Menu
DENİZLİ HAVASI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • DENİZLİ HAVASI

DENİZLİ HAVASI

«peşine düşülene sabır, elde etme alâmeti; sıkıntıya sabır, hal kapısının açıldığının alâmeti.»

cüneyd: «kişi murakabeyi elde eder ise, sadece yüce rabbinden manevî nasibini kaçırmakdan korkar.»

....
hayatın dışında (hareketsiz) bir hayat sürdürmeğe çalışıriken, böyle bir hayatdan bereket beklemek tuhaf değil mi?

insan demek, canlı demek. canlı demek hayat sahibi demek. hayat demek hareket demek. hareket sahibi değil isen, hayat sahibi de değilsin, demek.. ey yiyip-içip (...)yoluna giden…

....
«akıl ve zeka, çiftçinin toprağı bakıp işlemesi gibi bakıma ve işlenmeğe muhtac.» eğer ihmale uğrar ise, verimsizleşip körelir, kısırlaşır, kıraçlaşır. bu, iradenin komaya girmesine yolaçar.

....
«allahı sevene her şey kolaylaşır. allah tealayı anlayanın nazarında başka şey kalmaz. allah tealayı vahdaniyet ile bilen şerik tutmaz. allah tealaya iman eden, her şey ve bakımdan ve cihetden emindir. İslam ile muttasıf, hak tealaya âsilik etmez ve eder ise i’tizar eder ve kabul olur. » (ali ebul hasan şazeli) msnv-i şrf; 8/172

işte söylenmiş, belirtilmiş, gözüne sokulmuş. gözüne sokulmuş bu hakikati, ahmaklık etmeyip, aklına soksan ve unutmasan, olmaz mı?..

....
risale-i kuşeyri’de geçer ki: «ebu ali-i sekafi demiş: “bu ümmete öyle bir zaman gelir ki, o zamanda bir mü’minin bir münafığa sırtını dayamadan geçimini güzel yapması mümkin olmaz.”»

....
kafanın çalışması, denen şey nedir acaba?.. sanırsın ki kafanın (aklın) kapısı/kapıları var ve onlar kapanıyor…

....
yüce allahdan muvaffakıyet isterisen heman işe başla, ki, ilahi yardım da başlasın! (ebubekir-i kettani)

....
--mesnevi eser hep eser şerif—

dişleri çıkan çocuk (katı yiyeceklerden) yemeğe başlar; kanadı çıkıp güçlenen kuş (yavrusu) uçmağa başlar...

....
allah tealayı sevenin işleri kolaylaşır.

her iyilik, sendeki cennetin; her kötülük, sendeki cehennemin yapı taşlarıdır (kapı-anahtar-larıdır).

müslüman bir delikden iki kere ısırılmaz!

--mesneviesermesnevi—(yoksa nasıl nefeslenebilir idik)

....
(dişlerden ne haber; kanatlardan ne haber.. deyu sual iderisen, cevabı gayr-i mevcud)

....
gerçekden çiftçinin toprağı bakması gibi, akıl ve zekanın dahi bakıma (sulanıp yağlanmağa, gübrelenmeğe, hatta zaman-zaman budanmağa ve devrilip/yarılıp havalandırılmağa) ihtiyacı var. bakarisen bağ, bakmazisen dağ olur, misali...

mesela: hacı bayram’ın, bir hafta mukaddem teşrifinde anlattıklarını kaleme getirmeği akledemedin!

b durağından a durağına gidip oradan geri geldim. neden? çünki, gelen trenlerde oturacak yer bulunmuyor idi ve oturup kitab okumak niyetinde idim. bunun için de, içeriye haydud gibi girmek gerekiyor idi. ben de (haydudlar arasında) böyle girdim ve oturup nuru’l arabi hazretlerinin risaleleri’nden okudum. /.../ aralık buldukda, yazmağa koşulmak için kendinle savaşmalısın; öyle ki, bu, ankara/engürü meydan savaşı kadar kanlı geçse bile... çünki hayınlı işler nefse pek ağır gelir; yoğise, bu nice sınamakdır, olur idi. (“nefsini hayırlı işler işlemek ile –zebun idercece– meşgul eyle; yoğise, o seni boş şeyler ile meşgul eğleyip zebun itmeği, itleştirmeği bilir!”)

....
boşuna dememişler: âkiller ile yakın durup söyleşin, dinleşin. dünyeviler ile laklak zorunda kaldıkca, zihin, akıl ve zeka ister-istemez dünyevileşiyor: letafeti körelip kesifleşiyor, odunlaşıyor. ve, hangi renk odaya girer isen, o renk üzerine yapışıp yansıyor ve bu yansıma sadece zahiri değil, içe ve dışa (enfüsi ve afaki; zahiri ve batıni) doğru –yolalıyor/işliyor.

....
akşam cennetde bayramlaşdık. bugün kirmastiye indik. hava durumunu dinleyip, şemsiyemizi dahi yanımıza aldık.

akşam topluca (oda dolusu kardeş-elti-görümce-damat, salon dolusu çocuk) bayram yemeği yedik. bayram yemeği, çünki çocuklar bayram etdi; çocukların neşvesi, bayramın ta kendisi. bayramın batnı ve bedeni, çocukların bu halini seyir...