Menu
BİR RAMAZAN AKŞAMININ FARKLI TADI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • BİR RAMAZAN AKŞAMININ FARKLI TADI

BİR RAMAZAN AKŞAMININ FARKLI TADI

İnsanın, bitmemesini, eğer ille de bitecekse yeniden gelmesini istediği anlar vardır hayatta. Ramazanın 22. akşamı benim için böyle bir akşamdı. Aslında her şey her sene tekrarlanan bir iftar daveti ile başlamıştı. Daha önce değerli ağabeyim Altuğ Karataş ve Fatih Üniversitesi yüksek lisans ekibinin tasarladığı ve Sabahattin Zâim, Ömer Lütfi Mete, Muhsin Yazıcıoğlu gibi önemli isimlerin ağırlandığı toplantılar yapılmıştı. Bu çerçevede iftar davetleri de artık belli bir standarda kavuşmuştu. Ancak alışılageldiği üzere Yıldız Çadır Köşk’te yapılması düşünülen iftar programı, programın şeref konuğu ve İstanbul 1. bölge milletvekili olan Metin Külünk’ün isteği üzerine farklı bir formatta gerçekleşti…

Programa göre restoran ve otellerdeki zengin iftar sofralarından olabildiğince uzaklaşılacak, iftar programı yapılması kaçınılmaz ise de, mutlaka fakirler bu sofraya incitilmeden dâhil edilecekti. Bunun da ötesinde belediye ve ilçe teşkilâtı tarafından temin edilen kumanyalar iftar öncesi ve sonrasında ihtiyaç sahiplerine dağıtılacaktı. Ve bu hareket bir sefere mahsus olmamalı, süreklilik arz etmeli ve bir gelenek halini almalıydı. Evet, Sultanbeyli’deydik. Program ilçe teşkilât binasında başladı. Ben ilk defa gördüm milletvekili Külünk’ü. Takım elbiseli, arakasında 5-6 kişinin koşuşturduğu, sürekli sağa sola emir yağdıran, fazlaca mesafeli birini beklerken, karşımıza olabildiğince spor giyimli, ayaklarında terlik, fevkalade samimi biri çıkıverdi. Şu ana kadar evde tek bir iftar -o da ayağındaki rahatsızlık sebebiyle- yapabilmişti. Onun haricindeki günlerde de, o herkesin üst perdeden konuştuğu zengin iftarlarına değil, belediyelerin halka açık iftarlarına ve fakir sofralarına konuk olmuştu. Bir şeyleri değiştirmeye azmettiği hem halinden hem de kâlinden anlaşılıyordu.

Arabamızın arkasına koyduk kumanyaları ve iç ceplerimize yerleştirdik mütevazı fitre sadakalarını. İlk durağımız uzun boylu, gözleri âmâ bir ağabeydi. Dört çocuğu varmış ve evde çalışan herhangi bir kimse de yok. Eve ekmek getirmesi beklenen erkek evladı ise hapiste. Sizin elinizde ise sadece bir kumanya ve içerisinde cüzi bir fıtır sadakasının bulunduğu bir zarf. Ancak onu verebiliyoruz. Çokça dua alıyor bu hayra vesile olanlar ve çokça dua alıyoruz bu ufacık şeyler için biz de. İkinci durak 8 ay önce kalp ameliyatı geçiren bir Musa ağabey. Tahlilleri sürekli olarak kötüye gidiyormuş dediğine bakılırsa. Buğulu gözlük camlarının arkasından bakıyor bize, dua ediyor… Bu evler nasıl dönüyor Allah aşkına? Bu insanlar ne ile yaşıyor? Konu komşunun getirdikleri ve belediye, kaymakamlık, yardım kuruluşlarından gelenler sadece… Evde üç çocuk var yine. İftara davetli olan ağabey, mazeret beyan ediyor, perhize devam etmesi gerekiyormuş ama çocuklarını getireceği söylüyor ve dediği gibi de oluyor.

İftar mekanı da lüks lokantalar ve otellerde bulunamayacak kadar huzurlu ve Sultanbeyli’ye hakim bir noktada yer alıyor. Beldenin ahvalinden bahsediyor milletvekili ve belediye başkanı. İdeallerini, hedeflerini anlatıyorlar. Öte yandan milletvekilimiz kumanya dağıtımı esnasında bir evden fazlaca etkilenmiş ve sürekli olarak bizim de oraya gitmemiz gerektiğini söyledi. Belki 4-5 kere. Gece uzun.  Programla ilgili fikirlerimiz müspet. Her iftar masasında ihtiyaç sahipleri de var. Akşam namazı gruplar halinde orada edâ ediliyor ve çay için bir başka mekana geçiliyor.

Muhabbet, çay, meyve… Ancak saat 23.30’a doğru kalkabildik mekandan. Metin Külünk konuştu çokça, apayrı vadilerde gezdirdi dinleyenleri, yeni ufuklar gösterdi. Yoğunluğu çok fazla. Bizden ayrılırken evine misafir geliyordu ve aynı gece iki farklı sahurda bulunacaktı. Demek ki bazıları gerçekten çalışıyormuş… Özellikle “coğrafya etütlerinin önemi”, “dünya coğrafyasını bilen uzmanlara duyulan ihtiyaç”, “Amerika ve Avrupa sonrası dünya ve tekliflerimiz”, “halkın değerleri ile çatışmamak”, “siyasetin akılla değil aşkla yapılması gerektiği”, “komplekssiz ve halk içinde olmak”, “mutlaka ve mutlaka fakir haneleri gezmek ve yardımda bulunmak”, “ekonominin gündemimizde çokça yer etmesi gerektiği”, “Ermeni ve Kürt meseleleri”, “örnek olma bağlamında Fatih, Yavuz ve II. Abdülhamid”, “dindar jakobenizm tehdidi”, “anayasa tartışmaları ve önemi”, “2B arazilerinin durumu ve kentsel dönüşüm” Külünk’ün değindiği başlıklardan sadece bazıları. Çoğunun daha önceden düşünülmüş olduğu hemen anlaşılıyor. Belediye başkanı Hüseyin Keskin de özellikle Sultanbeyli’deki kültürel çabalar, logo değişikliği ve kentsel dönüşüm hedeflerinden bahsetti. Yaklaşık 15-16 kişilik grubun arasında kaymakam Mehmet Ceylan da var…

Gece bitmeden sayın vekilin işaret ettiği eve uğruyoruz. Sürekli sonda kullanmak durumunda olan bir yavrucak. Anne-babasının dediğine göre 6 yaşında, ama ancak 3 yaşında gibi, fiziki gelişimini tamamlayamamış belli ki. Yeniden milletvekili gelecek diye uyumamış, beklemiş o saate kadar. Biz doluşunca eve biraz bakındı şaşkınca. Hayat dolu bir yavru Ayça/nur. Ama tedavisi, bakımı zor. Dört çocuklu bir ailenin en küçüğü. İlçe teşkilatının en ufak birimleri olan mahalle görevlileri, teşkilata bildirmiş yavrunun durumunu. Onlar da vekile iletmişler, o da kesinlikle atlamamış, herhangi birini göndermemiş oraya. Bizzat gitmiş, öpmüş, koklamış yavruyu, muhabbet etmiş onunla ve çok etkilenmiş. Yine çokça dua aldık bu son ziyaretten de. Ne var ki, gece bitiyor bize göre.

Eve gelebildiğimde saat çoktan geçmişti geceyi. Yeniden serinkanlı olarak düşündüm akşamı. Evet, huzurluydum. Yapılması gereken de zaten buydu. Hem dostlarla görüşmüş ve halleşmiştik hem de az da olsa bir yardımda bulunabilmiştik birkaç aileye. Böyle bir programı planlayan sayın milletvekilim, belediye başkanım ve Fatih Üniversitesi işletme MBA grubuna ne kadar teşekkür etsem az. Son bir nokta, milletvekilimiz ramazanın ilk 21 gününün 15’inde Sultanbeyli’deymiş ve 70’den fazla aileyi gezmiş. Bundan sonra da muhtemelen orada olacak… İlgililere…