Derler ki Perikles’in meşgul olduğu bir gün yaşlı Anaksagoras bakımsız yatıyormuş, yüzünü bizzat kefeniyle örtmüş, kendini açlıktan öldürüyormuş. Olay kendisine intikal ettiğinde Perikles panikleyip doğrudan adama koşmuş ve ona yalvarmış. Aslında ona değil de kendine acıyormuş çünkü kentin meselelerinde onun gibi bir danışmanı kaybetmek istemiyormuş. Anaksagoras da yüzündeki örtüyü kaldırıp şöyle demiş: “Perikles, kandile ihtiyaç duyan yağını koyar.”
Anaksagoras’ın Fragmanlar’ı Ketebe yayınları tarafından okuyucu ile buluşturuldu. Bibliotheka serisinin tamamı gibi bu kitap da çıktığı anda ilgimi çekti. Filozofların yaşamını, öğretilerini ve alımlanmasını okumak yüzlerce yılın hikmete hiçbir şekilde zarar veremediğini görmek açısından olduğu kadar tüm hakikat arayıcılarının aynı noktalardan geçtiğini, temas ettiğini ve aynı sancıları çektiğini görmek açısından da epey faydalı ve etkili oluyor.
Eserde Anaksagoras’ın birçok hikmeti yer almakta ve bu hikmetler okura farklı kapılar açmakta ama ben okurken ilk aşamada çarpıldığım pasaj ilk paragrafa aldığım pasaj oldu. Kitap okumanın boş vakit aktivitesi olmadığını göstermesi açısından bile oldukça sarsıcıydı bu pasaj. Okumak, bir hakikat arayışı olarak ilimle ilgilenmek ve gerçeğin peşinde olmak boş vakti geçtim, doğrudan hayatın tamamına yayılmayı isteyen bir büyük arzu. Hakikat kendisini ona teslim etmeyene yaklaşmamasıyla meşhur. Hayatın ise maalesef ki belli zorunlulukları, sorumlulukları var. Arifler “Karnı aç olana maneviyat bile sökmez” demişler. Bir yerde aynı kapıya çıkıyor.
Yazı yazarak geçimini sağlamak yazarların belki de yüzde birine nasip olan bir olay olmayı sürdürüyor. Tanpınar günlüğünde “Ya Rabbim, bana beş yüz lira” şeklinde serzenişte/duada bulunuyordu. Yağsızlıktan sönen kandiller olduğu kadar, yağsızlıktan hiç yanamamış ve potansiyelini hiç sergileyememiş kandiller de mevcut. Fıtratında hakikat arayışı olan ve ilme tutkun insanların, gençlerin elinin her işe yatkın olmadığı, her işi beceremediği/beceremeyeceği de bir gerçek.
Kadim zamanlarda, henüz demokrasi icat edilmemişken, imparatorlukların hüküm sürdüğü çağlarda, neredeyse her memlekette padişahı öven şairler ve tarihçiler mevcuttu. Bu övgünün karşılığı avuçlarına dökülen altın kesesi oluyordu malum. Bugünden bakıldığında anlaşılması zor olabilir. Bir şair altın almak için padişahı överek şiire, kendi şiirine ihanet etmiş olmaz mı? Bir duruş sahibi olmayı değil de “yalaka” bir kalemşor olmayı mı seçmiştir? Bana kalırsa cevap çok basitti: O sadece şiir yazabilmeyi seçmiştir.
Toplum kendisini aydınlatacak bir kandilin olmasını ister ama o kandilin yağının nasıl dolacağıyla ilgilenmez, üstelik bazen o yağın kaynağını irdeler, hatta eleştirir. Kandil ise ateş kadar yağa da ihtiyacının olduğunun bilincindedir.
Bir filozofu hakikat arayışı olarak ele aldığımı okuyanlar belki şaşırabilir, günümüzde felsefe ile hikmet maalesef birbirinden ayrılmış durumda. Anaksagoras kadim felsefe geleneğine mensup olduğunu kendi hayatıyla ispat eden arayıcılardandır. Anaksagoras oğlunun ölüm haberini aldığında hiç istifini bozmaz ve “bir ölümlü peydahladığımı biliyordum” der.
Bir kişinin gerçekten hakikati aradığını hatta hakikati bulduğunu esasında onun sözlerinden, sözlerinin derinliğinden, anlaşılmaz sözler kurmasından veya da daha önce söylenmemiş sözler sarf etmesinden anlamayız; onun dinginliğinden anlarız.
Hakikati biraz olsun tanıyan bir kişi kendisinin, kişilerin ve hatta evrenin hakikatin pençesinde olduğunu görür ilkin, daha sonra kendisini hakikate teslim eder. Vefa Sultan dizisindeki repliği hatırlayalım: “Ben durarak ilerlemeyi, varmayı bu kapıda (dergâhta) öğrendim.”
Yine de ilahi düzen bellidir. Birileri hakikate ulaşacak ve diğerlerini de oraya çekecektir. Birileri de hakikati aramaya çıkacak, bir kandil olmaya talip olacaktır. Ve burası dünyadır, kandilin yağa ihtiyacı zaruridir.
1994, Balıkesir doğumlu. Ulusal bir gazetede iki buçuk sene köşe yazarlığı yaptı. Cins dergi ve dünyabizim’de düşünce yazıları; Postöykü, Çıvgın ve Ruhsatsız dergilerinde öyküleri yayınlandı. Tasavvuf üzerine atölyeler, internet ve TV programları gerçekleştirdi.
Eserleri:Kimse Bana Nesne Demez (Akıl Fikir Yayınları, 2021)Osman Gazi (Mecaz Yayınları, 2021)Yasak Elmanın Cazibesi: Felsefi ve Dini Bağlamda Günah Üzerine Cüretkâr Bir Sorgulama (Lejand Yayınları, 2022)Çatlaklar ve Kusurlar Sayesinde (Fabrik Kitap, 2023)