Menu
AYRINTI/LAR
Deneme/İnceleme/Eleştiri • AYRINTI/LAR

AYRINTI/LAR

Ayrıntılarla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Çünkü hayat tam olarak onlarda/oralarda cereyan ediyor. Herhangi bir şeyi önemsememe, görmezden gelme lüksü yok insanın bir diğer deyişle. Hele de bizâtihî kendisiyle ve ölümle yüzleşmek istemeyen modernler, mübtediler hayatın anlamının ayrıntılarla ve ayrıntılarda örülü olduğunu bilmeli. Bu ayrıntıların genele dair izler taşımak hasebiyle çoğu zaman tek bir kapıya çıktığı, tek bir noktaya işaret ettiği ve onlarla irtibat oranında hakikatin bilgisine erişilebileceği de akılda tutulmalı.

İnsan tekinin tecrübeleri git gide daha genel hükümler etrafında şekillenir oldu. “Ayrıntının yitimi” denilebilecek bu durum, derinlik ve derinleşme ihtiyacının kaybına yol açtı. Biraz daha tavzih edecek olursak; şimdinin ve modern aklın büyüsü, ötelere dair ayrıntıların flulaşması ve insanın, varlığı kendisi ve kendisi dışındaki varlıkları (yani her türlü mümkin varlığı) gözlemleyerek zorunlu (vâcib) varlık’tan hareketle değil, bizatihi kendi gerçekliğinden hareketle temellendirmesi gibi bir soruna kapı araladı. Yani insan bizatihi kendisi için var modern dünyada. Kendi dertleri, idealleri, sevinçleri, hırsları vb. Hasılı o, şimdisi (ed-dünyâ) için idame ettiriyor hayatını. Bu durum manevî tecrübelerin ve ötelere dair ideallerin ıraklaştırılarak, şimdi etrafında şekillenen sınırlı sayıda genel hükümlere, maddî tecrübelere yoğunlaşılması sonucunu doğuruyor. Halbuki insan ancak ayrıntılarla irtibatı nispetinde, -ölüm sonrası yaşamla anlamını bulan- varlığı kavrayabilme imkânına sahip.

Ayrıntı bazen hayatı ve bazen -ve belki de çoğunlukla- ölümü hatırlatıyor insana. Varlık sahnesini anlamlandırmanın en kolay yolunun ölümü anlamlandırmak olduğu düşünüldüğünde, her an ölüp giden ve her an yeniden hayat bulan milyonlarca şeyin gönül huzuru için taşıdığı önem ortada. Sıradan/adi/basit görerek normalleştirdiğimiz ayrıntılar (bir çiçeğin solması, yabancı birinin ölmesi, bir eşyanın çürümesi örneklerinde olduğu gibi) varlık sahnesi hakkında ciddi duruşlar içerebiliyor.

Ayrıntı amaç değildir ancak sadece ayrıntılara vâkıf olunmak suretiyle genel tablo hakkında konuşulabilir. Ayrıntılara vâkıf olunmaksızın genel hakkında konuşmak, konuşulan meselede türlü fikrî boşluklara düşülebileceği ön-kabulünü benimsemek anlamına da gelir. Düşünmeden yaşamanın normalleştiği anlar, ayrıntıların en çok zayi edildiği zaman dilimleri ve aslında bu çoğunluğun (ekseru’n-nâs) yaşam tarzı. İnsanın, kendisini çevreleyen bu kıskaçtan yani kalabalıkların baskısından kurtularak, kendisini bulunması gereken yere ait kılması, hayatın veriliş gayesi aslında. Yani insan bazı şeylerden sıyrılabildiği oranda bazı şeyleri anlayabiliyor. Bu sıyrılma ve anlama faaliyeti ise aslında ayrıntılarda cereyan ediyor.

Ayrıntıları hayatın ve kainatın her alanında okumak mümkün. Normalleştirdiğimiz, ünsiyet kesbettiğimiz şeylerde ise ayrıntıların yitimi daha ileri boyutta. Çünkü insan, her haline vâkıf olduğu düşüncesiyle ilgilenmediği şeyin bilgisinden mahrumdur. Kabul edelim ki eşya, her an yeniden keşfedilmez ama en azından bir kere keşfedilmelidir. İnsan ve kainat ise her an keşiflere davetiye sunar. Keşiflerine talip olmak ayrıntılara talip olmaktır aslında. Bir serçenin cıvıltısı, bir derenin şarkısı, bir ağacın hışırtısı farkına varmadan çok şey verebilir insana, dinlemesini bilen insana, ayrıntıyı seven insana. Bulutun aldığı bir şekil, muhatapta yakalanan bir mimik, bir hüsn-i hatta müşâhede edilen bir çizgi çok şey verebilir insana, bakmasını bilen insana, görmeyi isteyen insana. Yetimin başını okşamak, seccadeye alnını, benliğini bırakmak, bir dostla musafaha etmek çok şey verebilir insana, dokunmayı önemseyen insana, tenini tanıyan insana.

Hiçbir şeyin küçük olmadığını öğreneli çok oldu. Ancak her küçük şeyin büyükle irtibatını yani anlamını bulmak için birtakım fikrî çabalar gererli. Bir şekilde ayrıntılarla bize bir şeyler söyleniyor varlığa dair. En aşinası olduğumuz şeylerden başlayarak taze bir zihinle gözden geçirmek durumundayız hayatı.