Menu
NİMET YILDIRIM'LA SÖYLEŞİ
Söyleşi • NİMET YILDIRIM'LA SÖYLEŞİ

NİMET YILDIRIM'LA SÖYLEŞİ



-Hocam, Yves Bonnefoy, “Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitoloji Sözlüğü”nde, “din” ve “mitoloji” sözüklerini yanyana kullanmasının nedenini açıklarken “Bütün insan topluluklarında mitik anlatılarla dinsel uygulamalar sıkı sıkıya birbirine bağlıdır, bu yüzden de her yerde ya da hemen hemen her yerde dinler tarihçisi ya da araştırmacısı aynı zamanda mitolojileri de inceler” belirlemesini yapar. Sizin öncelikle bir filolog olduğunuzu bilmekle birlikte “Fars Mitolojisi Sözlüğü”nüzde zaman zaman “Fars” tanımlamasını aşan ve Hint’ten Endülüs’e kadar İslam başta olmak üzere diğer semavi dinlerin kültürlerini de içeren bir çalışmayı gerçekleştirdiğinizi görüyoruz. Mitoloji kavramına nasıl bir anlam yüklediniz, ya da Fars Mitolojisi’ne nasıl yaklaştınız ki sözlüğünüz bunca geniş bir dini ve kültürel yelpazeyi de kuşattı?

Efendim, öncelikle Fars Mitolojisi Sözlüğü’ne gösterdiğiniz yakın ilgiden dolayı sizlere teşekkür ederim. Alanında ülkemizde yapılmış ilk çalışma olan kaynak eser niteliğindeki bu eserden dolayı edebiyat çevrelerinden çok güzel mesajlar, tebrikler ve teşvik edici yazılar alıyorum. Bu da beni son derece sevindiriyor ve yeni çalışmalara yöneltiyor.

İfade ettiğiniz gibi Fars Mitolojisi Sözlüğü, birtakım “Semavi dinlerin kültürlerini de içine alan, geniş bir dinsel-kültürel yelpazeyi kapsayan çalışma” olarak kabul edilebilir. Mitoloji sözcüğüne nasıl bir anlam yükleyerek böyle bir sonuca vardığımızı ortaya koyabilmek için sanırım önce İranlıların kökenlerinden “Aryalar”dan, en eski dönemlerden bu yana tarihlerinden ve kültürel birikimlerinden çok kısa olarak söz etmek yerinde olur:

Tarihin başlangıcı belli olmayan çok eski dönemlerinde Arya ırkının bir kolu, yaşadığı toprakları terk ederek Soğd/Semerkant, Buhara ve Merv bölgesine yerleşmiş, ancak olayların akışına ayak uyduramayınca Belh ve Horasan ta­rafına, oradan da İran’ın değişik bölgelerine göç etmiştir. Tarihî verilere dayanılarak bu hareketlerin MÖ. X. ve VIII. yüzyıllarda gerçekleştiği tahmin edil­ir. İran platosunda yerleşik hayat kuran ilk Arya kavimleri de Medler ve Persler’dir.

İran mitolojisi, kahramanlık anlatıları ve efsanelerinin tarihi, Aryaların İran topraklarına gelip yerleşmiş oldukları günlerden başlar. Bilindiği gibi İran milleti, İndo-Europeenne/Hind-Avrupa kavimlerinden biridir. Bu ırkın kollarından biri, tarihin çok eski dönemlerinden beri diğerlerine oranla çok daha fazla önem kazanmış, oluşturduğu medeniyet, edebiyat ve kültür, Hind-Avrupa ırkının diğer kollarından daha etkili olmuştur. “İndo-İranienne/Hind-İran” adlı bu kol, MÖ. 3000’lerde Hind-Avrupa grubundan kopup “Hint” ve “İran” adlarıyla  iki ayrı kola ayrılıncaya dek, Orta Asya bölgesinde yaşamakta; ortak din, dil, inanç ve mitolojileri paylaşmakta, kendisini “Arya: şerefli” adıyla nitelemektedir. Daha sonraki dönemlerde birbirlerinden ayrılarak Hindistan ve İran adlı ülkelerine yerleştiklerinde bu ismi her biri kendisi için kullanmıştır.

Fars Mitolojisi Sözlüğü’nün, geniş boyutlu bir çalışma olmasının önemli nedenleri olarak şunları sıralayabiliriz:

Mitoloji bir bakıma eski dünyada yaşamış insanların, sosyal ilişkileri ve doğa olaylarını algılayış tarzları ile dinsel inanışlarına bakış açılarının yorumlanmasını konu alır. Bir ulusa, bir dine ve bir uygarlığa ait mitleri ele alır. Belirttiğiniz gibi mitoloji, “dinlerin kültürlerini de içerir”.

Mitoloji, ilkel çağlardaki insanların ayinleri, inanışları, ve medeniyetlerinin teorik yönleri, bir başka deyişle de yaratılışın başlangıcı ve kaynağına götüren aktarımlardır. İlkel insanların inanışları, mitolojilerle başlar ve daha sonralarda ad dinsel inanışlar ve büyük dinler yapılanır. Buradan hareketle mitoloji; çok uzak zamanlarda yaşamış insanların dinsel inanışları ve dünyaya ait görüşleridir.

M. Eliade mitolojiyi şöyle tanımlar: “Mitoloji, fizikötesi evrene ait serüvenleri, ilk başlangıç dönemlerinde gerçekleşen olayları aktaran bir anlatıdır. Mitoloji, genellikle yaratılışla ilgili gelişmeleri aktarır. Yani varlıkların nasıl meydana geldikleri, nasıl var oldukları, hangi ortamlarda ve nasıl varlık evrenine adım attıklarını ele alır.”

Gerçekte günümüzde “kültür” adı altında topladığımız değerler eski dünyada “mitoloji” ve “din” adlarıyla anılan olgulardır. Eliade’ye göre; “İlkel toplumlarda “mitoloji” ve “din”, ait oldukları toplumların kültürel birikimlerinden oluşmaktadır.” Çünkü o zamanlar hiçbir düşünce ve tavır bu bütünden ayrı bir şey olarak düşünülemez, insanın bütün yaptıkları ve düşündükleri mitoloji ve din çerçevesinde yer alırdı. Mitlerle özel anlamda kastedilen değerler, gerçek hayatla örtüşen, yöresel özellikleriyle eski dünyanın gelenek ve göreneklerinden oluşur. Mitoloji de bu anlamda; “toplumun ilk ve manevî tarihi”dir. 

Mitleri yaşamak, gerçek anlamda “din­sel” bir yaşantıyı kapsar. Çünkü mit, sıradan, gündelik yaşamdan farklılık gösterir. Bu yaşantının “dinselliği”, mitolojiye özgü, coşturucu, anlamlı olayla­rın yeniden gerçekleşme aşamasına getirilmesi, doğaüstü varlıkların yaratıcı eylemlerine yeniden tanık olunması olgusundan ileri gelir. Mitolojiye değişik mitoloji uzmanları tarafından yüklenen böylesine geniş bir anlamdan, bir bakıma “mitlerin önemli ölçüde dinlerin sözlü şekilleri olmasından”  hareketle  Fars Mitolojisi Sözlüğü’nde dinsel kapsamı geniş tutmaya çalıştık.

Fars edebiyatının temellerinden birini oluşturan dinsel inançlar, tarihin en eski devirlerinden başlayarak, mitolojik dönemler, kahramanlık çağları, daha sonra ilk İran devleti Med İmparatorluğu’ndan, İslâm öncesi son yönetim Sasaniler’in tarih sahnesinden çekilmelerine kadar İranlıların egemen oldukları bölgelerde geliştirdikleri kültürler, gelenek ve görenekler, değişik dönemlerde inanmış oldukları Zerdüşt öncesi ve sonrası birbirinden farklı dinler, bu dinleri eksen alarak oluşan dinsel kültürler, gelenek ve görenekler ve bütün bunlara bağlı olarak gelişen mitolojik anlatılar geniş bir alan üzerinde çalışmamızı gerektirdi.

Eski İran’daki dinsel yaşayışı ve ayinleri de içeren yaşanmış birtakım efsaneler vardır. Zerdüşt XE "Zerdüşt"’ün ortaya çıkmasından sonra bu rivayetler eski İranlıların dinî efsaneleri olarak daha sonraki dönemlere aktarılmıştır. Bazen de bu rivayetler, millî tarihî destanlar ve efsanelerle birlikte kahramanların maceraları, İranlı komutanların ordu sevkiyatları ile mücadelelerini en güzel şekliyle yansıtmaktadır. İran-Yunan savaşları, İskender’in İran’dan çekilmesinden sonra onun İran’daki derin ve etkin nüfuzuyla mücadeleleri, Bizanslılara ve diğer güçlerden gelen saldırılara karşı savunma faaliyetleri, birtakım hatıraların yaşanmasına ortam hazırlamış ve efsanevî destanlara hamâsî bir renk kazandırmıştır.

Çalışmamızın geniş bir bakış açısına sahip oluşu; söz konusu coğrafyanın inançları, tanrıları, kutsalları, kültürleri ve mitolojilerinin yanı sıra bölge halklarının köken birliği, ortak dinsel inanışlar ve ortak kültürleriyle çok zengin ve derin bir kültürel birikimin merkezinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. 

-Bir mitolojik malzemenin ait olduğu ülke içinde bile çok farklı çeşitleriyle anlatıldığı bilinen bir durumdur. Diğer taraftan Babil’den ve özellikle Hz. Musa’dan itibaren İsrailoğulları’na mahsus bir çok mitolojinin Fars mitolojilerini, onun da İsrailoğulları’nın mitolojisini etkilediğini düşünürsek  bunun çalışmanız sırasında önemli bir güçlük oluşturduğuna hükmetmemiz gerekir. Bir tür samanlıkta iğne aramak diye özetleyebileceğimiz bu güçlüğün üstesinden nasıl geldiniz?

- Evet dediğiniz gibi gerçekten samanlıkta iğne aramak kadar geniş araştırma gerektiren, bir okadar da zor olan ve çok sabır isteyen; değişik dillerde kaleme alınmış birçok kaynağa erişmeği, onlardaki dağınık bilgileri bir araya toplamayı, sonra bütün bunları Türkçemize aktarmayı ve ardından da birtakım sonuçlara ulaşmayı zorunlu kılan böylesine bir çalışmayı yapmak yıllar istiyor. Birikim ve özveri istiyor.

Bu tür edebiyat araştırmalarının olmazsa olmazları arasında bilindiği gibi araştırma konusu milletlerin dilleri, dinleri, dinsel kaynakları ve kültürleri, mitolojileri… gibi konularda belli düzeyde bilgi birikimi, derinlikli uğraş ve sabır en başta yer alır. Ancak bütün bunlara erişmemi, orta okul ve lise yıllarında içimde var olan yabancı dil, Fransızca sevgisi, daha sonra özel Arapça öğrenimi almam, ardından fakülte yıllarında bu iki dilin yanı sıra yoğun Farsça ve İngilizceye öğrenimime bu dillere karşı ilgime borçluyum.  Bütün bu gayretler söz konusu dillerde yazılmış Fars mitolojisiyle ilgili kaynakları Türkçe’ye aktarmam açısından bana son derece yardımcı oldu. Tabi bunların yanı sıra en önemli destekçilerimden ve çalışmanın gereklerinden biri de Arapça, Farsça ve İngilizce kaynakları rahatlıkla kullanabilmektir. Gerçekte İslâm öncesi/İslam sonrası İran tarihi, başta Mazdeizm olmak üzere İran dinleri, mitolojisi ve edebiyatı konusunda belli düzeyde bilgi birikimi Kur’ân ve tefsir bilimleri, semavi dinler…. gibi konularda kapsamlı bilgiye sahip olmadan bu tür çalışmaları yapma imkanı yoktur. Bu açıdan kendimi şanslı kabul ediyorum. Böylece çalışmanın gerektirdiği şartlar, kaynaklar ve uygun ortam hazır olunca sanırım önemli ölçüde başarılı oldum. Aldığım çok güzel tepkilerden de bunu anlıyorum.

-Esatir= history; mythos= anlatı / hikaye sözcüklerinden bakılarak tarih yazımında mitolojik malzemelerin bir temel oluşturduğu hep iddia edilegelmiştir ama son tahlilde mitoloji de tarih de kendi başlarına bir disiplindir. Siz çalışmanız sırasında mitolojik malzemelerin maruf tarihi bilgilerle uyumunu gözetmek gibi bir zorunluluk duydunuz mu?

- Mitolojik malzemelerin bilinen tarihi bilgilerle uyumu konusunda daha çok başta Zerdüşt’ün kutsal kitabı Avesta, Avesta tefsirleri ve Şahnâme’de aktarılan bilgilerle değerlendirmeğe çalıştım. Gerçekte mitoloji ile tarih iç içedir. Örneğin tarih sonrası çağlara ait birer tarihsel gerçek olan Makedonyalı İskender, Sultan Mahmûd, Şâh Abbâs ve Napolyon dilden dile dolaşan halk rivayetlerinde birer efsaneler çemberinin içerisinde kalmaktadırlar. Tarih öncesi dönemlerde efsaneler ile tarihî gerçekleri birbirinden ayırmak çok daha güçtür. Ancak efsanelerin tarih sonrası dönemde de ortaya çıkışlarını kanıtlayan birtakım faktörler gözlenebilmektedir. Mitolojik efsaneler gerçekte gelenekler adı altında korunup sonraki nesillere aktarılan birtakım zincirleme rivayetlerdir. Normal hikayelerle farkları ise, başta ilk aktarıcıları olmak üzere rivayet edenler tarafından doğru olduklarının sanılmasıdır. İşte gerçekte efsaneleri birer sembol, hikaye ya da simge olmaktan çıkarıp da tarihî rivayetler kategorisine çeken incelik de burada merkezlenmektedir. Bu gerekçeyle de efsaneler, ilk dinler, dinî ibadetler ve kurallar, aynı zamanda da ulusal tarihlerle ilişki kurmakta, halk kesimlerinde yaygın inançların birtakım hurafeler ve efsanelere dayanması gerçeğinin yanında eski birtakım felsefi görüşlerin de mitolojik etki altında kalması, hatta efsaneleri temel alması dolayısıyla ulusların tarihleriyle efsanelerinin yer yer birbirine karışmasına ortam hazırlarlar.

Dünya medeniyetinin yapılanmasında önemli ve temel rolleri bulunan eski dünyanın Hint, İran ve Yunan milletlerinin gerçek ve doğal özellikler taşıyan kahramanlık anlatıları, söz konusu milletlerin, daha hayatlarının başladığı ilk çağlarda ya da tarih öncesi dönemlerde tarih sahnesinde yer almış halklarının geniş hayal güçleriyle oluşturdukları kültürel birikimleri içerisinde yer alan mitolojik değerlerinden doğmuş ve şekillenmiştir. Aşamalı olarak ve gelişen olaylar sürecinde tarihî gelişmelerle de iç içe girmiş, ilk zamanlar dilden dile sonraki kuşaklara aktarılırken daha sonra Şâhnâme, İlyad ve Odessa gibi ölümsüz yapıtlar ortaya çıkmıştır.

Mitolojide ideal gelişmeler ve metafizik olayların kahramanları, arzularına ve ideal dünyalarına gerçek hayatta erişmeği imkânsız olarak algıladıklarından hayal gücünün de yardımıyla gerçek dünya dışında, olağanüstü özellikler gibi metafizik konuları ve ideallerini fizik ötesi dünyada tasavvur ederler. Bu olağanüstü arzuları gerçekleştirmek için de “Sîmorğ”, “Surûş”, “cinler”, “büyü”, “büyücülük”… gibi fizik ötesi evrenin araçlarını kullanıp onlardan yardım alırlar. Hayal dünyalarındaki serüvenleri gerçeklerle ilişkilendirip erişilmesi çok daha kolay ve sıkıntısız hayal dünyasında arzularına ulaşır, orada ütopik, gizemli şehirler kurarlar. Tarih; gerçek olayların yaşandığı bir alan iken mitolojide; bir milletin gerçekleşmemiş millî arzularına, mutlaka gerçekleşmesi arzulanan ideallerine yer verilir. Bu açıdan mitoloji, gerçek dünyanın kendilerini mutlu edemediği, ideallerine eriştiremediği durumlarda insanların kaybettiklerini hayallerinde aradıkları anlatımlara yer verir.

-Mitoloji sözlükleri, simgelerin özellikle de kutsal simgelerin bir tür şerhi, açımlaması olarak okunagelmiştir. Siz mitoloji ve simge ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İlk olarak “Simgeler ve sembollerin mitlerin dili olduğu, çoğu zaman mitlerle iç içe olduğu” gerçeğini belirteyim. Simgelerin arkasındaki gerçeklikler ve sembollerin dilleri iyi anlaşıldığında mitlerin de etkin bir şekilde kavranacağı göz ardı edilemez bir olgudur. Bu yüzden bazı mitoloji uzmanlarınca simgebilim mitolojinin temel gereklerinden biri olarak kabul edilir. Bir bakıma simgeler, birtakım şifreleri de barındıran semboller oluşum aşamasındaki evrenin manzarasını, aşamalarını gösteren unsurlardır. Mitik bir kısım ögelerde de semboller ve şifreler birbirinden ayrılamayacak derecede iç içedir.

Olağan dışı, fizik ötesi, öteki alemlere ait rivayetlerden oluşan mitolojilerin ana temaları yaratılışla ilgili gelişmelerdir. Mitlerin ana temaları, daha çok sembolik tiplemeler, fizik ötesi aleme ait simgesel ögelerdir. Mitolojide kahramanlar bu dünyaya ait ögeler de olsalar nitelikleri fizik ötesi dünyaya aittir.

Genel tanımlamalarda ve birtakım sözlüklerdeki açıklamalarda mitoloji: “Hayalî, olan, gerçek dışı ve bütünüyle efsane olan gelişmeler”dir şeklinde ifadelerine de rastlanır. Ancak mitolojinin; “göksel, fizik ötesi evrene ait, dokunulmayan, ancak metafizik evrenin algılanabilen hikayesi ve gelişmeleri olarak kabul edilmelidir. Bu değerlerin çok önemli bir kısmı mitolojide son derece etkin ve alabildiğine zengin sembollerle ifade edilir. Mitolojide zaman ve mekan kavramları yer almaz. Bu kavramların bulunmaması ya da belirgin olmaması mitolojik anlatının hayalî ve kurgusal atmosferini son derece genişletir, onu daha gizemli ve daha çekici olarak yansıtır.

Örneğin: Îzed Mihr: Tanrı Mihr, ruhaniyyet, savaşçılık ve bereket dağıtan sembol tanrı olarak büyük bir güç kazanmıştır. Halkın bu inançlarının üst tabakalara etkisi Zerdüşt inanışında ve ondan sonralarda da görülmektedir.

-Çalışmanızın adı “Fars Mitoloji Sözlüğü” olmasına rağmen, ona büyük oranda etimolojik bir değer de yüklemişsiniz. Bu yanıyla sözlüğünüzü “köken bilgisi sözlüğü” olarak da okumak mümkün. Bu bağlamda mitoloji ve dil ilişkisine nasıl baktığınızı öğrenebilir miyiz?

- İran dilleri en eski devirlerden günümüze birbirinden farklı dinler, kültürler ve geleneklerin etkisinde kalarak değişim ve gelişim aşamalarından geçmiştir. Eldeki belgeler; alfabe, dilbilgisi kuralları ve içerik ba­kımından İran dillerini, “Eski İran Dilleri”, “Orta İran Dilleri” ve “Yeni İran Dilleri” gibi birbirinden farklı üç devreye ayırma imkanı vermek­tedir. Bu süreçte birçok sözcük birçok etkenle zamanla değişim geçirmiştir. Kelimeler, kavramlar, ifadeler farklı etkileşimlerle farklı şekiller almışlardır. Bu tarihsel gerçeği göz önünde bulundurarak kelimeler ve kavramların zaman yolculuğundaki şekil ve anlam farklılaşımını da izleyerek her kavramın eski, orta ve yeni dildeki şekillerini ve bunların anlamlarıyla neleri sembolize ettiklerini de vermeği son derece yararlı gördük.

Bir başka açıdan mitoloji; “bir milletin ya da bir toplumun ilk ve manevi tarihi”dir. Bu yüzden de o toplumun ya da milletin diliyle uyum içerisindedir. Bu kuramdan da dil ve mitoloji, birlikte ortak bir işleve sahip olarak edebî metinler çerçevesinde çok uzak geçmişlere ait gerçekleri ve o gerçekler etrafında oluşturulmuş mitolojik değerleri sonraki kuşaklara aktarır. Mitolojik anlatımlarda kullanılan dil de sembolik ve alabildiğine gizemlidir.

İranlıların ırkdaşları olan Hintlilerin rivayetlerinde sözün büyüleyici bir etkisi vardır. Söz bu gücüyle düşünceyi eyleme dönüştürme özelliğine sahiptir. “Mantra” adı verilen bu büyülü güç, Vedalar’da ve Hint edebiyatında kutsanmakta, kutsal sözleri simgelemekte, söz ile büyü yapılması da buradan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden “söz”, her şeydir. Yine Hint rivayetlerinde ilk insan örneği ve aynı zamanda İranlıların ilk ataları Keyûmers gibi özellikler taşıyan insan, her varlığın adını söylemekte, insanlara öğretmekte, böylece ilk dili ortaya çıkarmaktadır. Bu ilk ve son dil de bütün dillerin kaynağıdır. Hint rivayetlerine göre bu dilden ilk türeyen Sanskrit Dili’dir.

-Hocam, sözlüğünüze bakarak özellikle Fars ve Farsça kaynaklı çalışmalarınızın burada kalmayacağını, daha ileri boyutlara taşınacağını bir okur örgörüsü olarak iletmek istiyorum. “Nimet Yıldırım, şimdi hangi büyük projelerin izinde yürüyor? diye sorsam, ne dersiniz?

- Son derece haklısınız. Bu yolda daha ileri menzillere yürümemek mümkün değil. Bir sevda bu. Elbette genişleyerek derinleşerek devam edecek bu çalışmalar. Şu anda devam eden çalışmalarım şunlar:

İran millî şairi, Fars edebiyatında bütün dönemlerinin en büyük söz ustalarından Firdevsî’nin Şahnâme’si yeniden düzenlenen şekliyle, daha önce yayınlanmamış 5.000 dizesinin tarafımdan yapılan tashih ve tekmil, Firdevsî ve Şahnâme ile ilgili kaleme aldığım bir girişle birlikte Kabalcı Yayınları arasında çıkmak üzere.

Açıklamalar ve notlarla Türkçeye çevirdiğim yine Kabalcı Yayanevi’nde baskıya hazırlanan Ardavirafname (Cennet, A’raf ve Cehennem). Bazı araştırmacılarca ünlü İtalyan şair Dante XE "Dante"’nin, İlahi Komedya> XE "İlahi Komedya"/La Divina Commedia> XE "La Divina Commedia" adlı eserini kaleme alırken yararlanmış olduğu ifade edilen bu eser; J. A. Pope (Londra 1816) ve XE "J. A. Pope" Martin Haug (London 1866), XE "Martin Haug" tarafından İngilizce’ye; M. A. Barthélemy (Paris 1887) XE "M. A. Barthélemy"  ve Philippe Gignoux XE "Philippe Gignoux" (Tahran-Paris 1984) tarafından Fransızca’ya aktarılarak yayınlanmış, Mazeist edebiyatın en önemli kaynaklarından biridir. Ülkemizde ilk kez yayınlanacaktır. 

İran Edebiyatı (İslâm Öncesi). İslâm öncesi dönem İran Dilleri, edebiyatları, kültürel, bilimsel ve edebi birikimini Türk okuruna derli toplu bir biçimde aktaracak olan bu çalışma da yine alanında ilk olacaktır. (yaklaşık 500 sayfa hacmindeki bu çalışma son okuma aşamasındadır).

Kabalcı Yayanevi tarafından benim de katkılarımla yeniden düzenlenerek yayınlanan ancak 25.000 beyitlik kısmını kapsayan Şahnâme çevirisinin kalan ve şimdiye kadar çevrilmemiş 28.000-30.000 beytinin son yıllarda alanında otoriter bilim adamlarınca yayınlanan versiyonları da değerlendirilerek Türkçe’ye aktarılması. (Çeviri aşamasında)

İran Mitolojisi, Mitoloji, İran mitolojisinin kökenleri, oluşum evreleri, kahramanlık anlatıları, diğer mitolojilerle etkileşimi, İran mitolojisinin edebiyat üzerindeki yoğun etkisi ve örnekleri. İran mitolojisinin temel ögeleri gibi ana bölümlere yer veren kapsamlı bir çalışma.  (yaklaşık 600 sayfa hacmindeki bu çalışma da son okuma aşamasındadır).

Efendim. Fars Mitolojisi Sözlüğü’ne göstermiş olduğunuz yakın ilgi ve edebiyat çevrelerine tanıtımı için yapacağınız bu katkıdan dolayı sizlere ve derginiz çalışanlarına teşekkür ederim. Bu arada Fars Mitolojisi Sözlüğü ve diğer çalışmalarımın okurlarına ulaşmasını sağlayan Kabalcı Yayınevi’ne, sayın Mustafa Küpüşoğlu ve ekibine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

(Prof Dr. Nimet YILDIRIM; Atatürk Üniversitesi; Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)

ÖMER

Türk yazar, eleştirmen İlk ve orta öğrenimini Yozgat'ta tamamladı. Ankara Meslek Yüksekokulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü'nü bitirdi.

Diğer Yazıları