Ağlayış Prömiyeri

savaşın, tankın, bombanın ta kendisiyim

yenilmiyorum, yokluğunla parçalanıyorum

tamamlanmamış, tanımlanmamış, yarımların umudundayım

varılmamışlığın ardında pi’ler emziren gerçeğin lirik çağrısıyım

dirilişe güller yetiştiren duruşma gezginiyim

gülüşüne gül yüzlü sultanlar biriktiren mecnunluğun bakisiyim

ertele dilsiz, bensiz, dünyasız zamanı

aşk, yedi delinmiş dağın arkasında

beklemek, yedi makamın sadasında

sevmek,yedi emrin kelamatında

mucizeler, mecazlar, hasretler, binlerce duygu külliyatı

sevmek, savaştır, zırhın karakterin, duruşunun cildi

varoluşun gizemini toparlayan duygunun can çiçeği

bahardan, nardan, serden, evladan başlatır girizgahı

kendimden ötesi, o’nun ötesini sınayan onun berisi

aşk, ilim, inanç ışığımla yoldayım, yârdeyim, serdeyim

yüreğimdeki zincirleri kıra kıra vardığım sendeyim

kaybettiğim zamanlar, kaydettiğim anların sırrıyım

hayırlı meşguliyetlerin yolculuğunda kendime şafiyim

kararlılık, cesaret yolumda yürüyen irade bekçisiyim

basit hayatın muhteşem zamanına sargılıdır varlığım

korkular, endişeler, hayıflar arasında suskun volkan gibi

aşkı da ruhuma sarıp gidiyorum kendim gibi

olsa bile, bileyledim olmaları

gitse bile, sevimledim sevmeleri

yanılmış, yanlış sismiğin semantik sarılışıydı uzaklığın

ağlayış prömiyeriydi gözlerin, son sözlerin, nazların, niyazların

filbahrilerin kokusu gibi sarıyor hasret dimağın

güllenmişliğin utkusunda, güzelliğinin uykusunda mumyalandı bülbülüm

dağ gölgesi gibi sadık, aşk ufku gibi açık sonraların âlemiyim

incirler, incinenler, ecinniler, ninniler arasında çocuklaşıyorum

bin yıldır açık kalmış yâr ve yara gülü gibi kırmızlaşıyorsun

ay yüzünde tutulmuş ay ve gecenin hecelerindeyim

gözyaşlarında bebekleşen ünlemlerin beşiğindeyim

söz yüreğinde acıkmış kütüphanenin eşiğindeyim

gözünden düşmeyen son damlanın içindeyim

içindeyim, daha nereye kadar düşeceğim şehrinaz