Menu
ROMANTД°ZM
Öykü • ROMANTД°ZM

ROMANTД°ZM


Üzülmüyor musunuz? Gün be gün çekilip gittiği için sizin de kalbinizi burkuntular, iç geçirmeler sarmıyor mu? Siz de... O da... Başkaları da... Şikâyetçi değil misiniz bu durumdan... Daha da uzatabilir miyiz bu soruları... Uzatabiliriz pekâlâ...

Ne var ki, soru hГўkimiyetini fazla uzatmadan, hemen konuya girelim:

Romantizmden söz ediyoruz. Istırabını duyup, gidişinin acısının artık hayal dünyamızdan çıkıp, düşünce dünyamıza girmesi gerekenden...

Evet canlar... Her ne kadar gün geçtikçe sözünü edeni çoğalsa da yirminci yüzyıl insanının dünyasında romantizme yer yok... Dedikodusunu yapan çok; fakat anlamak için çabalayan, kendini yoran, “Ne oluyoruz, bu gidiş nereyedir?” diye soran yok. Daha yumuşak bir ifadeyle; dünyamızda kapladığı alan, çok ama çok azaldı... Hislenmek, gözü yaşarmak, bazı istisnaları hariç, adeta abes addedilir oldu. Bu gidiş, bu sürükleniş ve dağılış, bu her şeye maddiyat cephesinden bakış, bu hızla sürüp giderse-ki verilen desteklerle hızı her geçen gün artıyor-, korkarız yirmi birinci yüzyıl insanının dünyasında kendine yer bulamayacak hâle gelecektir romantizm... Ne acı, ne yazık ve ne korkunç bir durum...

Belli kişilerin amaçlarına hizmet eden ve ruhumuzu yoran, ezen, insana olan sevgimizi dumura uğratan görüntülü hikâyelerin dışındakilere dönüp bakan, dinleyen, okuyan ve ilgilenen yok. İnleyişler yankısını kaybetti ve kendine dönecek sesten mahrum kaldı. “Gül yetiştiren adamlar”ın sayısı her geçen gün azalıyor ve yerleri doldurulamıyor. Bu gidişle doldurulamayacak da! Gülün renginden, kokusundan, güzelliğinden bihaber nesiller yetiştiriyoruz. Haberiniz ola! Haberimiz ola!

Belki haberi olanlar vardır ama, hem kendimize ve hem de başkalarına bir kere daha hatırlatalım istedik; birtakım safsatalar, gençliğe romantizm kisvesi altında yutturuluyor. Oysa, içinde ne bilgi, ne düşünce ve ne de ahlak The symbol of aries horoscope is the Ram, and that's both good and bad news. var bu yutturulanın içinde... Sadece haz, yok oluş ve yok ediş var. Mahvımızı kendi ellerimizle hazırlıyoruz fakat, bu konudan pay çıkarıp, tedbir almak noktası hâlâ umurumuzda değil.

Her gГјn biraz daha maddГ®leЕџen, biraz daha zalimleЕџen insanoДџlunun evreninde; hisli, dГјЕџГјnceli, ince ve kibar insana adeta yer yok. Ve ne acД±dД±r ki, iГ§inde vefa, iГ§inde sadakat, iГ§inde Еџefkat, iГ§inde sevgi olan arkadaЕџlД±klara, dostluklara da kolay kolay rastlanmД±yor artД±k eskisi gibi. Buram buram his kokan kelimelerle satД±rlara dГ¶kГјlmГјyor dГјЕџГјnceler... Her Еџeyi kullandД±ДџД±mД±z gibi, bunu anlatan Еџiirleri de, iЕџimize geldiДџi yerde kullanД±yoruz sadece... Orada da basitleЕџen tavrД±mД±za uygun olanlar mebzul miktarda. YГјreДџindekini derinlemesine ve aГ§Д±k aГ§Д±k, samimiyetle ortaya koyanlarД±n yГјzГјne bakanlarД±n sayД±sД± belki yГјzlerle ancak ifade edilebilir gГјnГјmГјzde... Bu anlamda gerГ§ek Еџiir オンライン カジノ ゲーム de ГјstГјnlГјДџГјnГј yitirdi denebilir.

Oysa insanımız, bu gün geçmişin birçok değerine eskisinden daha muhtaç. İdealine, mefkûresine... İçine itildiği huzursuzluk ve sevgisizlik çukurunda; sevdaya, şefkate, dostluğa, huzura, sükûna, komşuluğa... Bir parça ekmeği, bir kaşık çorbayı; istekle, iştahla yemeye, sevdikleriyle paylaşmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Ve öylesine dağıtmış ki kendisini yüz yılımızın insanı, bir türlü toparlayamıyor. Buna bir köşeden hepimiz dahiliz. Hem kendine yetemiyor ve hem de onu kendine yeter hâle getirecek, düze çıkaracak fikirlere, tavsiyelere, öğütlere, düşüncelere itibar etmiyor. Kimileri ise; bir geçmişe özlem fırtınasıyla sinesinden yükselen sesi dinleyerek buna direnmeye çalışıyor. Bir teselli, bir oyalanma ve bir hicranın acısını dindirmek içindir bu yapılan...

Şöyle bir baktığımızda etrafımıza, orta yaşın biraz üstünde olup da, yaşadıklarını hasretle yâdetmeyen kaç kişi var? Faruk Nafiz’in dediği gibi;

“Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar

Tarihe karıştı eski sevdalar...”

Sadece yılları devretmenin getirdiği bir psikoloji değil bu tabii ki... Kaybedilenin çok kıymetli oluşundan ve yerlerine yenilerini koyamayıştan neşet ediyor bu durum. “Zamana uyan Leyla”nın “Mecnun”u unutmasının acısı da denebilir buna...

Belki rahatımız yerinde, kazancımız iyi, mevkiimiz yüksek, servet-ü sâman çok. Hem öyle çok ki, torunlarımıza bile yetecek kadar dünyalık “peyda” eylemişiz belki de. Habire de artırma çabasındayız. Konuşuyoruz, koşturuyoruz. Ama rahat değiliz, ama huzurlu değiliz, ama sakin değiliz. Düşünceyi ara sıra da olsa misafir etmediğimiz, bizleri ikaz edecek değerleri nisyana terkettiğimiz için, çareyi hep başka yerlerde, boş ve hoş yerlerde arıyoruz. Yoksa, ara sıra da olsa düşünmek ve düşündürmek için, her eve bir “düşünce odası”mı kurmak lâzım.

Muhabbetin tatlılığını geri getirecek fazla bir şey kalmadı elimizde... Ve şimdi şairin (Halide Nusret Zorlutuna) söylediği gibi midir bu işkence:

“Hastalar mı can çekişir koğuşlarda.

Bir mahzende Г§ocuklar mД± aДџlaЕџД±r?

Kimden kime bu iЕџkence.

Gizli gizli... Д°nce ince?...

Ve her yГјrekte bir kurЕџun.

Her damarda bir sД±zД±

KД±mД±ldar,

KД±mД±ldar.

Kımıldar ince ince...”