her gün izmarit atılır suratına,
çer çöple ayan olur elin yüzün.
bir hınçla yaşar insan;
daha hiç yaşamadan önce
mayına basıp düştüğü kollarında.
varlığının en büyük tuzağı şimdi hayat.
ölümüne yaşayarak alır dünyaya gelmenin intikamını.
bir ihtimalsin toprak ana.
göğsüne uzak evleri,
emziremezsin.
onlar öldü dünya.
çoluğun çocuğun bağrında gömülür,
soğuk misafir odanda öldüler,
temizlediğin savaşlarınla.
ve kirli bir geçmişin var,
adına tarih demişler,
insan uydurur bazen der ‘yalan dünya’
söyle bu enkazların da mı iftira.
söylenmekten korkulanların gölgesi yüzüne çökmüş,
akşamı etmişsin.
kararan yüzüne aç susuz çocuklar tükürüp yağmur yağdırırmış,
bataklığın yutar,
ayazın çarpar,
göğün başımıza yıkılırmış.
toprağına çivilenmiş 7 milyar sigara.
ve hep ileriye koşanların yanında dikine yaşayabilen
kaç milyar dumanlı kafa.
ipten dumanları olur yananların uzun.
herkes dumanına tutunur dağlarına tırmanırken ömrünün.
bu ateşin fitili sensin.
denizlerinde boğup toprağına gömdüğün,
rüzgarınla süpürüp sakladığın bir özlemin var.
bulutlarına sardığın bir ışığın var ki
ulaşımsız galaksilerden gelen.
uyanır uyanmaz tepemize çöken mavi bir de yangının var.
gününü gün eden vurdum duymaz yuvarlanışlarında
kişi başı yaşıyoruz.
tepetaklak ovalliğinde dikine öleceğiz.
falan saat kadar huzurlu anların da var belki.
hatırlanmayan ne varsa,
öyle her şey yolunda.
bir sarhoş icat eden kelimesini;
adı, beşer.
ve tek bir hatırlan(a)mayan yeter.
hep huzursuz kalacak şu katil zaman.
adaletsiz bir eşitliğin var
yanan da yakan da koynunda.
ölümlüsün.
var yok bir top elemsin.
dokundum toprağına
öyle nemli...
ağlamışsın dünya.