Menu
ERTAN ÖRGEN İLE SÖYLEŞİ
Söyleşi • ERTAN ÖRGEN İLE SÖYLEŞİ

ERTAN ÖRGEN İLE SÖYLEŞİ

Niçin İsmet Özel, niçin Mazot? diyerek, söyleşimize başlamak isterim.


Bu söyleşinin kitaplarım ve yazdıklarım için bir ilk olduğunu ifade etmek isterim öncelikle. Bunu ben de bu münasebetle fark ettim. İsmet Özel, Türk şiir damarının sahici adlarından birisidir. Ona borçlu olduğumuzu düşünmüşümdür hep. Böyle bir metin yazmak bir parça borcu hafifletir, büyük şaire bir teşekkür olur düşüncesi bana heyecan verdi. Niçin “Mazot”? Çünkü şairin derin bir hesaplaşmasıdır bu şiir. Onun bütün şiirlerinde bir hesap sorma tavrı vardır ve bu şiir onlardan Müslüman düşünceye geçişin aşama metinlerinden oluşuyla bir bakıma farklıdır. “Mazot”, dünyayı kasıp kavuran kendi tekerinde döndürmeye kararlı

kapitalist sistemin yakıtıdır. Şiir insanı doğal hâlinden uzaklaştırıp köleleştiren bu sistemle hesaplaşmaya gelen şairin şehre ve ağlarına itirazıdır. Ayrıca şairin kendisine yönelttiği sorular dolayısıyla Türkiye’deki sosyalist oluşumun bağımsızlık ve vatan fikrinden başka yönlere kayışının sorgulanmasını içerir. Bir dönem kritiği olduğu kadar şairin sürekli karşılığını aradığı özgürlüğe yani Müslümanlığa ve onun emniyetli var oluş fikrine yaklaşmasıdır.


Hem İsmet Özel hem de “Mazot” hakkında pek çok şair ve şiirden daha fazla yazı mesaisi yapıldı. Sizce yeteri kadar tartışıldı mı?


Evet, İsmet Özel hakkında akademik çalışmalardan sivil denemelere uzanan epeyce bir mesai söz konusudur. Bunların iki kampa dönüşmüş bakış açıları vardır. Birisi hayranlık, diğeri abartıyorsunuz mealindedir. Ancak “Mazot” hakkında çok sayıda analiz metni yoktur. Birkaç çalışma buna hasredilmiş ve önemli çıkarımlar paylaşılmıştır. Bu değerli çalışmalar elbette bana destek olmuşlardır. Yazılarda, şairin politik tavrı baskın biçimde öne çıkarıldığı için örneğin “Evet, İsyan”, “Amentü” gibi metinler daha yaygın dikkate sunulmuştur. Şaire de oradan bakılmıştır hep. Bu aslında bakanlara göre bir yer tayini demektir. Yeri gelmişken buna dair birkaç söz söylemek uygun düşer. Her şeyden önce bu dönemleştirme bakışı bir haksızlıktır. Türk şiirinde kendi inanç ve tarihine derin bir kök olarak bakan ve bunu asıl gaye gören ve yazdıklarına bu çerçeveyi yükleyen şairi, sığ ve oportünist alanlardan yargılamak tekrar edeyim bir haksızlıktır. Burayı şununla bağlayayım. “Mazot” tartışıldı ve tartışılacak ama Türkiye sosyolojisi kendi değiştirdiği yerden ona bakmaya devam edecek gibi gözükmektedir. Yer değiştirdikçe de onun durduğu alan kaybedilmiş bir mevki halinde daima toplumun kendine sormak zorunda kalacağı zor sorulardan olacaktır. Mazot tam burada durur. Güncelliğin, şehir ve dönüşüm tartışmalarının içerisinde topluma sürekli kaybettiği bir yeri olduğunu ihtar eder.


İsmet Özel'in fikirleri/hayatı ve şiiri arasında kopmaz bir bağ kurmak mümkün. Bu "imkân" Türk şiiri/şairi tarafından ne ölçüde kullanıldı veya tercih edilmedi?


Şairin hayatı bir mücadele alanı değilse kendi şiiri de olmaz. Sadece başka metinlerle oyunlara girer. İsmet Özel, durduğu yer itibarıyla bedel ödemek isteğindedir. Bunun Sosyalizm, Müslümanlık, Türklükle bağı da buradadır. Hani “bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin” deyişini hatırlayalım. Mehmet Akif’ten sonra hayatı ile şiiri arasında kuvvetli bağlar bulunan nadir şairlerden birisidir o. Türk şiiri, Nâzım Hikmet tecrübesiyle şairin kendi hayatını şiirden uzak tutma ve ideolojinin içerisinde bir kimlikle var olma çizgisine -en azından sosyalist şairler için böyle konuşabiliriz- kaymıştır. Oysa o da son şiirlerinde kendi hayat ve hatıralarını çok da sevmediği imgeye teslim etmiştir. 80 sonrası şiir çok fazla kültürel tarihe odaklanarak hayattan uzaklaşmış, 2000’ler kendi içine kapanan bir ironiye teslim olmuştur. Bütün büyük şairler hayat ve bedel ödeme üzerinden konumlanır. Hayatın dışında bir metin ancak oyunbazlıktır. Bence hayat ve şiir imkanının tam zirvesi, inanmışlıktır. Buna sahicilik de diyebiliriz.


Siz hem bir akademisyen hem de bir şairsiniz. Bu ikili kimlik "Mazot" tahlilinde bir avantaj veya dezavantaj teşkil etti mi?  


Her şeyden önce akademik yaklaşım verilerden yola çıkmalıdır. Metnin söyledikleri üzerinden konuşmak hatta söylemediklerini de neden diye sorgulamanız bir etiktir. Ancak süslü, iri, büyük laflar akademik üslup içinde olmaz. Şairliğe gelince ben, dünyanın yapay hâle getirilmiş, sahihliğini yitirmiş tarafından onun sahiciliğine kendimi açıyorum. Bu pencereden haksızlığa isyan ve öç almaya niyetli İsmet Özel şiirini anlamam ve analiz etmemde sadece kelime titizliğini ölçme imkânım olmuştur. Ha bir de imgeler, o üzerinde çok iyi düşünülmüş ve şiire mahsus bütünlüğe yedirilmiş imgeler belki bir parça sırrını vermiş olabilir. Ama şairliğimin çok esaslı bir katkısı yoktur.


Mazot "Tahlil"i İsmet Özel'in "Erbain"ini merkeze alıyor. Atıf yapılan şiirler "Erbain" merkezli. Kitapta İsmet Özel'in Erbain sonrası "nesir" birikimine kimi atıflar mevcut. Peki İsmet Özel'in Erbain sonrası şiir verimi "Mazot"un tahlilinde niçin biraz kenarda duruyor? 


Şairin, 1972’de yazdığı “Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak”, “Kanla Kirlenmiş Evrak” ve 1973’te daha açık konuştuğu “Esenlik Bildirisi” şiirleri, bir akış olarak “Amentü”ye ulaştığı çizgiyi görmemizi sağlar. Bu nedenle Erbain merkezli bir saptamayı hedefledim. Asıl “Mazot”un söyledikleri etrafında durmam zaten kitabın temelidir. Bir de ilgili kitap serisinin kendisine mahsus bir mantığı bulunması hem bir kolaylık hem de zorluk içermektedir. Metnin analizinde fazla uzağa açılmayı ortadan kaldıran çerçeveler ve buna bağlı sorular zaten bir sınırlama getirmektedir. O nedenle sonraki kitaplara göndermeler az sayıda kaldı. Bence bu da çok anlamlı oldu. Neden derseniz? Cevabı şu: Bir şairin tüm eserleri dikkatli okurların fark edeceği üzere aslında

tek bir metindir.


İsmet Özel'in en azından Erbain'deki şiirlerini okurları kolayca ezberleyebiliyordu. Uzunca bir zamandır şiir ezberlenmeyen/ezberlenemeyen bir sanat. Bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? 


İsmet Özel’de okuru hayran bırakan bir imge sağanağı vardır. Üstelik bunun şiirin bütününü kapsayan bir gelişme ile sürdüğü görülür. Atmosferi kuran bu yapı, bir haberi paylaşmak heyecanı ile ilerler. Dediğiniz bu olmalı. Erbain sonrası kolay ezberlenebilen “Kısa Pantolon…” gibi şiirler de var. Belki kastettiğiniz ironiye yaslanan ve Metin Eloğlu tarzında kelime icadına yönelen son şiirleridir.


Günümüz şiirinin ezberlenemeyen tarafına dair ise şunu düşünüyorum. Bilginin mahiyet problemi yani aşırı seküler hâle gelişi, 2000 sonrası şairleri ironinin dışına çıkartmıyor. Bu mesele, değil ezberi, şairin kendisiyle, şiirin lirizmle karşılaşmasını bile engelliyor.


Gündeminizde başka hangi konular/çalışmalar var? 


Edebi türlerin çoğuna ilişkin çalışmalar hazırladım. Ama asıl Türk şiiri benim çalışma alanım olmuştur. Belki bu konuda çok üretmedim, ancak okuma ve anlama uğraşını hiç bırakmadım. Şiir analizi konusunda önemli çalışmalar çıktı, çıkmaya devam ediyor. Ben de bu alana katkısı olmasını çok istediğim klasik bazı metinleri de kapsayan ağırlıklı olarak modern şiire yaslanan bir çalışma hazırlıyorum. İnşallah orta vadede bitirip yayınlarım. Yeni kuşak öykücüler etrafında yazdığım yazılar belli bir hacme ulaştı. Birkaç meseleyi daha kurcalarsam bir kitaba bürünecek hâle gelecektir ve bir yayın olabilecektir. Bir de üzerinde çok durduğum

birkaç metnini de yayınladığım “politik görme ve edebiyatımız” üzerine bir çalışmam var. Zannediyorum o daha kısa vadede okurla buluşur.


SUAVİ

1972 İstanbul doğumlu. İlk şiiri 1991 ekim ayında Türk Edebiyatı dergisi okur mektupları sayfasında yayınlandı. Pek çok dergide dergi ve gazetede yazı, şiir ve röportajlarıyla yer aldı. Sebepsiz Serçe, Taş Suya Değince, Heves ve Tövbe Gölgeliği isminde dört şiir kitabına, Kırk Gri Hırka ve Dünyanın Çekmeceleri isminde iki hikaye kitabına imza attı. Ayrıca Pierre Karton namı-ı müstearıyla Horkhaymır’dan Alzhaymır’a Türk Aydını isimli bir de mizah kitabı mevcut.

Daha fazla görüntüle