Menu
TONBERG
Öykü • TONBERG

TONBERG

Babası akşamı kıldırıp eve gelecek de komşuya radyoyu istemeye gönderecek diye içi sızlamaya başlamıştı Ayşe’nin. Uyuyor numarası yapsa akşam yemeği vaktiydi, aç kalacaktı. Radyonun sahibi Etli Remziye, her gittiğinde yüzünü asıyordu kızcağız da utanıyordu artık. Babasına diyemiyordu ki kendimiz neden radyo almıyoruz. Babaya denmezdi öyle şey, karşılık verilmezdi.

Nitekim korktuğu başına geldi. Babası ceketini kapının ardına asar asmaz sakallarını ova ova, hadi kızım Remziye teyzene git de radyoyu iste bi ajansı dinleyelim dedi. Ayşe tamam diyebildi sessizce kapıdan dışarı süzülürken. Etli Remziye tam karşılarındaki evde oturuyordu. Kocası geçen sene ölmüştü. Kilolu olduğu için etli diyorlardı herhalde. İyi komşuydu. Esmer yüzü ve sert mizacı çocukları korkutuyordu o kadar. Onun kapısının önünde kimse top oynayamazdı, koşturamazdı mesela. Bayramlarda korka çekine giderlerdi kapısına. Arada puf böreği yaptı mı dağıtırdı çocuklara ama yüzü gülmezdi yine de. Birisi zorlamış da isteksiz yapmış gibi davranırdı. Çocuklar onun yüzünü umursamaz kirli ellerine börekleri aldıkları gibi bir iki lokmada bitirirlerdi. Ayşe asla yiyemezdi o böreği, bir kere gülse kadın, içine sinecekti de gülmüyordu hiç, gülümsemiyordu bile… Devasa Etli Remziye’ydi işte. Ayşe, caminin arkasındaki kedileri beslerdi hep o böreklerle. Hem kadına böyle duygular beslerken her akşam aynı vakitlerde gidip kapısını çalıp radyosunu istiyor yarım saat sonra da geri getiriyordu. Son zamanlarda hele kızı görünce yüzü iyice asılıyordu. Ayşe’nin ayakları geri geri gitse de babasına anlatamıyordu ki meseleyi. Nasıl desindi şimdi. Bir imam maaşına üç çocuk iki nine bir de dedeye bakıyordu babası. Üstelik evleri de kiraydı. İzin günlerinde de hemen köye gidiyorlar orada da işler bitmiyordu. Üstelik köyden kazandıkları para ancak yol parasına, tuttukları çapacılara, işçilere gidiyor yine de köyde ekip biçmekten vazgeçmiyorlardı. Dişlerini sıksalar bir radyo alabilirlerdi ama. Hem de Tonberg. Pembe kasalı, kocaman Tonberg. Muhtarlıktakinden. Ne de gür sesi çıkıyordu o Tonberg’in. Babası da alsaydı ya ondan. Kız bu hayallerle Etli Remziye’nin kapısına kadar geldi. Kekeleyerek babasının radyoyu istediğini söyledi. Kadın hiç gocunmadan biraz da haklı bir ses tonuyla. A kızım hocaya söyle de az yesin de kendine bir radyo alsın. Ben de ajansı dinleyeceğim dedi, kızın yüzüne kapıyı çat diye kapattı. Ayşe bir müddet kapıda kalakaldı. Yaşadığı şoktan ziyade babasının yanına radyosuz nasıl gideceğinin derdindeydi. Bir yandan da sevinmişti aslında bunu bahane ederek bir daha asla bu kadının kapısına gelmeyecekti. Babasına söyleyeceklerini prova ederek seke seke eve ulaştı. Kendinde o cesareti nasıl bulduysa artık, babacığım, dedi; Etli Remziye teyze selam söyledi, hocaya söyle de dedi; az yiyip kendine radyo alsın… Annesi mutfaktan seslendi; ağzına sağlık! Ayşe, babasının tepkisini merak ediyordu. O gün ajansı dinleyemediler. Ertesi sabah gazeteden öğrendi İmam gündemi. Sonra gazetede gördü Tonberg reklamını. İyi radyo Tonberg! Muhtarda da bundan var dedi. Öğle ezanına kadar gidip radyoyu da televizyonu da aldı geldi. Altı taksit ödenirdi ne olacak. Kapının önünde duran taksiden babalarının çıktığını gören çocuklar kapıya doluştu. Önce televizyonu indirdiler kutusuyla. Sonra da babası radyoyu kucakladı geldi. Eve bıraktığı gibi camiye koştu. Kimse dokunamadı kutulara babaları gelene kadar. Öğle namazından sonra elektrikçiyle geldi eve imam. Anten lazımdı onu da elektrikçi aldı getirdi. Sekiz kanal birden çekebilen Tonberg televizyon. Radyoyu beklerken televizyonları da olmuştu. İmam eve televizyon alırsa kıyamet kopar dedi komşular. Sonra Perşembe kuşağındaki Türk filmleri imamın evinde izlenir oldu mahallecek. Kimi çay demleyip geliyordu kimi çerez tabağıyla. Etli Remziye de puf böreği yapıyordu ara ara.