Menu
İKİ BİN YEDİ'DE ÖYKÜ
Öykü • İKİ BİN YEDİ'DE ÖYKÜ

İKİ BİN YEDİ'DE ÖYKÜ

Öykü 2007’de de tam yol ileri...
Ya öyküde taşlar yerine oturuyor ya da “büyük yükseliş” tezleri karşılığını bulmadığından artık “öykü patladı” türünden haberlere pek rastlamıyoruz. Gerçi ilgili haberler de edebî değil medyatik haberlerdi. Ağrı dağı’nın eteklerindeki bir kümeste ölen birkaç tavuğu naklen yayınlarak, kuş gribi faciâsını(!) dünya kamuoyuna taşıyan güzide medyamızın “habercilik” mantığı sanat, edebiyat sözkonusu olunca da farklı işlemiyordu. Tıpkı bunun gibi öykünün “haber” destekli patlaması patladığı yer ve zamanla sınırlı kaldı.

Sağlam kaynaklara yaslanarak son 117 yıldır dingin ve istikrarlı bir yürüyüş sergileyen yerli öykücülüğün gerek sayısal gerek edebi gerekse sadece edebiyata mahsus araçları kullanarak sürdürdüğü varolma çabası “patlama” rivayetlerini tek başına geçersiz kılmaya yetiyordu aslında. Örneğin 1923’te 11, 1933 ve 1938’de 12, 1939’da 11, 1943’te 13, 1944’te 12, 1946’da 13 öykü kitabının yayınlanmasını bir kenarda tutarsak 1890’dan 1951’e kadar yayınlanan öykü kitabı sayısı tek, 1951-1998 arısı çift ve ancak 1988’den itibaren üç haneli (100’lü) rakamlara erişebilmişti. Bunu şöyle okuyabiliriz: Edebi kamu, öykücülüğümüze sınırlı sayıdaki öykücüler ve onların sınırlı sayıdaki kitapları üstünden belki bir yüzyıl daha değişmeyecek yüksek çıta seviyesini yıllar öncesinden belirlemişti. Üstelik bu belirlemeye mahsus nitel ve nicel verilerle bir yerli öykü sosyolojisi yapılabilir durumdaydı. Eğer bir konunun sosyolojik olarak çerçevesi çizilebiliyorsa orada bir olağanüstülükten ya da belirsizlikten söz edilemezdi. Öykücülerin eğitim düzeyleri, yazarlık dışındaki uğraşları, erkek ve kadın öykücü sayıları, öykülerdeki zaman, mekan ve konular, öykü kitaplarının yayınlandığı yerler, öykülerin yer alıdkları dergiler bugün de istenildiğinde rahatça belirlenebilmektedir.

Bu olumlu tablodaki tek problem öykü ortamına yeni girmiş öykücülerle ilgili eleştiri ve değerlendirmelerin daha az yapılmasıydı. Tahsin Yücel’in 1954’ten, 2005’e, Ferit Edgü’nün 1959’dan 2007’ye, Tarık Dursun K.’nın 1945’ten 2004’e, Selim İleri’nin 1968’den 2006’ya, Mustafa Kutlu’nun 1970’ten 2007’ye kadar öykü kitabı yayınlamış olmaları, ve doğal olarak bu ve diğer ustaların eski ve yeni öykü kitaplarıyla yaklaşık yarım asırdır öykü ortamının konusu olmaları sonucunu getirirken, öykü eleştirisinin “belirli isimler” etrafında sürdürüldüğü kanısının doğmasına da neden olmuştu. Ancak son on yıldır öykü adına yapılan etkinliklerle ve ancak öykü türüne nasip olabilen uzun soluklu dergi çalışmalarıyla, yerel etkinlikler ve öykü atölyeleri üstünden öykücünün öykücüye doğrudan sahip çıkmasıyla söz konusu problemin alt düzeye inmesi sağlanabilmiştir.
Nitekim, maruf isimler dışında, son yirmi yılın öykücülerinden Ayfer Tunç, Hüseyin Su, Nalan Barbarosoğlu, Nazan Bekiroğlu, Cemil Kavukçu, Cemal Şakar, Özcan Karabulut, Jale Sancak, Mairo Levi, Murat Gülsoy, Müge İplikçi, Yekta Kopan, Jaklin Çelik, Necip Tosun, Şebnem İşigüzel, Yeşim Eyüboğlu, Sibel Eraslan, Yücel Balku, Özen Yula, Sibel K. Türker ve daha bir çok öykücü üstüne yeterli sayılabilecek oranda eleştiri, degerlendirme yazıları yazılmıştır. Buna rağmen başka isimler zikredilerek problemin hala sürdüğüne ilişkin kimi şikayetleri tümüyle ortadan kaldırmak olası değildir. Kaldı ki, öyküde eleştiri eksikliğiyle asıl kendi öykülerinin tanınması ve anlaşılması adına önemli şeylerin yapılmadığını ya da yapılanların yeterli olmadığını söyleyenler hep olacaktır.

Biz, öyücülüğümüzün son yıl değerlendirmelerinde ustalardan çok öykü ortamına yeni girmiş yazarlara ağırlıklı olarak yer verilmesinin yukarıda belirttiğimiz problemin aşılması için de uygun bir yöntem olacağı kanısındayız.

2007’nin öykücüleri ve öykü kitapları:
2007 yılında toplam 95 öykü kitabı yayınlandı(*).
Mustafa Kutlu 17., Ferit Edgü 13., Cemil Kavukçu 12., Sadık Yalsızuçanlar 11., Necati Tosuner 9., Şevket Bulut 8., Ali Balkız 7. Ve 8., Murathan Mungan 7., Nilüfer Açıklan 5. ve 6., Duran Çetin 5., Zeynep Avcı 4. ve 5., Kamil Yeşil, Tarık Sipahi, M. Nihal Özüm, Yekta Kopan, Erhan Pınarbaşı, Hüzeyme Yeşim Koçak, Behçet Çelik 4., Sibel K. Türker, Doğan Soydan, Hamdi Özyurt, Abdullah Harmancı, Tuğrul Çakar 3., Hüseyin Yurttaş, Haldun Ural, Ertuğ Uçar, Teoman Ceyhun Emre, Mehmet Taşdemir, Fatih Özgüven, Nusret Özcan, Yiğit Okur, Harun Mutluay, Sezgin Kaymaz, Deniz Kavukçuğoğlu, Emir Kalkan, Celal İlhan, , Merih Günay, İlhan Durusel, Oğuz Dinç, Fahrettin Çiloğlu, İsa Çelik, Muhammet Çakıral, Refik Algan 2., Kemal Gündüzalp 1. ve 2. kitaplarını yayınladılar.

Bu sayılardan bakıldığında, öykü ustalarının öykü yarışından kopmadıkları, bilakis yeni kitaplarıyla kendilerinden sonra gelenlere örnek olmaya devam ettikleri görülebilmektedir. Özellikle 13. öykü kitabını yayınlanan Ferit Edgü’nün 48, 17. Öykü kitabını yayınlayan Mustafa Kutlu’nun 37 yıldır öyküde ısrar edişlerinin kutlanması ve teşekkürle karşılanması gerekir.
95 öykü kitabının 30’u kadın öykücülerimize aittir. Yine 95 kitabın 46’sı ilk kitaptır ve bunun da 23’ü yeni kadın yazarlarımızın kaleminden çıkmıştır. 46 yeni öykücümüzün isimleri şöyledir: Aliye Akan, Berat Alanyalı, Figen Alkaç, Ali Rıza Arıcan, Mustafa Atmaca, Kadir Aydemir, İlker Balkan, Nurhayat Bezgin, Emine Ceylan, Kadir Çalışıcı, Ayşe Çekiç Yamaç, Nurettin Durman, Tuncer Erdem, Kemal Gündüzalp, Nevzat Güngör, Bünyamin Hazar, Alev İnan, Hakan İşcen, Hasan Kallimci, Eşref Karadağ, İlker Karakaş, Cemal Kılınç, Osman Koca, Zafer Köse, Melis Kutlu, Ayşe Küçükkurt, Naciye Makal, İlkay Noylan, Esra Odman, Birgül Oğuz, Hayrettin Orhanoğlu, Funda Özsoy Erdoğan, İskender Pala, Alper Sezener, Hüseyin Sorgun, Sibel Şahin, Seray Şahiner, Ozan Şiyve Çağım, Sevil Tepe, Feryal Tilmaç, Menekşe Toprak, Dilek Yazar, Reşan Yıldırım, Reyhan Yıldırım, Mehtap Yılmaz ve Şeref Yılmaz.

Yeni öykücülerden ve öykü kitaplarından şunların altını da özellikle çizmeliyiz: Kadir Aydemir: Aşksız Gölgeler, Nurettin Durman: Mektebin Bacaları, Bünyamin Hazar: Şekilsiz Korku, Hakan İşcen: Yaratıcı Yazarlık Kursu, İlker Karakaş: Hennoz, Melis Kutlu: Fransızca Bilen Atkı, İlker Noylan: Dokunuşlar, Seray Şahiner: Gelin Başı, Feryal Tilmaç: Mevt Tek Hecelik Uyku, Menekşe Toprak: Valizdeki Mektup, Ozan Çağım Şiyve: Göçebe.

2007’nin son günlerinde Kabalcı Yayınları arasından çıkagelen Orhan Şaik Gökyay’ın Dedem Korkudun Kitabı’nın “yılın öykü kitabı” olarak görülebileceğini de belirtelim. Çünkü Türk öykücülüğü bu kitapla, diğer türlere nasip olmayan, tüm unsurlarıyla öz ve asil olan bir kaynağa eksiksiz olarak yeniden kavuştu. 1938’de yayınlanan, 1973’te ve 2004’te yeni basımları yapılan Dedem Korkudun Kitabı, 1391 sayfa tutan hikayeleri, tarihi, coğrafyası, kişileri, dili ve uslubu, motifleri ve töreleri, farklı rivayetleri ve ekleriyle, her öykücüye, öz kültüründen beslenen bir gururla “ben Dedem Korkudun cübbesinden çıktım” derirtecek türden, yogun bir emeğin, derin bir tecessüsün ürünüdür.

10 yeni öykü kitabı üstüne genel değerlendirme:
1-Kemal Gündüzalp, 2007’de iki öykü kitabıyla öykü ortamına yer aldı. Ocak 2007’de yayınlanan İlkyaz Şakası’nı, Gizli Konuşma, Ölü, Bakire ve Dokuz Çocuk Annesi, Soyut Bir Öykü / 1 Ayrılık Öncesi, Soyut Bir Öykü / 2 Ayrılık Sonrası, Hadi Sen Git Artık, İçli Bir Ezgi, Adını Sen Koy, Yitikler Defteri, İlkyaz Şakası, Yıldız Kayması, Ölüler Konuşmuyor Semiha, Eski Mezunlar, Yanılsama / ‘Oğul Acısı’, On Numaralı Oda, Düş/üş/lerle Yaşayan adlı 15, Nisan 2007’de yayınlanan Ötekiler’ini, I/ Düş Ötesi Sevgiler: Rüya Kızı, Parçalanmış Düş, Düş-Ötesi Bir Sevgi, Kal Benimle, Aşk Kapıyı Çalınca, Kırılgan Bir Şarkı, Küçük Kızın Sevdası, II / Aşktan da Üstün: Yitik Sütanne, Kutsal Anne, Siyah Mercedes’in Sahibi, Bir Erkeği Yaşamak, Zindan Yalnızlığı, Eskimeyen Yol Arkadaşları, Yeryüzü ile Gökyüzü adlı 14 öyküden oluşturan Gündüzalp, “soyut” tanımlamalı öykülerinde bile klasik tarza bağlı kalmış. Çoğunluğu Ankara mekanlı olan öykülerinde, çocukluk ve ilkgençlik anılarından beslenerek kentin voraşlarında hayatın sürpizlerine karşı onca dikkatli görünmelerine rağmen, bitimsiz umutları, yeni hayat arzuları yüzünden anlık savrulmaları yaşayan orta halli insanları öykülemiş. Anlatıcı ile yazar arasındaki mesafeyi çok kısa tutan Gündüzalp, gençlik özlemlerini, düşüncelerini -özellikle de devrimci romantizmini- olaylara yedirerek ötekileştirmekte güçlük çekmekle kalmamış, yazarlara yaptığı göndermelerle, onların eserleriyle ilgili çağrışımlarla öykülerin doğal akışını da biraz sekteye uğratmış. Bu yüzden olsa gerek, kimi öykülerini “kendi” yargılarıyla, hayata mahsus temennileriyle bitirmiş.

2-İlk öykü kitabı Pabuçlarımın Yazarı’nı 2004’te yayınlayan Merih Günay, 2007’de ikinci öykü kitabı Martıların Düğünü’nü okurlarıyla buluşturdu. İlk kitabındaki öyküleriyle “tehlikeli” bir öykücü olduğunu göstermişti Günay; bir öyküsünde başkasının hayatına mal olan bir olayı ti’ye alarak, görünendeki görünmeyeni ironik bir dille anlatırken, bir sonraki öyküde hayatı hayat kılan erişilmesi, duyulması, yaşanması zor hüzünleri bir telkari ustasının maharetiyle işlemişti. İşte bu ele avuca sığmaz öykücü zekasıyla okurun kendisini sabit yere konumlandırmasını zorlaştırmış, yeraltı edebiyatının araçlarıyla klasik bir öykücülük yaparken nihilizmle teslimiyet arasındaki anlık gel-gitleriyle ezber bozmuştu. İkinci kitabı Martıların Düğünü’nünde ise beş bölümlü tek bir “hikâye” anlatmış. Evet hikâye anlatmış ve kitabın kapağında “öykü” yazması bu sonucu değiştirmemiş. Belki yarım bir roman, tamamlanmamış bir tahkiye demek daha doğru olur. Ama öykü değil. Pabuçlarımın Yazarı’ndaki nihilizm ve ironik bakış bu kitapta da hakim fakat tahkiye yoğunluğu bir öykünün taşıyabileceğinden cok ancak bir romanın taşıyabileceği nitelikte oluşturulduğu için ilk kitaptakine göre sentaksı da farklılaşmış.

3-Berat Alanyalı’nın, öykü üstüne yaptığı atölye çalışmalarıyla pekişmiş bir edebi birikim sonucunda gün yüzüne çıkardığı ilk öyküler toplamı Tin Kovuğu, 22 öyküden oluşuyor. Küller ve Lavabo, Altın Dişli Pakize, Duvara Karşı Balık Kız, Pim, Düşten Kanatlar, Eskidik, Sessizlikte, Bütün Kara Parçalarında, Gökyüzü Gibi, Kayıp, Gitmek, Gazi, Bana Keman Çal, Yol Arkadaşı, Üvey, Aşkların Eski Tadı Yok, Son Yolcuyu Beklerken, Yaşama Emreden Sözler, O Eski Oyun, Saklı Bilgi, Kapalı perde ve Tin Kovukları. Aslında “Öykülerden Önce Tanışma Niyetine” başlıklı sunuş yazısıyla başlamış Alanyalı’nın öyküleri; bu sunuş da dahil olmak üzere hayatın orta yerinden yazdığı (Altın Dişli Pakize, Düşten Kanatlar, Bütün Kara Parçalarında vb.) öykülerdeki dil tadı yazarın iyi öyküleme gayretini göstermeye yetmiş. Örneğin, “Nemli bez, sıcak ütü, annem. Radyoda cızırdayan maç: Odama kaçtım. Coğrafyadan çakacağım” cümlelerindeki gibi dil gücüyle var kıldığı sahici imgelerle anlatımına zihinsel yeni katmanlar eklemekle kalmamış, onlara sinematografik bir boyut da kazandırmış.

4-Divan edebiyatı üstüne çalışmalarıyla tanınan, daha doğrusu modern okuma tarzıyla divan edebiyatını yeni kuşaklara sevdiren İskender Pala, öykülerini Aşkname adlı kitabında topladı. Kitapta yer alan Şehnaz Beste, Denizler Boyunca Aşk, Aşk ve Şiir, Yollarda adlı 4 öyküsünde de divan edebiyatı “hoca”lığından edindiği bilgileri hazır malzemeler olarak kullanmış. Fakat, öykünün hazır malzeme kullanımından öte bir yaratma (ibda etme) eylemi olduğunu nasılsa unutarak, dört öyküsünde de büyük oranda spekülasyona düşmüş. Daha açık bir söyleyişle, İskender Pala öykü yaratıcısı değil, öykü spekülatörü olmuş.

5-Funda Özsoy Erdoğan, Turuncu, Aşk Mektupları, Ah Kader, Karşılaşma, Sana Yazdığım Bir Mektup Olsam, Krizantem İçimde Bir Yaradır, Annem ve Diğer Kadın, İnce Ayar, Deniz’e Güzelleme, Körebe, Demli Çay, Bir Günün Sonunda Arzu, Sefil adlı 13 öyküsünü Sana Yadığım Bir Mektup Olsam adıyla kitaplaştırdı. Erdoğan, ilk öyküsü Turuncu’yu “Ne kadar hüzünlü bir gün! Bu puslu, kasvetli, gökten kurumların yadığı dondurucu şubat günü cenazeden geliyor.” cümleleriyle başlatmakla aslında okura karşı bir-sıfır yenik başlamış öyküleme serüvenine. Neyse ki sonraki öykülerinde, yazarın, durumun ilan zaptiyesi değil, durumun anlatıcısı olduğunu farkederek önemli bir yanlıştan kurtulmuş. Öykü içinde öykü kurmayı, zaman ayrımlı anlatımı, öyküyü ikili, üçlü bakış açısıyla vermeyi, kurmaca içinde dış metin kullanmayı, yazar ve yazma sorunsalını iç içe sunmayı da çok sevmiş Erdoğan. Gerek tema, gerekse teknik olarak bunların hiçbirisi yeni değil. Yine de bunlar Erdoğan’ın yazma eylemini önemsediğini, edebiyat ve öykü uğraşısını öncesi ve sonrasıyla dert edindiği göstermekle, onun bu istikameti izlediği sürece öyküde kalıcı şeyler yapabileceğini iyi hissettirmiş.

6-Mehtap Yılmaz, Dicle Sızı’sı adlı kitabıyla öykü ortamında yer aldı. Kitaptaki, Eksilerek Yaşamak, Ölemiyorum, Gitme, Döngü, Aşıklar Erken Ölür, Çilenin Yükleminde, Müntehir, Son Emir, Tutsaklar, Düş Kapanı ve Bile Bile Tutsaklık adlı 11 öykü daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış. Bununla, öykücünün öykülerine karşı güven duyması gerektiğini gösterdiği kadar, artık bir öykücünün öykü ortamında yer alabilmek için ille de dergi editörleri önünde ceket iliklemek zorunda olmadığını da göstermiş. Yılmaz, kelimenin tam anlamıyla “doğu öyküleri” yazmış. Ancak öykülerinin doğunun ve doğuculuğun son zamanlarda prim yapmasıyla bir ilgisi yok. O, bölgenin katı gerçekliğiyle gün be gün iç içiçe yaşayan bir yazar olarak öykülerini bireysel savrulmuşluklar üstüne kurarak korku, umutusuzluk ve yoksulluk nedeniyle artan toplumsal çürümenin kaygı verici boyutlarını göstermeyi hedeflemiş. Tiner düşkünlüğünü, terönün nesnesi olmayı, evlat açısını, törelerin ölümcül kıskacını, baskılanmış duyguları bireysel gerçeklikler olarak işlerken, bunların toplamından doğan toplumsal cinnetin gizlenile gelen öznelerini öykü formu içinde, sosyolojik değil psikolojik derinlikleriyle belirlemiş.

7-Reyhan Yıldırım’ın, Bazıları Çok Üşür adı kitabı, 27 öyküden oluşmuş: Gitme Kal, Göç Yolu, Martılar Gizli Bahçeme Uğramaz Benim, Duraktaki Adam, Sümüklü Böcek, Çölde Çığlık, Kör Olayım, Buluşma, Hacı İbrahim, Ayrılık, İmroz: Baştan Başlıyorum, Kedilerimin Babası Gitmiş, Perceremin Altında da, Barut Kokusu, İkiz Kuyular Çaresizim!, Aliayla, Taşı Beyaza Ağartan Tutku, Düş Canlar, Etika-Oyun, Janis, Bir Varmış Bir Yokmuş, Beklesin, Seni Yalnız Komak Var, Besleme, Alişan, Ap.st.l, Evlilik Düşleri. Yıldırım’ın bu öyküleri, “kayıp hayat öyküye geri döndü” dedirtecek kadar hayatın içinden, hayatla ve hayat için varlık kazanmış öyküler. Arzuları, tutkuları, özlemleri, sadistlikleri, şehvetleri, buyurganlıkları, fedakarlıkları, yenilmişlikleri, iç çatışmaları, sırları, içlerini ayna kılışları, maskeleri ve tüm saflıklarıyla adamı adam, kadını kadın gibi bu öykülerin. Sevginin de sevgisizliğin de zirvelerinde dolaşmış Yıldırım, çünkü insana ve yaşanmışlıklara büyük değer vermiş. Yıldırım’ın öykü tarzı elle tutulur, dişe dokunur temaları zorunlu kılmış sanki, bu nedenle adı üstünde “kısa” olan öyküyü daha da kısalttığında, ses ve aura olarak kasılıvermiş kısa-kısaları.

8-Emine Ceylan’ın Kış Yolculuğu’nda Mısır Tarlası, Kıyıda, Bay K., Şantiye, Kış Yoculuğu, Aşk Arayışı, Kurban, Bir Hikaye adlı 8 öykü yer alıyor. Di’li geçmiş ve şimdiki zamanı içeren öykülerinde Ceylan, adeta bir mühendis mantığıyla tüm hareketleri, değişimleri ölçülü, biçili, dakik, süredizimli bir evren kurmuş. “Bir gökgürültüsünün ardından tekrar bastıran yağmur camları dövmeye başlamıştı. Karşı pencerede oturan kadınla çocuk gözlerini ayırmadan pencereye bakıyorlardı şimdi. Yan taraftaki adam ise dirseklerini dizlerine dayamış sıkıntılı sıkıntılı oturuyordu. Az sonra Şükran hanımın çağırmasıyla içeriye girdi.” cümlelerindeki gibi dur darak bilmeyeyen bir yeknesaklık öykülerin ortak özelliği... Doğal olarak bu yeknesak yapıda dil de köşleli metal bir kütle gibi durmuş; dilbisi açısından hatasız ama ağır, yorucu, ince zekadan nasipsiz, insani sıcaklıktan uzak bir dil.

9-Pepe, Meleğin Gözü, Uzak, Unutma Beni, Kaybolan, Fasulyenin Bildiği, Enisse, Dua, Minik Pembe, Baba ve Oğul, Leke adlı öykülerden oluşmuş Birgül Oğuz’un ödüllü kitabı Fasulyenin Bildiği. Tek iddiası öykü olmaktan ibaret olan o öyküleri genç bir anne çocuğuna anlatmış, ya da annesin gündelik ev işlerine dalıp yalnız bıraktığı çocuk kendine... Ama sonuç değişmemiş: Güzel anlatılan, güzel dinlenmiş. Oğuz’un öykülerini okurken, merhum şair Nazir Akalın’ın bir yazı başlığı aklıma takılıp kaldı: “Birazcık Hayal Kursan.” Oğuz, bu öyküleriyle birazcık değil fazlasıyla hayat içinde bir hayal, hayal içinde bir hayat kurmuş. Çokça başvurduğu sözcük, diyaloğ tekrarları bile bir tekrar gibi durmamış, dili yeniden üreten etkin bir araca dönüşmüş. Kimi söyleyişleri de var ki, (Örneğin, “Kaldır önümden şu pırayasayı Nurten.”) onları kupkuru hayatı sımsıcak bir kahkahayla ısıtmaları için hediye etmiş sanki okura. Birgül Oğuz, öykü dünyamıza ışıklı bir kapıdan girmiş, “Hikayeler hep güzeldir,” dedi başka biri, “dinleyecek biri kaldıysa tabii” diyecek kadar da bilince açılan bir kapıdan.

10- Figen Alkaç’ın Bela Davulları, Uykusu Yarıda Kesilmiş Karanlık, Fenalığa Az Yabancı, Uzaklaştıkca Vakti Adımlarla İlerleyen, Bir Gülümsemedir Aldı, Şans Dileyen Düşmenin Ta Kendisi, Kimin Konuştuğunu Söylemeyen Her Şey Yolunda Değillik, Elleri Öldürülmüş Kavanoz Kapakları, Minnetsiz Bakış O Yüzden, Korkan Köşe Başı Mübareğin Evladı, Ayağını Kaldırımla Tamamlayan Adam, Göz Eskisi Bir Güne Mektup 1, Göz Eskisi Bir Güne Mektup 2, Göz Eskisi Bir Güne Mektup 3 adlı 13 öyküyü içeriyor. Alkaç’ın farklı bir öyküleme çabası içinde oluşu daha öykülerinin adlarında belirginleşmiş. “Farklı öyküleme” çabası tam da öykünün ‘özel dilinden ve yapısından bağımsızlaştırılarak anlatılamaz ve özetlenemez olan tür’ tanımına denk düşerken, yazar eline dilden başka bir araç da almamış. Aslında Alkaç’ın öyküleri teknik olarak klasik ama diyalogların büyük bir bölümüne sıfat ve eylem değeri olarak ikili bir işlev yüklendiği, diğer bir söyleyişle nev-icâd bir sentaks geliştirdiği için öyküleri de ilk bakışta modern bir görünüme bürünmüş. Alkaç’ın sentaksı dilsel yaratıcılık, öyküsel inşaa, çok boyutlu anlatıma uygunluk açısından tutarlı ve biricik ancak son derece de riskli bir sentaks. Çünkü, en küçük bir dil hatasının hemen sırıtmasına yol açabileceği gibi, kısa sürede mübtezel oluvermesi de mümkün. Kısaca Alkaç, bıçak sırtında durarak yazmış öykülerini, şimdilik güzel de olmuş.

2007’de öykü kitabı yayınlayan yayınevleri:
Agora, Alef, Altın Bilek, Anfora, Aralık, ArtusKitap, Beka, Bilgi, Ceylan, Cinius, Dergah, DoğanKitap, Dolunay, Düş, Hayal, Hayat, Heyemola, İletişim, İlke, İlya, İstiklal, Kırmızı, KülSanat, Nesil, Norgunk, Notos, Okuyanus, Plato, Resital, Selis, SiyahBeyaz, Sütun, Şule, Umay, Yakamoz ve Yirmidört yayınevleri 1’er, Aya, BizArtı, Havuz, Çitlenbik, Ebabil, Everest, İstanbul, Kanat, Kapı, Metis, RomantikKitap ve Varlık yayınevleri 2’şer, Evrensel ve Kanguru yayınevlerin 3’er, Mevsimsiz, Ötüken, Ürün, YitikÜlke, Sel ve YK yayınevleri 4’er, Can yayınevi ise 5 öykü kitabı yayınladılar; bu yayınların 1’i İzmir, 18’i Ankara ve 76’sı istanbul’da gerçekleşti.

Öykücüler üstüne kitaplar, öykü antolojileri ve vefatlar:
-Faik Baysal ve Hikayeciliği, Ülkü Gürsoy, Akçağ Yay., Ankara,
-Leyla Erbil’de Etik ve Estetik, Haz.: Süha Oğuzertem, Kanat Yay., İstanbul,
-Selim İleri Kitabı - Şimdi Seni Konuşuyorduk, Haz.: Handan İnci, Doğan Kitap, İstanbul,
-Bir Cihan Kaynanası: Nahit Sırrı Örik, Bahriye Çeri, Hece Yay., Ankara,
-Yazgıya Başkandıran Yazar Necati Tosuner, Tülin Arseven, Salkımsöğüt Yay., Ankara.
-Haziran’dan Kasım’a Selçuk Baran’dan Kalanlar: Günlükler, Mektuplar, Yayımlanmamış Yazılar, Eos Yay., İstanbul.
-Can Öykü Antolojisi -90 Yazar 90 Öykü-, Haz.: Faruk Duman, Can Yay., İstanbul.
-Öykünün Şimdiki Zamanı: Bugünün Ustaları, Haz.: Semih Gümüş, Notos Yay., İstanbul
-Şair ve Romancı Nabizade Nazım, Himmet Uç, Kitabevi Yay., İstanbul
-Öykücü Nusret Özcan ve Erhan Bener vefat etti.

Diğer etkinlikler ve yayınlar:
Bu yıl, Selim İleri’nin 40. sanat yılıydı. Bu vesileyle, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’yle, Mimar Sinan, İstanbul, Boğaziçi ve Eğe üniversitelerinde, yazarın edebiyatımızdaki yerine yakışan etkinlikler yapıldı.
Öykücü Berat Alanyalı ile Reyhan Yıldırım’ın yılın büyük bir bölümünde 24 öykücü üstüne gerçekleştirdikleri “Öykülü Perşembe” etkinlikleri öykü severlerce beğeniyle izlendi.
Nazan Bekiroğlu’nun Nun Masalları yeni prestij baskısıyla (Timaş) ve yazarı tarafından imzanalarak okurlara sunuldu.
Gerçek bir öykü emekçisi olan Göksenin Göksel ve ekibi tarafından hazırlanıp, Deniz Kültür tarafından yayınlanan “Sesli Edebiyat Öyküler ‘Ses’leniyor” adlı yapım ilgiyle karşılandı. Bu çalışmada 20 CD içinde, Dedem Korkut’un ve 1860-1952 yılları arasında doğmuş 100 öykücünün 100 öyküsü yer aldı.

2007’de öykü dergileri:
2007’de Hece Öykü, Eşik Cini ve Notos Öykü dergileriyle Kül Öykü gazetesi yayınlarını sürdürdüler.
Hece Öykü, Öyküde Sözcük Ekonomisi, Küçürek Öykü, Öyküde Karakter Yaratmak, Öykümüzde Biçimsel Yenilikçi Arayışlar ve Öyküde Postmondern Anlatım başlıklı dosya adlarıyla öykünün yarınını da kuşatan kuramsal bir çevçeve oluştururken, Eşik Cini Günümüz Bulgar Öykücülüğü, Kadın Yazısı - Kadın Yazgısı, Çevreci Eleştiri Terimleri, Sait Faik, Selim İleri ve Yeniden Aydın Olmak dosyalarıyla gündem oluşturdu. Notos Öykü ise öyküye daha fazla yer ayırma çabası içinde, dergiye ortalama okuru çekmeye yönelik edebiyat magazinini de içeren bir yayın yürüttü. Ocak 2007’de yayına başlayan Türkiye’nin ilk aylık öykü gazetesi Kül Öykü, öykücülerle söyleşiler, öykücülerin yaşam öyküleri, öykü atölyesi, öykü belleği, öykü kütüphanesi ve polisiye öykülerden oluşan omurgasıyla öykü ortamının nabzını elinde tuttu.

2007’nin öykücüleri ve öykü kitapları
Nilüfer Açıkalın, İyiler Yalnız Gezer; Çatlak Zamanlar (BizArtı) / Aliye Akan, Sümbülün Kısa Kaçları (İstanbul) / Berat Alanyalı, Tin Kovuğu (Kanguru) / Refik Algan, Umarsız Uykucu (YKY) / Figen Alkaç, Bela Davulları (Yitik Ülke) / Ali Rıza Arıcan, Pasifik Öyküleri (Aralık) / Mustafa Atmaca, Tırata (Romantik Kitap) / Zeynep Avcı, Suskun Güneş -Bodrum Öyküleri-; Aşk Meleği (Sel) / Kadir Aydemir, Aşksız Gölgeler (Yitik Ülke) / İlker Balkan (Altın Bilek) / Ali Balkız, Giz Üstü Mektuplar; Yüzüstü Düşler (Evrensel)/ Nurhayat Bezgin, Karanlıkta Kaybolmayan (Ürün) / Şevket Bulut, Derin Kuyu (Dolunay) / Emine Ceylan, Kış Yolculuğu (Norgunk) / Tuğrul Çakar, Siyah-Beyaz Masallar (Mevsimsiz) / Muhammet Çakıral, Toprak Kokan İnsanlar (Heyemola) / Kadir Çalışıcı, Valilerin de Öyküleri Vardır (Bilgi) / Ayşe Çekiç Yamaç, Yaşamı Kırk Beş Geçe (Ceylan) / Behçet Çelik, Gün Ortasında Arzu (Kanat) / İsa Çelik, Naldöken (Vanlık) / Duran Çetin, Gözlerdeki Mutluluk (Beka) / Fahrettin Çiloğlu, Uçinmaçini (İstiklal) / Oğuz Dinç, Yalnızlığın Kırmızı İzi (Çitlembik) / Nurettin Durman, Mektebin Bacaları (İlke) / İlhan Durusel, Süslü Nesir -Selçuklular İçin Güzel Sözler- (YKY) / Ferit Edgü, Nijinski Öyküleri (Sel) / Tuncer Erdem, Denizlerimizde Rüzgar (YKY), Kaan Erkam, Madan Darla’nın Paris Yakınlarındaki Hanı; Eskici Dükkanı Gibiyim Hala Aşka İnanıyorum (Aya) / Merih Günay, Martıların Düğünü (Havuz) / Kemal Gündüzalp, İlkyaz Şakası; Ötekiler (Mevsimsiz) / Nevzat Güngör, Görünmez Adam (Evrensel) / Abdullah Harmancı, Yerlere Göklere (Ebabil) / Bünyamin Hazar, Şekilsiz Korku (Anfora) / Celal İlhan, Dokunan (Ürün) / Alev İnan, Sandığımdaki Tanrılar (İlya) / Hakan İşcen, Yatartıcı Yazarlık Kursu (Everest) / Emir Kalkan, Ha Bu Diyar (Ötüken) / Hasan Kallimci, Herkesin Bir Derdi Var (Ötüken) / Eşref Karadağ, Çıkınımdaki Azıklar (Hayal) / İlker Karakaş, Hennoz (Notos) / Cemil Kavukçu, Mimoza’da Elli Gram (Can) / Deniz Kavukçuoğlu, Komik Şeyler Yazmak (Can) / Sezgin Kaymaz, Medet (İletişim) / Cemal Kılınç, Palamar (İstanbul) / Osman Koca, Düşnane (ArtusKitap) / Hüzeyme Yeşim Koçak, Havva Hanım’ın Gamzesi (Romantik Kitap) / Yekta Kopan, Karbon Kopya (Can) / Zafer Köse, Evin Yolu (Mevsimsiz) / Melis Kutlu, Fransızca Bilen Yeşil Atkı (Kırmızı) / Mustafa Kutlu, Kapıları Açmak (Dergah) / Ayşe Küçükkurt, Sığınan Kadın Fotoğrafları (Siyah - Beyaz) / Naciye Makal, Bindim Tütün Küfesine (Umay) / Murathan Mungan, Yedi Kapılı Kırk Oda (Metis) / Harun Mutluay, Karanlığın Kadife Örtüsü (Yitik Ülke) / İlkay Noylan, Dokunuşlar (Kanguru) / Esra Odman, Gölgesi Bedenim (Havuz) / Birgül Oğuz, Fasulyenin Bildiği (Varlık) / Yiğit Okur, Tutuklanacaklar Listesi (Can) / Hayrettin Orhanoğlu, Düş Gören Defter (Ötüken) / Nusret Özcan, Bir Hüzün Yolcusu (Nesil) / Fatih Özgüven, Hiç Niyetim Yoktu (Metis) / Funda Özsoy Erdoğan, Sana Yazdığım Bir Mektup Olsam (Ötüken) / M. Nihal Özüm, Çiçekler de Konuşur (Ürün) / Hamdi Özyurt, Pencereler (Düş) / İskender Pala, Aşkname (Kapı) / Erhan Pınarbaşı, Aynadaki Kadın (Yirmidört) / Alper Sezener, Aşkın ve Ölümün Uzağında (Cinius) / Tarık Sipahi, Lacivert Kedi (Çitlembik) / Hüseyin Sorgun, Salyangoz (Everest) / Doğan Soydan, Sen Yine de Üzülme (Ürün) / Sibel Şahin, Gallu’ya Mektuplar (Plato) / Seray Şahiner, Gelin Başı (Can) / Ozan Çağım Şive, Göçebe (Yitik Ülke) / Mehmet Taşdemir, Puslu Akşamlar (Agora) / Ceyhun Emre Teoman, Bilmiş - Kebikeç (Şule) / Sevil Tepe, Zamanın Ötesinde (Hayat) / Feryal Tilmaç, Mevt Tek Hecelik Uyku (Okuyanus) / Menekşe Toprak, Valizdeki Mektup (YKY) / Necati Tosuner, Yakamoz Avına Çıkmak (Kanat) / Sibel K. Türker, Ağula (Doğan Kitap) / Ertuğ Ucar, Yalnızlığın 17 Türü (Alef) / Haldun Ural, Yağmurla Giden (Resital) / Sadık Yalsızuçanlar, Garip (Kapı) / Dilek Yazar, Noktasız (Kül Sanat) / Kamil Yeşil, Özet Yaşamaklar (Ebabil) / Reşan Yıldırım, Hayatın İçinden Sıcacık Öyküler (Yakamoz) / Reyhan Yıldırım, Bazıları Çok Üşür (Kanguru) / Mehtap Yılmaz, Dicle Sızısı (Selis) / Şeref Yılmaz, Konsolosun Köpeği (Sütun) / Hüseyin Yurttaş, Buğulu Camların Ardı (Sel).

(*)Bu yazı 20 Aralık 2007 tarihinde yazılmıştır. Aralık ayının kalan kısmında yayınlanıp, yeni yılda rafa çıkacak olarlar, bizim yayın bilgisine ancak zamanla erişebileceklerimizle birlikte 2007’de yayınlanan öykü kitabı sayısı yüzü aşabilecektir.

(EŞİK CİNİ ÖYKÜ KÜLTÜRÜ DERGİSİ, OCAK-ŞUBAT 2008)

ÖMER

Türk yazar, eleştirmen İlk ve orta öğrenimini Yozgat'ta tamamladı. Ankara Meslek Yüksekokulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü'nü bitirdi.

Diğer Yazıları