Yalnızlaşmaya adım adım gidilen bir ilerleyiş çağında mahremiyet sınırlarının bilinciyle yaşayabilmek ve birbirinin örtüsü olabilmeyi hep hatırda tutabilmek anlayışı, insanın fıtrî özelliklerinin gereğine uygun olarak yaşayabilmesidir.
Hayatın imtihan olduğunun bilinciyle verilenlere kanaat edebilmek, ihtiyaçlarımızın sınırını belirler ve bu sınırlar insanın ihtiraslarının önüne geçmesini engeller.
İnsanı yaratan Allah, yarattığının özelliklerini, istekleri ve içgüdülerini şüphesiz kendisi daha iyi bildiği için, mahremiyeti helal bir daire içinde sunarken kadın ve erkeğinbirbirlerinin örtüsü olduğunu söylemiştir. (Bakara 187)
İnsanın her şeyiyle kendisine ait olduğunu bildirip, sınırlarını da koyar.
"Ey Adem'in çocukları! Şeytan, ana-babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın! Çünkü şeytan ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık" (Araf, 20 – 27)
Bu sınırları özgürlüğün kısıtlanması gibi görenler, Batı toplumlarındaki bozulmaların sonuçlarının nasıl bir hüsrana yol açtığını görebilirler.
Modernizmin köleleri, mahremiyetin tükenişine her daim kapı araladılar. Batının zihniyeti, kültürüyle birlikte İslamî ülkelerde varolarak, müslümanların ideallerini alt üst edip, itikadî değerlerinin büyük ölçüde bozulmasına yol açtı. Böylelikle mahremiyet algısı da değişti ve insan da bunun ruhsal, zihinsel ve sosyal tahribatlarını fiilleriyle yaşar hale geldi.
Mahremiyet bir toplumda ne kadar gelişmişse, insanî sınırlar da o kadar iyi korunur. Bedenimizin emanet oluşu ve nasıl olmamız gerektiğinin ölçüsünü yaradanın koyduğu bir anlayış esas olandır, gerçek olandır. Bu anlayışın cinsel dokunulmazlıkla ilgili olan yönü, mahremiyet anlayışımızı oluşturur.
Aklı merkeze koyan bir anlayış toplumun azabını körüklemekten başka hiçbir işe yaramaz. Mahremiyetin yok olması haya ve edebin yok oluşudur. Hayanın bittiği yerde mahremiyetin sözü geçmez. Bu ortamları alışkanlık haline getirenler inandıkları gibi yaşamak yerine yaşadıkları gibi iman etmeye başlarlar.
Allah’ın dininde mahremiyet, insanın en tabii haklarından biri olarak kabul edilir. Temiz fıtratın bozulmaya yüz tutmasıyla birlikte yeni nesillerdeki mahremiyet algılayışı da anlaşılmaz bir hal içerisine girmiştir. Korunması gereken her şey toplumda teşhir edildikçe kabul görür bir davranış olarak benimsenmeye başlamıştır. Bu da beraberinde zulümle birlikte insanî değerlerin giderek çürümesini getirip insanlığın mahvına sebep olur.
Samimiyet, doğruluk, vefa ve merhamet yönleriyle erkek ve kadının şüphe duyulmayan, kuşkulardan uzak bir beraberlik oluştururken, aynı zamanda önemseyen, seven, güvenen ve her şeyini paylaşır bir şekilde, sorumlulukları yüklenip Rabbin belirlediği mahremiyet dairesi içinde birbirlerine örtü oluşturan bir aile yuvası kurmak için niyetlenmeleri, Allah’ın yarattığı düzene ve insan fıtratına en uygun olan şekildir. Allah için bir araya gelip, hayat arkadaşlığı kurmuş olan eşler, sonsuzluğu hedefleyen ahiret dostudurlar.
“Erkek olsun, kadın olsun mü’min olarak güzel işler yapanlara dünyada temiz ve huzurlu bir hayat yaşatırız. Ahirette ise, onları, yaptıklarının daha güzeliyle mükâfatlandıracağız.” (Nahl 97)
Sevgi, rahmet ve sükûnetle bir sonsuzluğun kardeşliğini paylaşıp, ahiret dostu olmaya niyet eden eşler, meşrep farklılıklarıyla aile içinde birbirlerini tamamlarlar.
“Nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.” rum 21
İlahi bir nimet olunduğunun bilinmesi açısından kıymetli örneğimiz olan peygamberimizin hayatındaki örneklere de bakılabilir.
İyi bir nesil bırakmak için insanlığa, sorumluluklarının kabul edilip, istidatların, aklın ve gücün bu yolda kullanılması gerekir.
İstanbul doğumlu. Edebiyat alanında, kitap eleştiri, analiz, deneme yazıları yazıyor. Ayna İnsan Kültür ve Edebiyat Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Halen serbest düzeltmenlik ve editoryal çalışmalar yapıyor. Star Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Karar Gazetesi, Hece Edebiyat Dergisi, İtibar, Şiar, MOCCA Dergisi, Edebistan'da aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın spesifik portre çalışmaları da bulunmaktadır.