Yerde ve gökte, zahirde ve batında Rahman’ın rızasını arayan kalbi burukların niyazlarında aşkın dili saklıdır. Burada şeytanın ayartmalarına karşı basiret dolu bir aklın uyanıklığı vardır. Taş kalplilerin yüreğine merhamet düşüren şifa kaynağıdır burası.
Buradan giren dar kapıdan geçip şükür kapısında divana durur. Doğduğunda yıldızların kaybolduğu güneşe dokunan eller gibi dua makamındadır. Sadra şifa olan kelimeler dökülür dudaklarından. Gözyaşları seher vaktinin şahitleridir. Günahı eriten tövbe havuzunda yıkanır. Kuşların, ağaçların, börtü böceğin tespihine karışır aşkın dili…
Nerede kin ve nefret varsa, orada aşkın dili lal olmuştur. Nerede sevgi ve merhamet varsa orada aşkın dili terennüm etmektedir. Gözü yaşlı anaların yüreklerini dağlayan ateş aşkın diliyle söndürülebilir. Bir gencin hayallerini süsleyen temiz bir gelecek aşkın diliyle kurulabilir ancak.
Çok söz omuzlara bir yük gibi biner, ruhlarını dindirecek bir sessizliğin boşluğuna bırakmak gerek söz yorgunluğunu. Ateşe su taşıyan karıncanın azmi yakınlaştırmalı bizi İbrahim’e…Yusuf’u kuyudan çıkaran ipe tutunmalı ellerimiz, iffetin gömleğini giyerek gitmeliyiz Ken’an iline... Fakrımız zenginliğimiz olmalı, ortak oluruz böylece Süleyman mülküne…
Ellerini Sevgili’nin (sav) avuçlarının içine koyan Cabir’in sofrasındaki bereket aşkın diliyle Hendek Mücahidlerinin karnını doyurmuştur. Ömer’in yerinden oynatamayıp Peygamber kazmasıyla parçalanan ve üç yöne yayılan ışığın müjdesi aşkın diliyle akmıştır Selman’ın kalbine… Hızır’ın Musa’ya söylediği sırlar aşkın diliyle yazılmıştır. Kerbela’da susuzluktan kavrulan Ehl-i Beyt’in acılarına bakıp bağrı yanan Zeyneb’in gözlerinden boşalan kanlı yaşlardır aşkın diline dönüşen.
Siyah çocukların açlıktan kitlesel ölümler yaşadığı bir zamanın utancını yaşamaktayız bugün. Mükellef sofraların şişirdiği midelerimizi rahatlatmak için yürüme bantlarında kalori tüketmekle meşgulüz. Efendimizin küçük yaşta ziyaret ettiği Busra kan ve barut sesleriyle inliyor. Şeyh-i Ekber’in ruhunu inciten diktatörler kitlesel kıyım yapıyor Güney’in bereketli topraklarında. Aşkın dilini toprağa gömen insanlığın cılız sesi değmiyor çağdaş Firavunların kulaklarına. Allah’a, tarihe ve zamana yemin edip aşkın dilini zenginleştiren Mus’ablar yetişmiyor mekteplerimizden. Kurak bir çöle dönüştürülmüş açgözlü insanların yaşadığı bir dünyanın akıbeti sarsmıyor taşlaşmış kalplerimizi.
Bu böyle gitmez! İnsanlığı derin uykusundan uyandıracak aşkın dilini ikame etmeliyiz yeryüzünde. Kardeşliğin, dostluğun, sevginin, merhametin, adaletin, barışın dili olmalı bu; zalimin, münafığın, belamın, mütrefin insafına terk etmemeliyiz aşkın dilini. Kalbimize genişlik veren niyazı çoktandır unuttuk. Gözlerimizi aydınlatan müjdeli yollardan yürümeyi terk ettik. Arkasından dua ettiğimiz kardeşlerimize duyduğumuz sevgi kurumaya yüz tutmuş. Bir koşuşturma içindeyiz ki gözlerimizi bürümüş, uyandığımızda kendimize bile hayrı dokunmayacak cinsten.
Aşkın dilini dillerimizde çoğalt Ya Rabbi! Atacağımız adımlarımızı rızana tabi kıl! İnsanlığın hidayetine vesile olacak yollardan yürümeyi bize nasip et!
(www.okumayeri.net ‘ten alıntılanmıştır/ 21.08.2011)