'Her ne kadar dışarıda vahşi ve harikulade
şeyler olsa da ben Doğu'daki muhitlere
kaçıyordum ve Musa'nın çoban kabilelerinin
arasında en büyük yalnızlık ve aynı
zamanda en büyük meclisi buluyordum.'
Geothe
Kaçış, bir arınma yöntemi olabilir mi?
Şüphesizki Faust'u yazarken Geothe, 'fliehe' (fırla, kaç!) dediğinde, bir bağlamdan çok bir olguya atıf yapıyordu. Çünkü Faust'taki 'fliehe' Doğu ve Batı Divanı'ında 'flüchte!' (hicret et!) e dönüşmüştü. Geothe kaçarak arınmayı kafasına koymuştu bir kere. Kaçışın bir olaydan çok bir olgu olduğunu Fauste- Doğu Batı Divanı bağlamında en iyi ancak bu sözcükle dile getirebilmişti.
Bir yolculuğun oluşu, bir yolcunun varlığını gerçek kılar. Bir yolcunun varlığı; yolu, mesafeyi, zamanı, başlangıç ve bitişi, hareketi, sekmeyi, ilerlemeyi, duraksamayı düşüşü kirlenmeyi ve çöküşü gerekli kılar. Bütün bu eylemlere giydirilmiş tek varlık giysisidir kaçış.
Geothe'ye dönersek, onun Faust'taki kaçışı-nın arınma öncesi 'iyice' kirlenmeye, kire iyice bulaşmaya tekabül ettiğini görürüz. 'Fırla!' tam kirlenmemiş bir nesnenin ve ruhun arınmayı bir ihtiyaç olarak algılamamasına benzer sürecin Faust'taki en belirgin izidir.'Heyhat der Fauste, ateşli bir gayretle ve esaslı bir surette felsefe, hukuk, tababet ve hatta maalesef ilahiyat bile okudum.... Sonra dünyada ne malım ne mülküm ne param ne itibarım ve ne de asaletim var. Bu halde daha fazla yaşamayı bir köpek bile istemez.'
Arayışın bir kaçış öyküsü olacağının sinyalleridir bu mısralar. Bir nevi, arınmadan önce iyice kirlenmenin bütün yollarını kullanmanın ve kire iyice bulaşmanın gerçekleşme gerekçesidir.
Eylemin gerekçesi de bellidir aslında. Ne kirli ne arınmış, o a'raf düzlemi. Ne tam karar vermiş ne kararsız kalmış, ne niyet etmiş ne niyetini farkedememiş, ne kendini aramış ne arama düşüncesine sahip olabilmiş. 'Fırla' manın eylemini harekete geçiren gerekçe işte tam o arada durma hali.
Bir türlü ne olduğuna karar verememe, nasıl olacağına dair muğlak düşünceler ve en nihayet hiç durma 'fırla!'
Kaçışın yatay düzlemine tekabül eden bu hareket hali, zamanı değiştirmeden, mekanın, objelerin, karşılaşmaların, denkleşmelerin ve aynılaşmaların değişmesidir. Yatay düzlem, dikey düzlemin sağladığı boyutu insana sunamamasıyla yolculuğun boyutsuzluğunu bir 'fırla'ma hareketine dönüştürür. Sıçramanın, harekete geçerken bile 'gidememe'nin nedenlerini kendi içinde oluşturur. Böylece kaçış'ın; yerinden kalkıp harekete geçmekle, yürümekle ya da koşmakla hiç bir alakasının olmadığı görülür. Kaçış o an kılının bile kıpırdamamasına tekabül edebilir ve bu durum, insanın bıktırıcı bunaltıcı hareketliliğine bir meydan okuma olabilir.
Bir insanla karşılaşırsınız, o insanın boyutlarının derinliği sizin de o boyuta girmenize olanak sağlar.
Karşılaştığınız şey sığsa, bir derinliği yoksa siz de yüzeyde kalırsınız, kuyuya inemezsiniz. Bu türden karşılaşmalar boyutunuzda bir değişime neden olmuyor, sizi 'harekete geç'irmiyor ya da mevcutlarınızı başkalaştırmıyorsa, bu karşılaşmanın bir rastlaşma olduğuna emin olabilirsiniz.
Yatay düzlemin sıradan, olağan, aynılaşmış ve kanıksanmış rastlaşmalarında bir korkunun, tedirginliğin ve dahası bir keşfin cazibesi bulunmaz.
Mucizesiz rastlaşmalardır yatay kaçışlar.
Her karşılaşma bir keşif iken, her rastlaşma o keşiften mahrum kalma ve bir kez daha mahrum bırakılma demektir. Mahrumiyet, boyna asılmış bir hüküm tasması gibi hayatlarımızı kuşattıkça, boyut değiştirmenin ya da boyutumuzu değiştirecek karşılaşmalara denk düşmemizin acı reçetesi gibi kimliğimize ilişecektir.
Boyutun değişmemesi ve aynı düzlemde yatay rastlaşmalara neden olması gündelik yaşamlarımızın trajik tabloları olarak önümüzde durmaktadır. Bu bir nevi kendi yalnızlığımızı da çoğaltmanın kurnaz bir yöntemidir.
Karşılaşmaların rastlaşma ile geçiştirilmesi! Ne onulmaz bir yaradır, ama aynı zamanda ne bulunmaz bir sağaltıcı.
...
Şüphesizki, kaçış ediminin böyle bir hız ve harekete, içerik ve ruha bürünmesini engelleyen şey 'hicret et!' deyimi ile altüst olur.
Hicret, yatay düzlemin sağlayamadığı derinliği içinde saklar. Dikey derinliktir bunun adı ve yer-gök ile sıkı bağı vardır. Bu derinlik yerin sağladıklarıyla göğe ulaşmanın şifrelerini kendinde saklı tutar.
Dikey yolculuk yatay yolculuktan sıyrılmadan gerçekleşemez. Boyutun değişmesi, yatay düzlemin sağladığı olanakların ve konforun terkedilmesi ve daha çok ruha gizlenmiş kırıntıları bir yol azığı bilerek boyutu değiştirmeyi göze almaktır. Geothe'nin Doğu-Batı Divanı'ndaki 'hicret et!' böyle bir derinliğe davet eder insanı. Kirlenmenin artık arınmaya evrildiği aşama başlamıştır artık. Yeterince kirlenen ruh artık arınmaya gitmektedir.
Yitiği ararken, önce kirlenmenin yitirdiklerini yerine koymak gerekir. Yoksa ne kirlenme ne de arınma insan ruhuna uyumlu hale gelecektir.
Geothe'nin Doğu-Batı arasındaki duraklarında nelerle karşılaştığı ... bir başka yazı konusu.
(2010 aralık 2010)