leş sinekleri vardır, yanlarına yaklaşamazsınız. durmadan rahatsızlık verirler...
bunun gibi, bazı tipler vardır, yapıp ettiklerine nutkunuz tutulur, bir cevab bulamaz, konuşamazsınız. insan diliniz tutulur. çünkü leş sineği sürüsünün uğultusuna, leşçi çakalların cayıltısına, ceset yiyici sırtlanların hırıltısına cevab mı verilir?
bunların insan görünüşlülerine de cevab veremezsiniz. konuştuklarının, irtikab ettiklerinin, iğrençliklerinin son derece zekiceliğinden değil, ahmaklığın, edebsizliğin, hainliğin, münafıklığın son derekeyi bulmasından. birdenbire o salaklığa, o münafıklığa inemediğinizden, kendinizi muallakda hissedersiniz...
...
londra’daki hırsızlara hırsız der isen, tel-aviv’deki hırsızlara hırsız der isen, paris’deki hırsızlara hırsız der isen, berlin’deki hırsızlara hırsız der isen, vatikan’daki hırsızlara hırsız der isen, vaşington ve nevyork’daki hırsızlara hırsız der isen... (şam’dakilere ve kahire’dekilere de...)
seni, ülkendeki truva atı siyonist-hıristiyan cizvit zangoçları (vatikanın evladlığı) eliyle hırsızlık çarmıhına germeğe çalışırlar...
kan emici dünyahırsızlarının zangoçlarının hırlamaları, ortalığı toza-dumana veriyor. kaldırdıkları toz-toprak minare boyu...
minareler konuşmağa başlayınca (istiklal savaşlarında, minarelerden sela verilir)...
güneşin doğuşuyla yarasaların kaçacak delik araması gibi, bu siyonist cizvit zangoçları da, kaçacak delik arayacak, inşaallah...
«1025. denizi örttü ve köpüğü gösterdi; rüzgârı örttü tozu gösterdi.
«1026. toprak [toz] minare gibi havaya sarılıcıdır; toprak kendinden nasıl yukarıya çıkar?
«onların muharriki hava olduğu halde, kemâl-i letâfetinden görünmez. toprak ve su ise, kesafetinden, yukarıya çıkamaz...» mesnevi şerhi, 9; a.a konuk.