
İlk kitabınız “Birazcık Kuş Azıcık Allah”tan beri on üç yıl geçti. 2025’te beşinci kitabınız “Tüm Müdahalelere Rağmen” yayınlandı. Bu beş kitaba bir arada bakınca siz nasıl bir toplam görüyorsunuz? Öykünüzde neler değişti, neler aynı kaldı?
İlk iki kitabımı birbirine yakın görüyorum. Biçim arayışları, farklı söylem, dilin patlayıcılığı gibi temel başlıklarla ele alınabilecek iki kitap. Sonra araya giren yıllar var. Gerekli olduğunu düşünüyorum şimdi bakınca bu boşluğun çünkü epey değişti öykülerim. Anlatmanın, hikâye etmenin daha merkeze yerleştiği ama dil hassasiyetinin elden bırakılmadığı bir anlayış. Dili her zaman önemsiyordum aslında ama ilk iki kitapta dil, ezmişti biraz hikâyeyi. Şimdi mühim olan hikâyedir, ama onu estetize edilmiş bir dille anlatmaktır mesele, noktasındayım.
Sizin için bir şeyi “tahkiye edilmeye değer kılan” temel faktörler neler?
Bir okur olarak önce benim ikna olmam lazım hikâyeye. Önce aklen, sonra kalben. Bu anlatılmalıdır, bundan iyi bir hikâye olur dediğim şeyler üzerine bir hikâyeci mantığıyla düşünmeye başlıyorum. Sonra nasıl anlatılması gerektiği noktasını düşünüyorum. Aklımın ikna olduğu, anlatacak bir yol da bulduğum şeyleri söyleyecek şevki, arzuyu kalbimde de bulursam oturup yazmak kalıyor sadece geriye.
Bir öykünüzü tamamlamadan bıraktığınız ya da yazının ilk halinde kalması gerektiğini hissettiğiniz oluyor mu? Bu durumda nasıl karar veriyorsunuz “tamam” diyebilmek için?
Ben önce bir taslak yazarım. Aklımın ve kalbimin ikna odalarından çıkan şeylerle alakalı yani. Elimde bir taslak olduktan sonra bir süre yazmaya ara veririm. Bazen bir hafta, bazen iki gün, bazen bir ay. Aradan geçen bu süre bir dinlenme, demlenme süresidir. Bu süreden sonra da taslağıma devam etme arzum varsa, hâlâ içime siniyorsa oturup çalışırım. Artık eklenecek, çıkartacak bir şey kalmayana dek. Sonrası, altına imza atmak.
“Tüm Müdahalelere Rağmen” kitabınızda öyküler “Dile Gelenler” ve “Dilden Gelenler” olarak iki bölüme ayrılmış. Bu ayrım sizin için ne ifade ediyor? Hangi öykü bu sınıflandırmaya nasıl dâhil oldu?
Dile gelenler, bir hikâye olarak akıp gidenlerdi benim için. Dilden gelenlerse dil ile birlikte yükselenlerdi. Tabii her okursa farklı çağrışımlara açık olacağını da biliyordum. Öyle de oldu sanıyorum. Tabii, hikâye ve dil bağını biliyoruz. Buradaki kastım büyük oranlarda bir belirleyicilik değildi. Yani hikâyesi olanlar ve hikâyesiz ama dili hızlı olanlar gibi net bir ayrım yok burada. Yazılanlar artık okurundur, okur neyi nereye dâhil ederse öyledir.
Beş öykü kitabınız var. Roman yazmamanız “henüz” gerçekleşmemiş bir durum mu, yoksa gündeminizde hiç olmayacak mı? Niçin?
Roman yazacak sabrım da, vaktim de, takatim de yok sanıyorum.
Son on yılda öykü yazımında, yayımlanmasında, okuruyla buluşmasında neler değişti sizin gözünüzde? Dijital ortam, sosyal medya yorumları gibi dış etkenler öykü yazma biçimini etkiledi mi? Hem genel hem de sizin öykünüz bağlamında merak ediyorum.
Çok bir şeyin değiştiğini sanmıyorum. Benim tüm kitaplarım hemen hemen aynı oradan görünüyor ve kabul ediliyor veya edilmiyor. Yani, benim açımdan değişen çok bir şey yok. Sosyal medyayı çok aktif kullanan biri değilim. Önemli olan kalıcılık. Zaman, iyi ile kötüyü ayırt edecek en önemli ölçüt. Uzun yıllar sonra yazdıklarımın neye karşılık geleceği asıl mesele.
Bu soruyu sormak için erken olabilir. Yine de sormak isteriz. Neler yazıyorsunuz? Yazı masanızda neler var?
Öyküler var. Kimi bitmiş kimi yarım. Yine bir öykü dosyası olacak gibi. Giderek zorlaşıyor ama benim için yazmak. Okunacak kitapları düşündükçe elim gitmiyor yazmaya. Onun dışında cümle kurmanın giderek zor bir hâl aldığını görüyorum kendim için. Belki kısa, daha kısa metinlere dönüşecek zamanla, bilemiyorum.
1972 İstanbul doğumlu. İlk şiiri 1991 ekim ayında Türk Edebiyatı dergisi okur mektupları sayfasında yayınlandı. Pek çok dergide dergi ve gazetede yazı, şiir ve röportajlarıyla yer aldı. Sebepsiz Serçe, Taş Suya Değince, Heves ve Tövbe Gölgeliği isminde dört şiir kitabına, Kırk Gri Hırka ve Dünyanın Çekmeceleri isminde iki hikaye kitabına imza attı. Ayrıca Pierre Karton namı-ı müstearıyla Horkhaymır’dan Alzhaymır’a Türk Aydını isimli bir de mizah kitabı mevcut.