Menu
muhalefet
Deneme/İnceleme/Eleştiri • muhalefet

muhalefet


Kavramların tanımları ve kapsamları üzerine tartışıp duruyoruz ve bu yüzden asıl gündemlerimizle işlemek yerine, en görünür haliyle; ‘boş konuşuyoruz’.

Ahlakı tanımlamaya çalışıp, ahlaksızlıklara gömülü duran düşünürler; edebiyata kılıf giydirmeye çalışıp da edepsizliklerini görmezden gelmemizi bekleyen edebiyatçılar; demokrasi nutukları atıp, faşistliklerini gene de gizleyemeyen siyasetçiler ve benzeri işte, farkındasınız…

O kadar boş konuştuk ki uzun zamandır, birçoğumuz ‘duymayı’ unuttu; duymaya değer bir şeylerin varlığına dair umudunu kaybetti ekserimiz. Biliyorsunuz biz, her şeyi kitaplaştırıyor ve böylece öğretilebileceğini zannediyoruz. İngilizceyi öğret(eme)mek gibi ya da üretmeyi, ‘düşünebilme yeteneğini’… İngilizceyi biliyor ama konuşamıyoruz, formülü biliyor ama problemi çözemiyoruz! ‘Yapamayabilmek’ gibi bir yeterliliğimiz var; onu öğrendik bir kere! Kavramı, tanımını ve kapsamını iyi biliyoruz.

Son günlerde bunun en göze çarpan örneği ise; ‘muhalefet’!

Şimdi, ilk olarak, muhalefet, muhalif olmak ne demektir, bir onu tanımlayalım.

Yok, tabii ki böyle bir başlangıç yapmayacağım. Maazallah kendi kendime muhalefetten zihnime prangalar vurmak zorunda kalırım sonra. Karşı olmak, karşı çıkmak, reddetmek, kabul etmemek… Bu saydıklarım gayet iyi niyetli bir muhalefetin cümlelerine yüklem olabilir. Ama cümlelere sinmiş öyle çok ironi, öyle çok yan anlam, ön yargı, düşmanlık, at gözlüğü var ki; muhalefetin tanımını, kapsamını yazıp, çerçeveletip, devletin tüm kurumlarında, bayrak ve portrenin altına astırası geliyor insanın.

Muhalefet, kazananın olmadığı bir oyuna, kumara dönüyor genellikle. Tarafların en az biri, ‘kazançlı çıkacağı ümidinin’ arkası boş olduğundan bihaberdir bu süreçte. Bir de gelenek üzere ‘muhalif durmak’ modası var şimdi. Babadan oğla misali; miras yani…

Doğar doğmaz etiketleniyor insanlar, kimliklerinin sayısı yaşına paralel olarak arttıkça, sevebileceği, anlaşıp iletişim kurabileceği insan sayısı ise gitgide düşüyor. Ya anlayışsızlaşıyoruz habire ya da anlayışsızlaşıyoruz yani. Başka bir açıklaması olamaz sağı, solu, önü, arkası sobe olan bir çocuğun; sağa, sola, öne, arkaya; aynı isimlere yıllar sonra kombine nefretler yağdırmasının.

Evcilik oynamak daha insancıl durmuyor mu aile kurumlarımızın karşısında? Saklambaçlar daha insani kalmıyor mu savaşlarla kıyaslandığında?

Televizyon karşısında her gün saatlerce oturup bizi yönetenlerin ne kadar çok konuşup, ne kadar az anladığını, anlaşamadığını görmek; gazetelerde, dergilerde, edebiyat ürünlerinde aynı kelimelerin nasıl da farklı anlamlara gelebildiğini, aynı gereksinimlerin ne de farklı karşılandığını, aynı amaçlara götüren araçların ne de farklılaştığını görmek çok acı aslında. Ama herkesin, toplumdaki her bireyin kendisine dayatılan kimliklere, etiketlere aldırış etmeden ‘daha güzelleştirebileceği’ sonsuz sayıda şey olduğuna dair inancı ve eylemi olmalı!

‘Barış’ demek, herkes için aynı şey demek değil örneğin! Mutluluk aynı yüz kaslarına karşılık gelmiyor farklı bedenlerde!

Bir şekilde farklı şeyleri farklı oranlarda istiyoruz hayatlarımızda ve isteklerimiz başkalarının istekleri ile çakıştığı anda her iki taraf olarak da ‘ötekileşiyoruz’. Bu noktada, muhalefet başlıyor. Herkesi istekleri doğrultusunda eşit bir tatmin olma seviyesine ulaştırması, mutlu etmesi gereken muhalefet…

Türkiye’de sol görüşlü (hani direk etiketliyoruz ya) olduğuna kanaat getirdiği bir yazarın eserlerini okuma zahmetine bile girmeden eleştirebilen sağcı (!) okur ve vice versa; yani tam tersi… İktidarın önerilerini daha görmeden, duymadan, bilmeden, sonsuz sayıda eleştiri ile medyayı bulandıran muhalefet partileri…



Hiçbir çözüm önerisi sunmadan, önümüze sürülen tüm seçeneklere ‘Olmaz! Sakın!’ deyip, tüm zekice fikirlerini salt çoğunluğun mümessilliğini elde edeceği, iktidar olacağı güne sakladığını iddia etmesi; komik! Ve iktidar olanın doğal olarak ‘var olan’ ötekileri görmezden gelerek, herkesi aynı kefeye koyarak, herkesi kendisinin destekçisi kabul etmesi, icraatlarını bu bakış açısı ile gerçekleştirmesi; komik!

Farklı alanlardan, yöntem olarak aynı kapıya çıkan farklı örnekler vermek mümkün. Ama lafı daha da uzatmanın âlemi yok. Zaten zihninizde canlanan birçok örneği ben de bilincimin hemen önünde hissetmekteyim. Kişiler ya da gruplar arası diyalog, iletişim, üslup, çıkar çatışmaları… Bunların her biri aslında yaşanan an dâhilinde muhasebe edilip eylemde bulunulabilecek konular, durumlar. Fark etmemiz gereken en önemli nokta şu aslında; ‘kazan-kazan yöntemini’ benimsememiz gerekiyor. Taraflardan biri olarak biz kazanmışsak ve öteki kaybetmişse, nihai olarak, her iki tarafında kazanmış olduğu bir seçeneğe nispeten başarısız olmuş oluruz. Yapacağımız muhalefetin içerik ve üslubunun bu şekilde en ideal başarıya ulaştıracak bir yol çizmesi gerekiyor.



Cihat Albayrak

28.11.2009

İstanbul

[email protected]

http://edebiyatuniversitesi.ning.com

Diğer Yazıları