Menu
HIZIRLA YOLCULUK
Deneme/İnceleme/Eleştiri • HIZIRLA YOLCULUK

HIZIRLA YOLCULUK

Baharla birlikte damarlarımıza yeni dirilişler yürür. Bu diriliş soluğu derinden dokunuşlarla ayrı ayrı perdeler açar ruh iklimlerimize. Gitmek isteriz... Uzaklara, dağ burçlarına, kır çiçeklerine, uçsuz bucaksız ovalara... Rengârenk eleğimsağmalarla ıslanmak isteriz hep. Dağ havası yüklenmiş esintiler yalayıp geçer yüzümüzü. Bahar yorgun düşlerimize tercüman olur. Dizde derman, gönülde ferman olmasa da gitmek isteriz hep...

Tam da baharın diriliş yüklü soluğuna teslim olduğumuzda, Hızır uğrar rüyalarımıza. Hızır’ın soluğu en çok bahara yakışır. Bilginin hamallığı zihni kirliliklerle, ağır bir yük olduğunda gelir Hızır. Yaşadığımız tekdüze hayatın merdivenlerinde yorgun soluklanmalarla dinlenmeye durduğumuzda, olayların görünen yüzlerinden manalar arama telaşına düştüğümüzde gelir Hızır.

Yola çıkan Peygamberin elinde, tüm sihirleri yutabilecek güçte bir asa vardı..Par par yanan beyaz bir eli vardı sonra. Yola çıkan Peygamberin elinde ilahi olanı anlatan, sağlam bilgi kaynakları olarak levhalar vardı. Aynı zamanda yola çıkan Peygamberin, hikmete, hakikate, bilgeliğe susamış bir yüreği vardı.

Ve genç bir yoldaşla yola koyulduğunda, /“ HANİ ( gezginlik günlerinde) Musa yardımcısına: İki denizin birleştiği yere kadar yoluma devam edeceğim’ demişti, ( bu yolda) yıllar harcamam gerekse bile! “/ (Kehf-60)

Bu yolda yıllar harcamam gerekse bile” diyerek adımladığı hakikat ve bilgelik yolculuğunda, Hızır bir muştu gibi gelmişti Musa’ nın arayış günlerine. İki denizin buluştuğu yerde, balığı kaybederler... Balık rızıktır... Balık dünyalıktır... Balık bilgidir... Balık verilen ne varsa odur... Balık hikmetin ve bilgeliğin bulunduğu anda yitirilendir belkide.

İlahi bilgiyle yüklenmiş Peygamber, Firavunun karşısında Hakkı sonuna kadar savunan güçlü peygamber, Harun’un kardeşi, Tur dağının yolcusu peygamber, Hakikat ve ilim yolunda, tam da iki denizin birleştiği o yerde rastlar hayat rehberine, sırdaşına, yoldaşına...‘ Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak ( özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar.’ ( 18-65)

“ Bu yolda yıllar harcamam gerekse bile” diyerek çıkılan yoldan önce genç adam ayrılır. Genç adam sabırsızlıklarımız, tahammülsüzlüklerimiz, dünyevi telaşlarımızdır sanki. Aceleci, ayartan yanlarımız gibi nasıl olduğu anlaşılmadan sessizce çekilir hikmet yolculuğundan.

Sırlarla, hikmetlerle sarmalanmış bu yol tahammül, çile, şaşkınlık, arayış yoludur bir bakıma. Musa’nın peşine düştüğü bilge insan Hızır, zora talip olanlardandır. Ne yaptığı, niçin yaptığı, neden yaptığı belli olmaz. Yaptığı eylemler akla mantığa sığacak cinsten değildir. Dengesiz, tutarsız ama hep kararlıdır Hızır.

Kararlı, ama o denli de sırlı hikmet yolculuklarına çıkmak için, sıradanlıklardan sıyrılıp, ayrı dünyalara konuk olmak gerekir. Tıpkı Musa gibi. Şaşkınlık vadilerine geldiğinde, ben biliyorum diyerek, bilginin, bilmenin nefsi kabartan şımarıklığından sıyrılarak, hakikate teslimiyet duraklarında durmak gerekir. Bu duraklar bilgeliğe susamış dimağları, farklı yolların yolcusu yapacak, üretken, manalı yürüyüşlerin en has yolcusu olarak belki de bu yolda yıllarca yürüyeceksiniz. İşte o zaman, entelektüel kısırlıklarınıza ve hamallıklarınıza, zihni kabızlıklarınıza bir damar derinden yürüyecek. Ve erdemli hakikati bulmanın telaşıyla eşyanın görünen yüzünden görünmeyen yüzüne bir anlam yürüyüşüne çıkacaksınız.

Yeni doğuşlara gebe yüreklerde, sancılar ayyuka çıktığında sizin zihin teriyle ıslanmış, şuur saatleriniz olur. Uykusuz gecelerin sonunda, körü körüne teslimiyetin zincirlerini kırdığınız o anda, Hızır soluklu arayış saatlerinde, beş duyunun sınırlarını zorlayarak, somut dünyalık algıların eşiğinden soyut algılara bir sıçrayış yaşarsınız belki de... O zaman anlaşılır, verilenlerin, alınanların, ödüllerin, cezaların gerçek anlamı. O zaman anlaşılır, Hakim olan Rabbimiz’in, engin, gaybi, ulaşılmaz bilgisi karşısındaki aciz duruşumuz. İnsani zafiyetlerimizle, algısal eksikliğimizle, sığ ve zahiri yanlarımızla derin manalara ulaştığımızda anlarız eksikliğimizi.

Bahar gelirken dostlar, Yeşil Adam’lar girsin hayatımıza. Yeşil Kitap’ları rehber edinelim. Bu yeşil adamlar Hızır soluklu dostlardır, yarenlerdir, eşlerdir, kardeşlerdir... Yeşil Kitap’ların ilki, en önce okuduğumuz, her gün, her an yaşam rehberimiz olsun diye çabaladığımız İlahi Öğretimiz, Kur’an’dır. Ve hikmete, erdeme, hakikate yaslı tüm kitaplar Hızır solukludur. Kalemi Hızır olan tüm yazarlar öncüdür, rehberdir, hakikat eridir.

Aramak için vadileri aşmalı, derin ırmakların duru sularını yudumlamalı, baharı yoldaş kılıp, yıllar da sürse hakikatin sırlı aydınlığına adım almalıyız. Ne derler, arayanlar bulmaz ama hep bulanlar arayanlardır...

SELVİGÜL

1971 Reşadiye Tokat doğumlu yazar Lise ve Üniversiteyi İstanbul’da bitirdi . Kısa süre muhabirlik ve öğretmenlik yaptı. Bağcılar ve Bahçelievler Kültür Mdlüklerinde görev aldı . Pamuk Şekeri Çocuk Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Edebistan Sitesi’nin söyleşi editörlüğünü bir süre sürdüren yazar İstanbul Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları