Menu
HAYATIN MİSAFİR ODASI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • HAYATIN MİSAFİR ODASI

HAYATIN MİSAFİR ODASI



Hayatımın misafir odasındaydın sen. Kaç zaman oldu bilinmez. Ne zaman gelmiştin ne zaman başköşesine oturuvermiştin bilmiyorum. Aslında sen değil, gölgen daha çok hüznü  bu kadar anlamlı kılan benim için. Bir sürü oda içinde neden misafir odamı ...tercih ettiğini bilmek zor ama yine de güzel.


Geride bıraktığın gölgeni almaya gelirsin bir gün diye ben hep aynı odasında bekliyorum hayatın.
Yeşil ve kahverenginin, belki de ölü toprağının serpildiği bir misafir odası bu.
Bir kahve içimi kadar vakit aslında birbirimize tanıdığımız; bir kısa sohbet anı, birkaç küçük hoş kelime oyunu, birkaç soran bakış…
Gözlerimizin takılıp kaldığı derin bir koyuluk; hüznün olsa gerek.
Misafir odalarında hüznün yeri yoktur oysa.
Kaç yıl geçmeli, kaç koca yıl o küçücük ana sığdırdığımız misafircilik oyunlarını unutmak için?
Hiç mi yoksa!
Kimi zaman bir taksi penceresindeki yağmur, kimi zaman boş bir sinema koltuğu oluyorsun.
Kimi zaman uzun zamandır beklediğim konserlerden…
Kimi zaman da bir kısa filmin çarpıcı müziklerinden biri…
 
Giderken Bir Parçanı Bırakmak
Tuhaf şey! Hayatımın misafir odasını anlatıyorum, bir sürü bilmediğim, tanımadığım göze. Oysa bilmiyorum bununla ilgilenirler misiniz?
Peki, sen onlardan biri misin hâlâ? Okuyor musun yazdıklarımı?
“Yazmak aynı zamanda susmak, konuşmamaktır.” diyen Duras. Sanki yıllar önce benim için kurmuş bu cümleyi.
“Sen hiç konuşmadın ki, hep sustun bu konuda!” diyen sen...

... 
Sevgili Misafirimin Gölgesi,
Gölgelerle konuşmayı severim ben.
Giderken bende unutulmuş olsan da merak etme, iyi bakarım sana.
Üzmeden, kırmadan, anısını taze tutarak, arada bir sevdiğin müzikleri dinleterek…
Bilmiyorum ne zaman gitmek istersin sen de benden?
Ne zaman uzaklaşıp kaçmayı düşlersin?
 
Kimden Kime Misafirlik?
Ne zamanki kendimizden uzaklaştık, birbirimize misafir olmaya başladık.
İşte o zaman hayatın dışında kaldık biraz.
Biraz da ıssız ve tenha, birbirine değmeyen iki göz gibi…
Kimi zaman şiirdi sözlerin, kimi zaman bir an/kare…
Kendi kendimizden birbirimize misafir olduğumuz zamandan beri ne kadar yıl geçti? Hatırlıyor muyuz?
Hiç unutmadık ki, hatırlayalım!
Gözlerimizden ışıklar geçti, bir ölü yıldız kalırken geride.
Gördüklerimiz bizi kör etti, ya göremediklerimiz?
Bir gün gelip canımızı acıtmamayı öğrenmek için acıttık birbirimizi bu kadar.
Sonra dindi volkan!
Ve gözyaşı…
 
Şimdi, Hayatın Tam Ortasında
Şimdi geriye sözlerden/ şiirlerden çok şarkılar kaldı.
Acı bir Sarah Brightman çığlığı!
Sonra bir de yazılar; satırlar, satırlar, satırlar…
Şimdi, hayatın tam ortasında
Her şey alabildiğine dingin ve oturaklı,
Her şey gittiğin günkü gibi,
Kendinden gittiğin gün, misafir olduğun anki gibi,
Bıraktığın yerdeki limanda bekleyen küçük bir kız,
Rengi solmuş bir derginin içinden bakan,
Başını yukarı kaldırmış, utangaç bir bakış fırlatan,
Küçük kızın gözlerinden damlıyor yere hayat.
Şimdi ben buradayım!
“Vita Brevis!”i fısıldıyor bir ses kulağıma,
Bak, söz veriyorum sana
Çağırdığım hayat/ çaldırdığımız hayat olmayacak artık.
 


(Turuncu, Ekim 2008)