Üzerime yeryüzü yorgunluğu yağıyor
Çoğalan sabırla
Har olup
Meryem kokan kadınları ağırlıyorum
Dağılan sis
Sarhoş ediyor yolkıvrımlarını.
Göğsümdeki sızı siliyor
Annemin göz yaşlarını
Hiç anlamadım Allah’ım
Alnıma yazılanları
-Bağışla şaşkınlığımı
Teşekkür ederim… ‘bela’ dedim iyi ki
İlk ve son sözümü sana verdim
Hangi insan ağzıma yaklaşsa
Terk ediyorum gölgemi
Bak!Can tanesi
Gül taş kesiliyor açmadan
-Bir yerden tanışıklığımız var
Belki de aynı yüzün ağrısından
Nasıl gizleyecekse yeryüzü tanrıdan ellerimi
Aramızda kalan kısa bir takip mesafesi
Kolları olmayan insanın sığınışı gibi
Sığınıyorum kalabalık ruhuna
Hissediyor musun ki
En son konuşuyor diş ağrısı
Diyor ki – dünya yeniden yaratmalı yorulduğumuzda
Silemiyorum
Ölü taklidi yapan kızların dudağından
Böğürtlen lekesini
Öyle çok alıştık ki
Solmuş kasımpatıların huzursuzluğuna
Masal cinlerine dilek tutmaya
Kirli kâğıtların altındaki suyun imzasına
Karşıki dağın suyuna gitmeyen ağaç
Anlatsana
Yüzsüzlükten zevk alan insanlara
Açlığı.
Hadi anlat - Arsızlığın can yakışını
Koparıyorum topraktan şehadet parmağımı
Ben
Dünyanın ortası
Sen Kıyısı ve uzağı
Aynı ağızdan öpüyoruz yalnızlığı
Giderken sevgilim – Tek bir gölge gibi düşüyoruz
Yeryüzünün yüreğine
(Paris / Kasım/ 2010)