Pekiyi ne idi bu yumuşak geçiş, anlamaya çalışalım:

Büyük caddelerde buram buram Amerika kokuyordu. Butikler Hilary Clenton adını isim seçiyordu. Priştine’de çocuklarına Hilary de Bill adını koyanlar vardı. Bakın burası Clenton Bulvarı.

Fikrim Damka:
— Amerika’nın önde gelenlerin isimleri bütün caddelerde vardır. Her yerde görüyoruz ve her yerde bir Amerikan sevdalısı vardır.

Kosova’da Amerika’ya Aşk, Osmanlı’ya nefret adlı oyun sergileniyordu adeta. Yeni bir Arnavut kültürü oluşturuyordu. Priştine’nin ortasına dikilen İskender Bey, Arnavutlara Osmanlıya baş kaldırmanın erdemini hatırlatıyordu.

Kitabevlerinin vitrinlerine bakıldığında Tarih kitapları dikkati çekiyor. Fakat bunların hepsi objektiflikten uzak, yani taraflı anlatılıyor.

Kosova Demokratik Partisinin 2 numaralı ismi Enver Hocay’a soruyoruz:

—İskender Bey Türklere düşmanlığıyla ünlü ve her yerde heykelleri var, neden?
—Gülüyor ve İskender Bey Türklerin değil, Osmanlıların düşmanıydı. Biliyorsunuz İskender Bey bizim ulusal kahramanız” şeklinde bir cevap veriyor.

Tüm büyük kentliler Türkçe bildikleri halde bilmiyormuş gibi davranıyorlardı.

Diğer bir milli kahraman ise, Hristiyan başka bir isim: “Rahibe Teresa.”

Adım başı her yerde heykelleri ile karşılaşıyorsunuz. Sokaklarda Arnavutçadan çok İngilizce geçerliydi. Şöyle bir etrafa baktığınızda on dükkândan sekizi İngilizce isimliydi. Tüm büyük kentliler Türkçe bildikleri halde bilmiyormuş gibi yapıyordu. Üzerlerinde baskılar ve propaganda makinesi vardı. Önüne gelen Avrupalılaşacaktı.600 yılık Türkçeden ve Türklükten uzaklaşacaklardı. Elinden gelen Arnavutlaşacaktı. Gelecek oradaydı. Ayrıca din konusunda da Avrupa’ya yaklaşacaklardı. İslamiyet demodeydi. Kosova’yı geri bırakmıştı. Yavaşça Hıristiyanlaşacaklardı. Ulusal kahraman İskender Bey Hristiyandı. Diğer bir ulusal kahraman da Rahibe Teresa idi. Priştina’ da nereye dönseniz Rahibe Teresa ile göz göze geliyorsunuz. Tıpkı Arnavutlukta olduğu gibi Müslüman bildiğiniz bir ülkede Katolik propagandanın ağlarının en ücra köşelere ulaştığını görüyorsunuz.

Arnavut Aydınlara soruyoruz neden R. Teresa heykelleri her yerde?
Çünkü O Arnavutların milli simgesi; iyilik meleği. Tüm dünya onu Arnavut olarak biliyor. Biz de ona sahip çıkıyoruz.
Ama o Üsküp doğumlu ve asıl adı Gonca.
Meseleyi doğru koyalım. Teresa ana bir Üsküp doğumlu bir Arnavut. Prizrenli. Şiirlerini bile Arnavutça yazacak kadar bir Arnavut. Barış ödülüne layık görülmüş bir insan. Dünya bizi onunla tanıyor.
Neden sizce Katolik bir simge Arnavutlar için uygun bulundu?
Çünkü Nobel ödüllü alan bir Müslüman yoktu.
Nobel Ödülü Olması Çok mu önemli?
Tabii ki çok iyi ve çok önemli... Teresa ana bizim en iyi tanıtımımız!

Bu dini sembolün yaşam öyküsüne kısaca değinelim. Kimdir Rahibe Teresa?

Arnavutların Ulusal kahramanı Rahibe Teresa 1910 da Osmanlı İmparatorluğu dağılırken Üsküp’te doğdu. Asıl Adı Gonca Boyacıoğlu. 17 yalındayken Amerikan Loretta Kardeşler Misyoner Teşkilatı tarafından desteklendi; okutuldu. Önce İrlanda ’da Katolik eğitimi aldı. Sonra Hindistan İngilizler tarafından paramparça edilirken kendini fakirlere yardıma adadı. 1948 de Vatikan’dan aldığı izinle Kalküta’da Katolik bir cemaat kurdu. Bugün 123 ülkede 610 kuruma sahip cemaate mensup, 4000 den fazla rahibe dünya ülkelerinde misyonerlik yapıyor. 1971 de Papa’dan barış ödülü aldı. 1979 da Nobel’e layık bulundu. Sınırsız yardımların kaynağı hiçbir zaman açıklanmadı. Ölümünden altı yıl sonra “Azize” ilan edildi.

Enver Hocay ile Rahibe Teresa ve Vatikan’dan söz edilmişti ve E. Hocay konuyu edebiyata bağlamıştı.
“Tartışmalı bir konu var. Kosova Müslüman bir bölge buna rağmen Her yerde katedraller inşa ediliyor. Rahibe Teresa figürleri itina ile dikiliyor. Sizce Kosova’da Hıristiyanlığa karşı uyanan bu büyük sevginin sebebi ne?
— Bizim kimliğimizin temelinde aslında Milliyetçilik var. Ama milli kimliğimizin bir yanını da din oluşturuyor tabii ve dini kimliğimiz de Müslüman ve Hristiyan toplulukların karışımıyla meydana gelmiştir. Bizler kim olduğumuzu farkındayız. Siyasi amaçlar için Müslüman ya da Hristiyan olmamıza gerek yok.
— Peki, Vatikan ile ilişkileriniz nasıl?
— Vatikan bizim edebiyatımıza çok ilgi duyuyor. Çünkü bizim edebiyatımız aslında Hıristiyan edebiyatıdır. Bu anlamda bize destek veriyorlar.

Fikrim Damka Kosova Demekrat Partisi lider Kosova’da artan Katolik baskıyı söyle anlatıyor:
Misyonerlik her alanda devam ediyor, ama belki bu süreç 10 yıl değil daha uzun bir sürec için hesaplanmış durumdadır. Bir Katolik Baskısı var. O muhakkak. O hissediliyor, görülüyor. Bugün bağımsızlığı elde etmek için bu dünyaya ihtiyaç vardır. Bu geleneklere ihtiyaç vardır. Başta Vatikan’a ihtiyaç vardır.
AB’yi de tehdit eden şey Vatikan mı diyorsunuz?

Birol Urcan da aynı fikirdeydi.
Cumhurbaşkanının birkaç görüşmesi vardı Papa’yla. Ona göre Batı Kosova’ya ancak Avrupalı gözükürse, onların bir parçası görünürsek desteğini alabilirdi. Müslümanlığın az çok zararını görürüz.

Farklı bir rüzgâr Kosova’yı etkisi altına almıştı. Yumuşak geçiş diyordu küresel güçler buna. Bir halk yavaş ve yumuşak darbelerle şekilleniyordu. Yumuşak geçişle birlikte bir millet, bir kültür yok oluyordu.

NATO Müdahalesi Sonucu Kosova’da Ekonomik Durum.

Kosova geçen yıllarda bombalardan nasibini almıştı. Yugoslavya’nın dağılışıyla ekonomisi durma noktasına gelmişti Hala ununu şekerini Sırbistan’dan alıyordu. Özeleştirmeler 5 yıldır süratle devam ediyordu.

BM analisti Levent Koro açıklıyordu:
— O fabrikalar çok eski, teknolojisi çok eskimiş, üretkenliği olmayan fabrikalardı. O nedenle ona göre özelleştirme planı yapıldı.

Ekonomide özelleştirmeyle birlikte fabrikalar satılmıştı ve genellikle sadece pul parası alınmıştı. Bir zamanlar zeytinyağından tekstile ürünlerine, ilaca kadar her şeyi üreten Kosova artık dışa bağımlıydı.

Altay Suroy, Kosova Adalet Bakanı’nın Türk yardımcısı. Fakirleşen Kosova halkının geleceği nasıl değerlendirdiği sorulduğunda A. Suroy’un cevabı şu olmuştur:
— Kosova halen emperyalizmin ne olduğunu tamamen fark etmemiş. Hala Globalleşmeyi insanlık tarihinin en çağdaş en üst seviyede bir örgütlenmesi olarak kabul ediyorlar ve bu doğrultuda mücadelelerini veriyorlar.
Peki ayda 30-35 Euro alan insanlar hiç mi uyanmıyor? 65 bin işsiz. Bütün fabrikalar kapanmış ve ayda 30-35 Euro ya çalışanlar... Bunların aklına hiçbir şeyleri ters gittiği gibi bir soru gelmiyor mu?
A.Suroy:
—Şimdi Kosova’da ekonomik durum çok ağır ama Kosova bu durumu daha önce de yaşadı. Bunun çok daha ağır örneklerini de yaşadı. Ölümle yüz yüze geldi. Şimdi o olayları göz önünde bulundurarak, insan ayda 30-40 Euro’yu almaya razı. Hayatta kalmak, ölümden daha iyi” diyor.

Yeni Yaşam Biçimi ve Gençlik

Öldürmeyecek kadar maaşla yaşamaya çalışan Kosova 2 milyon nüfuslu Kosova halkının en büyük eğlencesi televizyonlardı Yeni yaşam biçimine ekranın yol göstericiliğinde alışıyorlardı. Yeni yaşam biçimini Televizyon şekillendiriyor. Ekonomileri çok kötü olsa da TV hayatlarında en önemli yeri tutuyor. Her yerde çanak antenler dikkati çekiyor.

Genç Merako Priştine’nin en büyük reklâm şirketlerinden birinin sahibiydi.
—Bir iletilim şirketi olarak elektronik medyadan, TV den yararlanıyoruz. Kosova Avrupa’da en çok TV izlenen ülkelerden biridir. Artık yabancı müşteriler Kosova ile ilgileniyor ve daha önce burada bulunmayan uluslar arası ürünler ülkeye giriş yapabiliyor.
Ne tür malların reklâmını yapıyorsunuz?
Makyaj malzemelerinden şampuana, hijyenik ürünlere, alkollü alkolsüz içeceklere kadar kemen hemen bir çok ürünün reklamını yapıyoruz. Avrupa’da ilk 100 e giren ürünler burada da aynı şekilde üst sırada yer alıyor.
Ancak bir de işsizlik durumu var. Birçok insan sizin sattığınız ürünleri alamıyor!
Satın alma gücü tabii ki düşük. Ancak bildiğiniz gibi kaliteli ürünler savaş zamanlarında bile alıcı bulmuştu. Çünkü kaliteli bir ürün veya iyi pazarlanmış bir ürün mutlaka satılır. Örneğin %60 oranında işsizlik var ama Kosova da 2 milyon kişiye 650 bin araba düşüyor. Yani Kosova gibi değişim süreci yaşayan ülkelerde iyi yaşama isteği AB ülkelerine göre çok daha fazla. Çünkü biz çok acı çektik şimdi özgürüz ve örneğin bir araba veya cep telefonu alarak hayattan zevk alabiliriz.

Meraku’yu dinlemek Kosova’nın başına gelenleri anlamak demekti.
Gece kulübü ve kafelerde birçok parti veriyoruz. Değişik kesimlerden insanlar davet ediyoruz.
Bu partilere kimler katılıyor?
Öğrenciler. 22-35 yaş arası gençler. Zaten Kosova’da yaş ortalaması 26. Sonuç olarak tanıttığımız ürünleri satın alabilen gençler, uluslar arası şirket çalışanları, moda dünyasından insanlar ve bankacılardan oluşan bir grup bu partilere geliyor.

Meraku seçkin bir kulüpte bir ürünün tanıtım programını izletiyor.

Bunlar para ile kültürü satın alabileceğini ve bu kültürün de Batı kültürünün olması gerektiğini düşünen insanlar değil mi?
—Bakın Kosova’da gençliğin çoğu Avrupalılaşmıştır. Özellikle de pro Amerikandırlar.

BM Kalkınma Analisti Levent Koro Kosova’da genç nüfusa ait istatistikleri veriyor.
Bizim kurumumuzun yaptırdığı bir istatistik var. Gençliğin yüzde 50 si yırt dışına ya çıkmak istiyor. Tabi bunun sebebi aslında düşük oranda istihdam imkânlarının olmasıdır.
Kosova çok genç bir nüfusa sahip ve bu gençlerin yarısı kapağı dışarı atmak istiyor.
Mitrovica’nın Arnavut tarafında bir öğle vakti sokaklar bir anda yüzlerce gençle doluverdi. Onlar savaşı en yakından görenlerdi. Çoğu çocuk gözleriyle bombardımanı izlemişlerdi. Şimdi NATO askerlerimin ayırdığı Arnavut tarafında geleceği gözlemekteydiler. Okuldan çıkar çıkmaz kahvehaneler sokağında bir aşağı bir yıkarı yürümekteydiler. Hayallerinde batılı ülkeler...

Kosova’da Türk Olmak; Kosova’da Bir Arnavut Lisesinde Bir Türk Öğrenci Olmak!
Türk öğretmenleri ve öğrencileri ziyaret edildiğinde onlara bir çok soru yöneltildi. Her şeyin birbiri içine girdiği bir dönemde Kosova’da bir Arnavut lisesinde Türk öğrenci olmak acaba ne demekti?
Banu Avar öğrencilere soruyordu.
Sokağa çıktığımda beni şaşırtan iki şey var. Her yerin Amerikan bayraklı olması. Böyle bir şeyi ilk defa görüyorum. Bir de Arnavutluk böyle. Bunu sen normal mi karşılıyorsun?
Normal karşılamıyorum. Burası bir Arnavut bölgesi... Amerikalıların burada işi yok.Çünkü Amerikalılar burayı almaya çalışıyorlar ama Arnavutlarda Amerika’nın iyi bir şey yaptığını sanıyorlar fakat kötü yapıyorlar. iyi bir şey yaptığını sanıyorlar ama kötü yapıyorlar
Arnavutlar derken ayırıyor musun? Çünkü burası Arnavutların çoğunluk olduğu yer.
Hayır. Çünkü alıştık. Arnavutlarla baş başa yaşamaya alıştık.
Neden böyle söylüyorsun? Bir cefa mı görüyorsun onlardan?
Bazen.
Nasıl mesela?
Bazen arkadaşlarla konuştuğumda Siz Türksünüz diyorlar. Ayrımcılık yapıyorlar.
Ne demek bu? Siz Türksünüz demek bir aşağılamamı?
Evet
Neden?
Çünkü onlar sanıyorlar ki Kosova onların. Siz Türksünüz. Burası Arnavutların. Siz Türkiye’ye gidin diyorlar. Türklerin işi burada yok diyorlar

Türkiye’ye gidin diyorlardı. Bir zamanlar 5 milyon Türk’in karşılaştığı Balkanlarda acaba kaç kişi kalmıştı. Kalanlar kimlilerini nasıl koruyacaktı?

Birol Urcan yeniden şekillendirme sürecinde soruyoruz, ileride Türk azınlığa karşı bir Arnavutlaştırma sürecinden söz edilebilir mi? Çocuklar böyle bir şeyden söz ediyorlar. Böyle bir tehlike olabilir mi azınlıklara yönelik?

— Kaynağı Tarih kitaplarındadır. Mesela Özellikle Sosyalist zamanlarda ve sonrasında... Tarih kitaplarında Osmanlı hep kötü düşman olarak gösterilir. İskender Bey hadisesini biliyorsunuz. Tabii ister istemez 5. sınıf 6. sınıf öğrencileri etkileniyor bundan ve Türkleri düşman olarak görüyor.

Altay Suroy’da aynı konuyu dillendiriyor ve:
Osmanlıyı nüfusun büyük bir kesimi istilacı olarak gösteriyor. Tarih kitaplarında zaten hep öyle okutuluyor.

Türk sınıfında hemen hemen mikrofon uzattılan her öğrenci üniversiteyi Türkiye’de okumaktan söz ediyor. İşte onlardan biri:
— Aslında benim de amacım da Türkiye de okumak. Ama şimdi biz burada biz azınlık olduğumuz için Türkçe Üniversiteler çok az bu yüzden buradaki öğrencilerin çoğu her Türk öğrenci gibi Türkiye’de okumak istiyor ve Türkler azınlık olduğundan dolayı fazla bir başarı gösteremiyorlar.

Nevzat Hüdaverdi Hocaya dönülüyor ve sorular soruluyor. Bunlara geçmeden önce onu tanıyalım biraz.
Kendisi bir zamanlar tüm Kosova’yı aydınlatan Tan Gazetesi’nin de yazarıydı. Artık ne Türkçe, ne tüm gün Trükçe Radyo Programları, ne resmi dil Türkçe vardı.
Kendisine soruyoruz; Nasıl görüyorsunuz geleceği?
— Bizim geleceğimiz Kosova içindedir. Biz Halk olarak Kosova içinde kurucu bir unsur olarak kendimizi görüyoruz. Ezelden beri bir halkız biz. Dışardan gelen bir topluluk değiliz biz.

Sokaklar şahitti tüm eski eserler Osmanlıya aitti. Eski Saat Kulesi minareler ve daha neler neler... Priştine, Prizren ve Kosova’nın Birçok yerinde başka hiçbir uygarlığa ait en ufak bir eser görülmezdi. Ama artık Türklerin adı silikleşmişti.

BM Kalkınma Örgütü Direktörü Norveçli Frode Mauring’e soruluyor:
Türkiye’de ünlü bir kitap vardı “ Kadının Adı Yok! Burada da 600 yıl yaşayan Türkleri adı yok. Önce dilleri yasaklandı; sonra gerisi geldi. Bu Türk karşıtlığı neden?
Buna Türk karşıtlığı dememek lazım...
Peki neden o zaman Türkler yok sayılıyor ve onların haklarından söz etmiyor?
Biz tüm azınlıklar için çaba gösteriyoruz. Sadece biraz ihmal var
Şimdi Türk azınlığın isteklerini karşılanabilmesi için maalesef nüfus kayıtları isteniyor.
Suroy da benzer bir ifade kullanıyor ve doğruluyor bu durumu:
Türkler burada önemli bir unsur değil Toplumun %1’ini oluşturuyor diyor.

Oysa Fikrim Damka, 60-70 bin Türk var diyor ve burada 250 bin kişi Türkçe konuşan var diyor. 2. dünya savaşından beri Türkçe konuşuluyor. Uluslar arası komisyon Türkçeyi resmi dil olmaktan çıkardı.1981’den beri nüfus sayımı yapılmadığını söylüyor.

Buraya yerleşmiş toplum haritada Türkleri göstermiyor. Çünkü Türkler çoktan göz ardı edilmiş.
Şartlı barış için Arnavutlar da Amerika’yı arkalarına almış. Kosovalı Sırplar Rusya ve Sırbistan’a umut bağlamış.

Mitrovica’nın Sırp Bölgesi’nde Sosyal Demeokrat Politikacı Oliver İvanoviç ile konuşuyorken bir harita gösteriyor ve şöyle diyor:
Türkçe 2. Dünya Savaşı’ndan beri Kosova’nın resmi diliydi.
Burada kaç kişi yaşıyor?
Kimse bilmiyor. 1981’den beri doğru dürüst bir sayım yapılmadı.
Mesela bu haritada Türklerin yaşadığı yerler hiç gösterilmiyor değil mi?
Gösterilmez. Çünkü buraya yerleşmiş uluslar arası toplum Türkleri hesaba katmak istemiyor. O nedenle Türkçe’nin resmiyetini bile kaldırdılar.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde gözde halklar yaratılmıştı. Birileri tarihin derinliklerine itiliyor, birileri yandaş seçiliyordu. Sırplar bir zamanlar Kosova’nın değişik bölgelerinde yaşamaktaydılar. Şimdi Mitroviça’nın kuzeyindeydiler. Bazıları çoktan göç etmişti.

Oliver İvanovic haritadaki yeşil noktaları işaret ediyordu. Bakın bu yeşil noktalar Sırpların yaşadığı bölgelerdi ve burası da Sırp bölgesi, diyordu. Eğer bu bölgeler bağımsızlık istiyorsa bütün yeşil bölgedekilerin onay vermesi gerekiyor. Yani o kadar basit değil diyordu.

Kosovalı Arnavutlar Şartlı Bağımsızlık için Amerikan rüzgârını arkalarına almışlar, Kosovalı Sırplar ise Rusya ve Sırbistan’a umut bağlamışlardı.

Mitroviça’da Miting tüm hızıyla devam ederken, Sırbistan’ın Kosova’dan sorumlu bakanı Slobodan Samardziç Bosna’daki Sırpların ve Romanya’daki Macarların durumuna dikkat çekiyordu.
Prof. Miladin Kostic ise kürsüde Kosova’nın devlerin satranç tahtası olduğunu haykırıyor ve pazarlık belli diyordu: “ Sırbistan’a Kosova’nın bağımsızlığına karşı AB ‘ye üyelik teklif ediliyor. Biz AB’ye girmek istemiyoruz. Bir yere gireceksek Sırbistan’la birleşiriz. Orası bizim anayurdumuz. Sırbistan bizden vazgeçmeyecek, bizde ondan... Mitroviça’da Kosovalı Sırplar olarak bir kez daha uluslar arası hukukun ihlal edilmesini kınıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ki bir etnik azınlığın iki devleti olsun. Herkes iyi bilsin Arnavutlar Kosovalı Sırplardan çaldıkları servetin üzerinde oturuyorlar!”

Bu sözler üzerine düşündüm bir an! Ya bizler nelerden vazgeçmiştik! “Bir etnik azınlığın birden fazla devleti olması nerde görülmüş” cümlesi bana neler çağrıştırmadı ki... Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde yer alan ama bugün yitik coğrafyalarımıza dair... Batı Trakya’yı, Musul ve Kerkük, Batum ve Ege Adalarını, Kıbrıs’ı ve Nil’den tuna’ya daha nicelerini. Bu söz, gören gözlere, düşünen beyinlere nice idrak kapılarını aralar...

Oliver İvanoviç’e şimdi nerede olduğumuz soruluyor:
“ —Şimdi beklemedeyiz. Bakacağız. Arnavutlar ne yapacak göreceğiz. Eğer Arnavutlar bağımsızlık ilan ederse biz de aynısını yapacağız. BM kararlarına göre illegal bir iş yapmış olurlar. Yasaları çiğnemiş olurlar. Aslında Amerika tarafından desteklenmezse Arnavutlar hiç bir şey yapamazlar. Kosova Rus-Amerikan oyununda sadece küçük bir lokma” diyor.
Amerikan oyununda sadece küçük bir lokma ama tüm Balkanların kalbi orada!... Wasington’la Moskova arasında!..
Amerika gerekirse BM Güvenlik konseyinin onayı olmadan Kosova’nın şartlı bağımsızlığını tanıyacağım diyor ve bir serbest bölgeyi Avrupa’nın ortasına yerleştiriyor. Avrasya’ya karşı üslerden birini Kosova’ya konuçlandırıyor. Rusya ise iki kırmızı çizgim var diyor: “Amerika’nın Füze Savunma Sistemlerine yayılması” ve “Kosova’nın bağımsızlığı.” Bu ikisini varlığına en büyük tehdit olarak gördüğünü söylüyor. Dünya devleri Balkanlarda satranç oynarken, dertli Balkan halkları tünelin ucundaki ışığı bekliyor.”
İşte sevgili dostlar, Kosova’nın durumu böyle... Şimdi oturup düşünme zamanı sanırım Türkiye olarak biz bu meselenin neredeyiz. Bu mesele bir dış mesele mi? Sınırlarımız dışında mı? Bu kolaycılık bizi kurtarır mı acaba? Hani bir bedenin ayrı azalarıydık ve bir yanımın hastaysa tüm vucut onu hissederdi... Yoksa his yetilerimizi mi kaybettik. Kangren mi oldu uzvumuz. Yitirdik mi yoksa “Balkan ve Kosova uzvumuzu” gönlümüzün derinliklerinde dahi?

Hoşça bakın zatınıza, Kalınız sağlıcakla efendim!

(SÜRECEK)

SEVDA

1970 yılında Kırklareli'nin Pınarhisar İlçesi’nde doğdu. Lüleburgaz Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesi’ni bitirdi. 1992 yılında Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını 2014 Yılı’nda Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Tarihi Ana Bilim Dalı, Yeniçağ Bilim Dalı’ndaki “Yüksek Lisans” Eğitimini “ 15/3 No.lu Dubrovnik Düveli Ecnebiye Defteri: (H.1057-1073/M.1647-1663) (İnceleme Metin) adlı teziyle tamamladı. Yazar SEVDA DIRAGA CANBAZ 1992 Yılı’ndan beri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Tarih öğretmenliği görevini sürdürmenin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Siyasal bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okumaktadır.

Sahasındaki bilgi birikimini öğretmenlik tecrübesiyle de pekiştirme gayretindedir. Alan bilgisini, bu sahada yaptığı okuma ve araştırmalarla sürekli geliştirmiş ve canlı tutmuştur. Özellikle tarihî bilgilerin daha ilgi çekici, anlaşılır ve herkes tarafından okunabilir hâle getirilebilmesini ve İstanbul Kültür Bilincini gençlere aktarmayı kendisine amaç edinmekte ve bu konuda yazılar yazmakta olan yazar, bu yazılarını mekânla bütünleştirmek amacıyla kültür gezileri için yurt dışında yaklaşık 30’a yakın ülkeye geziler yapmıştır. Bu gezilerinde öncelikle Osmanlı Coğrafyasını dolaşmayı amaç edinerek bu birikimini yazılarına aktarma gayretindedir. 

Canbaz, mesleği gereği lise düzeyindeki gençlere tarihi ve bu yolla kültürümüzü öğretmek ve sevdirmek amacıyla “Bir Kardeşlik Ülkesi” isminde bir kitap telif etmiştir. Fütüvvet kültürünün ele alındığı bu eserden sonra ikinci kitabı “Hikâyelerle Deyimlerimiz” Damla Yayınları tarafından basılmıştır.

Farklı dergilerde yazıları olan Canbaz’ın, “Anton Çehov’un Kırk Dört Yılı” başlıklı makalesi ise Hece Öykü dergisinde yayınlanmış (İki Aylık Öykü Dergisi, (2006): 162-8) ve bu makale uluslararası bir yayın taramasında yer almıştır (MLA International Bibliography, Web. 14 Apr. 2010.)

Çeşitli dergilerde çıkan yazıları ve basılan “Bir Kardeşlik Ülkesi”, “Hikâyelerle Deyimlerimiz” adlı kitaplarıyla tanınan Sevda DIRAGA CANBAZ, öğretmenliğin yanı sıra teorik konuları, ilmî usullerle birleştirip edebi ve orijinal ürünler vermek amacıyla halen yazı çalışmalarının yanı sıra Uzman Tarih Öğretmeni olarak MEB’deki görevine devam etmektedir.

Daha fazla görüntüle