Menu
MEVLANA İDRİS DEYİNCE VEYA DEĞİNCE
Deneme/İnceleme/Eleştiri • MEVLANA İDRİS DEYİNCE VEYA DEĞİNCE

MEVLANA İDRİS DEYİNCE VEYA DEĞİNCE

Modern çağın hayatımızdan götürdüğü birçok şey var elbette. Bunları sıralamaya kalkarsak kabarık bir liste elde etmiş oluruz. Bunun yanında benim için olumlu addedebileceğim bir durum var.

Birbirimizle hiç yüz yüze görüşmemiş olduğumuz Mevlana İdris ile önce mail yoluyla daha sonra da telefon yoluyla tanışmış olmanın mutluluğunu her zaman hissetmişimdir. Fakat bu mutluluk sadece tanış olmaktan gelmiyor. Mevlana İdris’in yazı hayatımın başlangıcında yer almasının yanında onun naifliğiyle, sakinliğiyle edebiyat dünyamızda var oluşunun verdiği bir duyguydu bu. Bu hissi onun şiirlerini okurken de Mevlana İdris’in çocuk kitaplarını kızıma okurken de hissederdim. Okuduğumuz her cümlenin yüreğimize işlediğini gördükçe Mevlana İdris’i tanımanın haklı gururunu yaşardım.

Mevlana İdris’i anlatmak için, yüz yüze hiç görüşmediği bir gencin hayatına dokunuşunu anlatmam ona olan vefa borcumu ödemek için yeterli olmayacaktır elbette. Ama en azından benim için bir rahatlama vesilesi olacaktır. Zira iyiliğe, güzelliğe ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde bu örneklik bizim için oldukça önemli diye düşünüyorum. 

Lisede, bir plazanın bodrum katında bulunan küçük bir kitabevinde veresiye defterine 
yazdırarak kitap almaya başladığımda okumanın beni nereye sürükleyeceğine dair bir fikrim yoktu. Ama yine aynı kitabevinden satın aldığımız Gerçek Hayat dergisinde Mine Sota mahlasıyla yazılar yazan Çiğdem Can'ın yazılarını her hafta büyük bir istekle beklerdik. 

Hatta Hüseyin Ahmet ile birlikte cuma günleri -dergi o gün geliyordu- okul çıkışında Alfabe Kitabevi’ne koşarak gittiğimizi hatırlıyorum. Sonra orada Teneffüs sayfasını da takip ediyorduk. Mevlana İdris yönetiminde, yeni yeni yazmaya başlamış kişilerin kısa öyküleri, şiirleri yayınlanıyordu. Biz de bir şeyler karalıyorduk. Göndermeye karar vermemiz biraz uzun sürdü. Bu süre zarfında "edebiyat dünyası" ile doğrudan bir bağlantımız da yoktu. Şiirlerimiz, kısa öykü denemelerimiz vardı. Daha sonra bir vesile ile Mustafa Ökkeş Evren ile tanıştık. Mustafa Ökkeş Evren, Adana'da çok güzel bir edebiyat ortamı kurmuştu. O ortamda birçok değerli yazar ve şairle tanıştık.

Öykü yazmaya başlama sürecim de bu ortamın oluşmasından hemen öncelere rast geliyor diyebilirim. Küçük öyküler yazıyordum ama bunları herhangi bir yere göndermiş değildim. Ömer Faruk Dönmez ile tanışınca, uzun öyküler yazıp, kendinizi test etmeniz gerekiyor demişti. Ömer Faruk Dönmez ile tanışmadan bir öykü kitabını okumuştum. Genel manada uzun hikâyeler yazdığını biliyordum. O sıralarda sürekli uzun bir hikâye yazmayı düşünüyor, sürekli hikâye kitapları okuyordum. Bir gün üniversiteden eve giderken -ki yol oldukça uzundu- küçük not defterime bir hikâye yazmaya başladım. Not defteri bitti  ama hikâye bitmemişti. O zamanlar tuşlu cep telefonuma mesaj olarak yazmaya devam ettim. Eve geldiğimde hikâyeyi bilgisayara geçirdim. Bittiğinde yaklaşık yedi sayfalık bir metin olmuştu. Çok heyecanlıydım, aslında bir öykü yazabileceğime dair bir öz güven kazandırmıştı Ömer Faruk Dönmez. Bu hikâyeyi ise gerek kurgusu gerek içeriği bakımından beğenmişti. Bunu görmüştüm ve ondan sonra sürekli öykü yazmaya başladım.

Yazdığım bu uzun öyküleri edebiyat dergilerine gönderemeyeceğimi anlamıştım. Çeşitli edebiyat dergilerini takip ediyorduk. Aradan belirli zaman sonra dergilerde yayımlanacak öyküler yazdığımda birkaç dergiye öykülerimi gönderdim. Bazıları öykülerimi yayımlayacaklarını söyledi. Ne yazdığımın farkına edebiyat dergileriyle iletişim kurduğumda fark etmiştim. Sonra bu süreçte dergilerde yayımlanan öyküler ile benim yazdığım öyküleri karşılaştırma fırsatım oldu. Bu süreç öykülerime daha dikkatle yaklaşmama vesile oldu.

Tüm bunların içinde Mevlana İdris ile yaptığımız bir telefon görüşmesi benim yazın hayatımı doğrudan etkiledi. Uzun öykülerimin birini gönderdiğimde Mevlana İdris onu Gerçek Hayat dergisinin Teneffüs sayfasına -iki tüm sayfaya- doğrudan yerleştirmişti. Bu bana büyük bir öz güven vermişti. Fakat bunun haricinde bir vesileyle yaptığımız bir telefon görüşmesinde öykülerimle ilgili düşüncelerini sorduğumda, başkalarının düşüncelerini merkezine almadan yaz, demişti. Oku ve yaz demişti. Sanki binlerce kilometre öteden ruhumu okumuş, insanlara göre değil, ruhuna göre yaz demişti. Kalp ehli olduğunu kalbimi okuduğu o günden anlamıştım.

VEYSEL

1990 yılında Adana doğumlu. Ortaöğretimini Adana Erkek Lisesinde tamamlamıştır. Lisans eğiminin ardından Türk dili ve edebiyatı ana bilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Yüksek lisans tezini Mitat Enç öyküleri üzerine tamamladı. Arkadaşlarıyla Berhava öykü dergisini çıkardı. Öyküleri ve çeşitli yazıları Aşkar, Ayraç, Fayrap, Gerçek Hayat, İtibar, Mahalle Mektebi, Muhayyel, Müdahale, Nida, Olağan Hikâye, Tasfiye, Yedi İklim, Yitiksöz gibi dergilerde ve dunyabizim.com adlı sitede yer aldı. Evli, iki kızı bir oğlu var. Şu anda Adana'da Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapmaktadır. Aynı zamanda çeşitli dergilerde yazılar yayımlamaya devam etmektedir.Eserleri:Adına Romanlar - İz YayıncılıkYaşamak Sandığım - İz YayıncılıkYüzünü Örtüyor Sesin (Editör) - Mecaz Yayınları
Osmanlı Türkçesinden günümüz Türkçesine aktardığı eserler:Ashab-ı Kehfimiz - Ömer Seyfettin - İz YayıncılıkKüçük Şeyler - Sami Paşazâde Sezai - İz YayıncılıkAsker Oğlu - Ahmet Rasim - İz Yayıncılık

Daha fazla görüntüle