Menu
YEDİ UYUYANLAR
Öykü • YEDİ UYUYANLAR

YEDİ UYUYANLAR

Yeryüzündeki bozguncularla mücadele etmeye kararlı yedi arkadaştık. Belli aralıklarla bir araya gelip bir yer sofrasının etrafında toplaşır gibi halka yapar, hıncımızı üleşirdik. Bir gün aramızda en delişmen olanı, ayağa fırlayarak; “bu böyle devam edemez!” diye haykırdı. Boyun damarları gerilmiş, yumruğu sıkılı, omuzları dimdikti; başka söz etmesine gerek kalmadı. Biz de hiç beklemeden omuzlarımızı onun omuzları hizasına kaldırdık. Beklediğimiz gün gelmişti işte. O gün, dirilişe olan inancımız, dünyanın tüm miskinlerine, uyuyanlarına yetecek kadar çoktu; öfkemizin, yüreklerimizden taşan isyanın şiddeti karşısında değme zalimler duramazdı. Bu gerçeği iliklerimizde hissediyorduk. Yedi inanmış adamdık biz, yedi kahraman…

İlk eylemimizi gerçekleştirmek için ertesi gün erkenden buluşmak üzere, İstanbul’un yedi tepesindeki evlerimize dağıldık.

Eve geldiğimde heyecandan hâlâ titriyordum. Beni kederli gözlerle süzmesine aldırmadan, gece boyunca karıma planlarımızı anlattım. “Gitme” demesin diye ona da heyecanımı bulaştırmanın yollarını aradım. Sekiz aylık oğlumuzu uyandırıp kucağıma vermesine, ilkbahar kokan ellerini yüzüme sürmesine, uzun kirpiklerinde biriken yasa kanmadım. Karıma, oğluma merhamet ettim; yüreğimde diriliş ateşiyle harlayan bir yanardağ vardı. Yanında yeni bir dağın yükseldiğini; sabahın ilk ışıkları, evimin penceresinden girene kadar fark etmemiştim.  Işığın, uyuyakalan oğlumla karımın alınlarında oyunlar oynadığını görünce anladım. Bir kalbe kaç dağ sığardı ki?

Daha ne olduğunu anlamadan terlemeye başladım. Vücudum halsizlikten dökülüyordu. Gözlerim kan çanağına dönmüştü. Üzerime ansızın çöken bu hastalık da neydi böyle? Karım uykusunda sayıklıyordu; kederli iniltisini duyunca dayanamadım. Vakit gelene kadar… Ne çıkardı ki?

Yanına uzanıp sıkıca sarıldım…

Uyandığımda karımın önce saçlarını sonra da telaşlı yüzünü gördüm. Daha iyi gibiydim. “Saat kaç, gitmem gerek” dedim, gözlerini kaçırdı. Oğlum emekleyerek odaya girdi. Karım, ayağa kalktı, kolundan yakaladım. Ellerini avucumun içine aldım; terlemişti. Benden ne zaman bir şey saklasa...

Gücüm yettiğince bağırdım; “Ne oldu!”

Sesi titreyerek; “Tam üç gündür uyuyorsun, ateşler içindeydin. Üçyüz yıl gibi geldi.” dedi.

Diğer Yazıları