Menu
İLHAM
Deneme/İnceleme/Eleştiri • İLHAM

İLHAM

Her şehir bambaşka bir hazine sunar kalem işçisine. Sahra’da bir kum fırtınası da eşsizdir bir şiirin mısralarında koparken; İstanbul’da, Boğaz’ı döven dalgalar da… İlham, farkındalıktır! Farkında olduğu kadarıyla dile getirebiliyor insan hayatı. Doğadan yansıyan sözcüklere kulak kabarttıkça zenginleşiyor kelime dağarcıkları. Ve her şehir eşit fırsatlar sunuyor özgür iradelere.

İstiklal’de, ters şeritte duran insanlar örneğin. Durup, kendisine çarparak, itip kakarak geçen kalabalıkların hükümsüz kimlikleriyle, yüz ifadelerine ya da ayakkabılarına bakınarak hayat hikayelerini kestirebilmeyi dert edinen bir sokak sanatçısı..

Fazlasıyla zengin, İstanbul; misal, buzhaneden hep ‘taptaze’ olduğu iddia edilen balıkların, hep kılçıklı sunulması müşteriye Eminönü’nde…

Zeytinburnu’nda, o rengarenk ışıklarla sevimli bir kılığa bürünen demir yığınlarının, ölüme değil, istisnaları katlederek, ısrarla tebessüme ve dahi kahkahalara davetiye çıkarması…

Üsküdar’ın ilahi bir ilham ile şaire birkaç martıdan, bir bardak demli çaydan ve susamları avuçta biriktikçe insana yaşlandığını hatırlatan bir simitten çok daha fazlasını  sunması…

Ya da bir tek heceye sığdırılabilecek bir şehir; Van!

Birbirine tamamen yabancı olan gözleriyle bir kedinin güzelliği de şiir yazdırabilir şaire, ‘Ah Tamara’ feryatları hala Ağrı’da, Süphan’da, Artos’da yankılanan aşığın kaderi de…

Bend-i Mahi; türünün devamı için kendi hayatını çıkmaza sokan, günler süren bir çileyi göze alan İnci Kefallerinin azmi örneğin… Balık hafızası, annenin bu çilesini tutabilir mi ki hatırda? Hangi benzetme tanımlayabilir bu ilahi ilhamı…

Hiç olmayacak olan bir canavara efsaneler de yazılabilir misal… Gevaşlı, yaşlı bir amcanın yüzündeki çizgiler, bir şiirin dizeleri gibi bir ömrün en özel anlarına; en büyük mutluluklara, en acı gözyaşlarına şahitlik edebilir pek âlâ…

Tenekelerin üzerinde yokuş aşağı kayan Bahçesaray çocuklarının, üşümekten kızaran elleri de titretir bam telini şairin, en az Uludağ kadar. Dalından, bağından henüz koparılan bir Erciş üzümünün ve bir avuç kuru kayısının kendini gururla sergilemesi… Ya da banyolarını her mağrip Van Denizi’nde yapan çocukların saçlarının sarıya dönmesi…

‘Ürpermeyen kalpten’ ve bakıp da görmeyen gözden O’na sığınırım… Hayat, hangi zaman diliminde, hangi coğrafyada yaşarsanız yaşayın, büyük bir hazine sunuyor işlenmemiş kağıtlara! İyinin de, kötünün de pek âlâsı mevcut her birimizin hayatlarında. Katığı boldur, katığı hayattır şairin. Ne mutlu kalemini, farkındalıkla banmasını bilene..

(22 Eylül 2010 Van/Erciş / [email protected])

Diğer Yazıları