Menu
BİR İMAN ŞÖVALYESİ: ALİ ŞERİATİ...
Deneme/İnceleme/Eleştiri • BİR İMAN ŞÖVALYESİ: ALİ ŞERİATİ...

BİR İMAN ŞÖVALYESİ: ALİ ŞERİATİ...

“Ve Kierkegaard der ki; "Bir iman şövalyesi olmak herkesin harcı değildir; o trajik kahraman sürekli tetiktedir, sürekli imtihandadır, sürekli bir ayartılma tehlikesi altında yaşar…Ve o daima yalnızdır."

"Düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yol var. O da fikri sorumluluktur. Bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir.”

Öz’e dönüş yolunda kendini ölümsüzleştiren fikir yapısıyla çığır açan bir iman şövalyesi.

1933’te Horasan’ın Şebziver yakınlarında Kahak köyünde doğan Ali Şeriati, Meşhed’deki Firdevsi Lisesi ve Öğretmen Okulu’nda okuduktan sonra Meşhed Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden mezun olur.  1958’de üniversite öğrencisi olduğu yıllarda Puran Rezâvî’yle evlenir.

Paris’te Les mérites de Balkh (Belh’in Faziletleri) adlı tarih alanındaki doktora tezini tamamlayan Şeriati, çalışmalarını farklı öğretilerin kaynaklarıyla ilişkilendirip zenginleştirerek farklı boyutta derinlik kazandırdı. Burada Jean Paul Sartre, Louis Massignon, Frantz Fanon gibi birçok ünlü düşünürle tanışma fırsatı bulur.

İran’a döndüğünde rejime karşı olan faaliyetleri yüzünden tutuklanır. Daha sonra Meşhed Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak geniş bir alanın ilgi odağı olmaya başlar. Geleneksel bakış açılarına karşılık yepyeni bir bakış açısı, yeni bir dil ve evrensel bir anlayış sunar.

Daha sonra üniversitedeki görevine entelektüel girişimleri yüzünden son verilen Şeriati, derslerinde rejime karşı olan hareketleri sebebiyle tekrar tutuklanır. Şartlı olarak serbest bırakılan ve ailesi de gözaltında tutulan Şeriati, devletin kendisine yönelik baskıcı tutumuna karşılık yine de çalışmalarını sürdürmeyi deneyerek her türlü tehlikeyi göze alır. Hapis sonrası hayatı iyice zorlaşınca yurt dışına çıkmak zorunda kalır.

1977 yılında Londra’daki evinde ölü bulunan Şeriati’nin Savak tarafından öldürülmüş olabileceği söylense de her zaman şaibeli durumunu muhafaza etmiştir.

Ali Şeriati portresine baktığımızda insanı ilgilendiren her sahada doğru bir perspektiften hareket ederek, modern zamanın meselelerini modern görüş açısıyla eleştiren ender kişiliklerden biri olduğunu görürüz.

Hedefi daima yenileyen, değiştirirken geliştiren bir “öz’e dönüş” çabası olan, dünyanın birçok yerinde özgürlük mücadelelerinin en yakın siması olarak tanınan Şeriati ilk önce insanın kendi “benliğini”, sonra çevresini tanıması yolunda evrenselliği elden bırakmadan doğru bakış açısıyla mücadele vermesini tavsiye etmiştir.

İslamın özü olan “tevhid” anlayışının hayatın her sahasına müdahil olduğunu yalnızca soyutta kalan değil somutta yaşanan bir hakikat olduğunun altını çizer.

Şeriati, akidesinin toplumsal yorumunu yaparken Allah’ın dininde kulların bir olduğunu, hayatın inşasının yalnızca vahiyle mümkün olduğunu söyler. Ve bu sorumluluğu üzerine aldığını iddia eden aydınların imanın özünü kavrayıp din’in hayatın her saniyesinde yaşama dokunduğu gerçeğini gözardı etmemeleri gerektiğini ileri sürer.

Ali Şeriati babası Muhammed Tâkî’nin etkili kişiliğinden de büyük ölçüde istifade etmiştir. Muhammed Tâkî, toplumu, bilinen geleneksel anlayışlardan farklı olarak yeni bir anlayışın izlerini sürmeye davet ediyordu.

Şeriati’nin islamın ezber anlayışın ötesindeki perspektiflerine önde gelen fikir adamlarından Muhammed İkbal ve Cemaleddin Afganî’nin de büyük katkıları olmuştur.

Asr-ı saadette yaşanan devrimin çağdaş dünyada da yaşanabileceğini öne süren Şeriati güçlü tezleriyle her zaman dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. İran gençliğinin islamı benimsemesinde getirdiği çözümlerle diğer görüşlerden daha etkili olarak konferanslarında ilgiyle takip edilmiştir. Bugün, kendi toplumunda görüşleri, popülerliği devrim öncesindeki gibi etkisini halen sürdürmektedir. Onun fikri çalışmaları yalnızca kendi toplumuna yönelik değil her zaman evrensel bir açılımla tüm dünyaya yönelik olmuştur.

İslam düşüncesini ve sosyolojisini gereği gibi anlayıp öğreten, islami kelime ve kavramların yerli yerine oturmasını sağlayan ender şahsiyetlerden biridir.

Şeriati, tarihi “tevhidi dünya görüşü” çerçevesinde anlamlandırmaya çalışır.  Ona göre zıtlıklarıyla varolan insan tarihteki sürecini yaşarken toplumu geliştirilebilecek, değiştirebilecek, yeniden inşa edebilecek güçtedir. İnsan kendisine bahşedilen özgür iradesiyle yeryüzünde Allah’ın halifesi olma sorumluluğu ve yükümlülüğünü üstlenmiştir.

Habil Kabil kıssasından yola çıkarak insanın tarih serüvenine dair gerçekçi çözümlemeler üreten Şeriati, Kâbilî düşünce ve ahlak karmaşasının her toplum ve her çağda egemen oluşunun ve bu karışıklığın buradan geldiğini gösterdiğini söyler. Otorite ve kulluk ilişkilerinin düzenine ilişkin esaslı bir model sunarken, Habil Kabil kıssasının insanın yıkıntılar yaşayan serüveninde hiç bitmeyen bir savaşın varlığının göstergesi olduğunu söyler. Şeriati bunların çözümleriyle ilgili tezlerini öne sürerken yine tevhid ilkesi çerçevesinde anlamlandırılması ve değerlendirilmesi gerektiğini belirtir.

Kitaplık çapta eserler veren Şeriati’nin Türkçe’ye çevrilen tanınmış eserleri arasında Dine Karşı Din, Hubut, İnsanın Dört Zindanı, Medeniyet ve Modernizm, Hacc, Kendini Devrimci Yetiştirmek, Kevir, Dua, Dine Karşı Din, Muhammed Kimdir, Kevir, Ümmet ve İmamet, Sanat, Biz ve İkbal, Yalnızlık Sözleri sayılabilir.

Eserlerinde kendine has üslûbu, coşturucu bir dil, çözümleyici bir yaklaşım, geniş bilgi dağarcığı ile okuyucuyu sürükleyen bir atmosfere sahiptir.

Çağın acısını içinde hissederek ıztırâbla menkıbelerini gerçekleştiren Şeriati, tevhid öğretisinin yalnızca iman etmek olmadığını, insanın fıtrî öz’üne ancak vahyin ışığında dönebileceğini, iradesi elinde olan insanın serüveninde sığınılması gereken tek ve mutlak mercinin insana özgürlük bağışlayacağını, diğer tüm dayanakların, anlayışların eksik ve yetersiz kaldığını insanı mutlak surette bir yok oluşun eşiğine götüreceğini söyler.

Muhammedî ruhun dirilmesine vesilecek olacak bu Doğu kökenli fikir adamının tüm insanlığı kucaklayan öğretisinin, yeni nesil tarafından da bilinmesi, tanınması ve irdelenmesinin ne derece önemli olduğunun bir kez daha hatırlatılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.

(2010 aralık)

SEMİHA

İstanbul doğumlu. Edebiyat alanında, kitap eleştiri, analiz, deneme yazıları yazıyor. Ayna İnsan Kültür ve Edebiyat Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Halen serbest düzeltmenlik ve editoryal çalışmalar yapıyor. Star Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Karar Gazetesi, Hece Edebiyat Dergisi, İtibar, Şiar, MOCCA Dergisi, Edebistan'da aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın spesifik portre çalışmaları da bulunmaktadır.

Daha fazla görüntüle